Sosyalist İşçi 342 (28 Kasım 2008)

 

Sayfa 6-7 : Orta Sayfa


Kapitalist krize alternatif
Antikapitalist sol parti
3 Kasım 2002 yılında yapılan ve AKP’yi hükümete taşıyan seçimlerde sol önemli bir olanağı kaçırdı.
Uzun süreli koalisyon hükümetleri, yüksek enflasyon, kriz ve DSP, MHP, ANAP hükümetinin bunaltıcı baskı havasının ardından toplum o günlerde değişim istiyordu. Ne var ki sol bu değişim isteğine yanıt veremedi.
O seçimler için kurulan Emek, Barış ve Özgürlük Bloğu solun en önemli gücü ÖDP’yi ve sosyal demokratları dışarda bırakmıştı.
DEHAP ile iki küçük sol partinin çatısını oluşturduğu bu blok ne Kürt hareketine ne de sola bir yarar sağlamadı. Tam tersine değişim isteği AKP’ye kanalize olurken solun ve Kürt hareketinin oyları düştü.
Seçim kampanyası boyunca DSİP ve Sosyalist İşçi gazetesi savaşa karşı bir kampanya hazırlığı yaptı ve seçimlerden hemen sonra Savaşa Hayır Platformu Türkiye’de ilk savaş karşıtı gösterinin çağırısını yaptı.
Savaşa karşı hareket daha sonra evrilerek Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’nuna dönüşürken Türkiye’de yeni bir sol şekillenmeye başladı.
AKP’ye karşı halkın değişim isteğine yanıt verebilecek bir alternatif siyasi örgüt ne yazık ki daha sonra da oluşmadı.
Ancak, 22 Temmuz 2007 seçimlerinde İstanbul’un iki bölgesindeki adaylar yeni bir gelişmeyi başlattı. İstanbul 1. Bölge’de Ufuk Uras, 2. Bölge’de ise Baskın Oran için hareketin ortaya çıkardığı aktivistlerin yoğun çalışmasına dayanan kampan- yalar yaptılar.
80 bin oy alan Ufuk Uras seçilirken 33 bin oy alan Baskın Oran seçilemedi, ama bu iki bağımsız sol aday 2007 seçimle-rine damgalarını vırdu.
2007 seçimlerinin bu iki bağımsız adayının kampanyası önümüzdeki dönemde AKP’ye karşı nasıl bir alternatif oluşturulması gerektiğini gösteriyor.
Aktivizme dayalı, emekçilere hitap eden, yeni liberalizme, ırkçılığa ve milliyetçiliğe, darbelere, homofobiye, cinsiyetçi-liğe ve savaşa karşı bir siyasal odak herşeyden önce hareketin genelleşmesine, gelişip güçlenmesine yardımcı olur.
Eğer hareketin yeni aktivistleri ile solu birleştiren bir kitlesel sol partiye sahip olabilseydik ve bu parti masa başında değil de sokakta, mücadele içinde, aşağıdan yukarıya kurulsaydı, örneğin Yörsan direnişi daha güçlü olurdu. DESA direnişi daha yaygın duyurulurdu, güç kazanırdı.
Tuzla’da yaşanan cinayetler serisine karşı daha tutarlı, daha sonuç alıcı bir direniş hattı örülürdü. Tuzla işçisi daha güçlü olurdu.
Ama asıl önemlisi bütün bu grevler ve direnişler arasında daha güçlü bir bağ kurulur, bütün mücadeleler birleştirilirdi.
Aynı şekilde kitlesel bir sol parti, bir antikapitaist alternatif olsaydı 21 Haziran darbe karşı yürüyüş 10 bin kişiyle kalmaz yüz bine çıkardı. Arka arkaya ülkenin her yerinde gösteriler düzenlenirdi.
Ergenekon davasına çok daha güçlü bir biçimde müdahale edilir, davanın daha da derinleştirilmesi için baskı yapılırdı.
Darbe girişimlerine karşı çıkılırken savaşa karşı, Türk askerlerinin Kıbrıs’a, Lübnan’a, Afganistan’a gönderilmesine karşı daha güçlü bir ses çıkarılırdı.
Irkçılığa ve milliyetçiliğe karşı mücadele çok daha güçlü olurdu. 301 davalarına karşı gerçek bir muhlafet sergilenebilirdi.
Kürt sorununda barışa ulaşılması için çok güçlü bir ses olurdu. Kürt hareketi sağlam ve kendisine yardımcı olacak bir müttefik bulurdu. Kürt ve Türk emekçilerinin mücadeleleri birleşirdi.
Krize karşı ise emekçilerin direnişini birleştirecek, küçük, sembolik eylemlerle değil, kitlesel eylemlerle zamlara, işten çıkarmalara, eğitimin ve sağlığın özelleştirilmesine karşı mücadele olanağı ortaya çıkardı.
Kısacası, sokakta, mücadele içinde, emekçilerin her günkü mücadelesi içinde pişen, oluşan bir siyasi parti, antikapitalist bir alternatif olarak değişim isteyen halkın desteğini kazanırdı. İşte o vakit AKP gerçek alternatifi ile karşı karşıya gelirdi.
Böyle bir sol pari bütünüyle var olan siyasi partilerden ve grupçuklardan faklı olmalı. Bir kaç on kişiyle yapılan, ama sanki devasa bir eylem gibi anlatılmaya çalışılan eylemler dönemi sona ermeli.
Hareket bugün çok sayıda gence ve kadına sahiptir. Yeni hareketin belirgin özellikleridir bunlar.
Daha çok orta yaşlı ve erkek olan eski sola karşı yeni hareketin bu belirgin özelliği mutlaka öne çıkarılmalıdır. Hareketin sözcülerinin genç ve kadın olması, bir kota konmasına gerek olmadan kadınların hareketin liderliğinde büyük paya sahip olması antikapitalist bir sol parti için vaz geçilmez bir öneme sahiptir.


Almanya: Sol Parti
Almanya’da parlamentoya 54 milletvekili seçtirerek giren ve Hristiyan Demokrat Parti ile Sosyal Demokrat Parti’yi koalisyon kurmaya mecbur bırakan Sol Parti iki siyasi gücün birleşmesinden oluşuyor.
SDP ile Yeşiller’in koalisyon iktidarı sırasında uygulamaya çalıştıkları kesintiler programına karşı başlayan direniş hareketi Batı Almanya’da WAHL Alternatif olarak örgütlenmeye başladı.
WAHL Alternatif kısa süre sonra katıldığı seçimlerde yüzde 3 ila 4 arasında oy almaya başladı. Almanya’da seçilebilmek için yüzde 5’lük bir baraj var.
WAHL Alternatif daha sonra Doğu Almanya’nın yıkılmasından sonra Doğu Almanya’da oluşan PDS ile birleşti.
PDS Doğu Almanya’da koalisyonlarla birçok eyaletin yönetimindeydi.
WAHL Alternatif’in PDS ile birleşmesi son genel seçimlerde Sol Parti’nin yüzde 5 barajını kolaylıkla geçmesini sağladı.


İngiltere: Sol Alternatif
İngiltere’de İşçi Partili milletvekili George Galloway’in savaş nedeniyle partisinden ayrılması ve savaş karşıtı hareket içinde yer alan başta SWP adlı İngiliz devrimci sosyalist örgütü ile küçük sol örgütlerin İngiltere’de yaşayan Müslümanların örgütleri ile siyasal bir zeminde bir araya gelmesinden doğan Respect adlı seçim ittifakı örgütlenmesi oldukça başarılı sonuçlar aldı.
En büyük başarısı George Galloway’i seçtirmekti.
Ne var ki Respect içinde milletvekili Geırge Galloway’in başını çektiği bir eğilim Respect içinde sağ bir politik ortam yaratmaya başladılar. Bazı küçük sekter sol örgütler de Galloway’i destetekleyince o güne kadar oldukça başarılı olan Respect son yerel seçimlerden önce bölündü.
Galloway ve kendisini izeleyenler yerel seçimlerden ağır bir yenilgi ile çıkarken devrimci sosyalistlerin de içinde yer aldığı Sol Alternatif eski ölçüde olmasa da daha başarılı oldu.
Şimdi Sol Alternatif yenidnen örgütlenmeye çalışıyor.


Fransa: Antikapitalist Parti
Fransa’da sol geleneksel olarak güçlüdür. Ancak son yıllarda sol içindeki denge değişmeye başladı.
Oy oranları yüzde 20’lere kadar çıkabilen Fransız Komünist Partisi sürekli güç kaybederken Troçkist Sol güç kazanmaktaydı.
Son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde antikapitalist hareketin en önemli sol örgütü olan Devrimci Komünist Birlik’in (LCR) adayı Komünist Partisi’nden ve Fransa’non oldukça sekter diğer troçkist örgütlenmesi Sınıf Mücadelesi’nden (LO) daha çok oy aldı.
Bu seçimlerden sonra LCR içinde başlayan demokratik tartışma sürecinin sonucunda Yeni Antikapitalist Parti’nin kurulmasına karar verildi.
Yeni Antikapitalist Parti kurulduğunda LCR kendi varlığına son verecek.
Yeni Antikapitalist Parti’nin Fransa solunda önemli bir sıçrama olacağı açık.
Partinini lideri büyük olasılıkla LCR’ın Cumhurnaşkanı adayı da olan posta işçisi Besencon olacak.


Alman Devrimi
İşçilerin ayaklanması savaşı bitirdi
1918 Kasım ayında Almanya!da gerçekleşen devrimin yenildiği düşünülür. Oysa o devrim o güne kadar insanlığın bildiği en büyük ve en kanlı savaşı, Birinci Dünya Savaşı’nı bitirdi.
Ayrıca büyük reformlar kazanıldı. İşçi hareketi yarım yüzyıldır bu reformları kazanamıyordu. Kadınlara oy hakkı, toplu sözleşme hakkı ve 8 saatlik iş günü hep 1918 kasım devrimi’nin kazanımlarıdır.
Devrim Kiel ve Wilhelmshafen limanlarındaki savaş gemilerindeki gemicilerin ayaklanması ile başladı.
Yeni hükümetin barış görüşmelerine başlama kararı aldığını düşündükleri bir sırada ayaklanan 80 bin gemiciye Skageragg bir “manevra” için gitmeleri söylendi. Gemiciler aslında savaşa gönderildiklerini biliyorlardı.
1914 Ağustos ayında savaş başladığında halkın çoğu hükümetin yalanlarına inanmıştı. İnsanlar zaferin kendilerine daha iyi bir yaşam getirecğini düşünüyordu. Ama artık bu hayaller yıkılmıştı.
Alman işçi sınıfının yığınsal partisi sosyal demokrat SPD savaşı desteklemişti. Savaşa sadece Rosa Lüksemburg ve Karl Liebknecht’in etrafında toplanmış olan ve SPD’den ayrılmış bir küçük grup devrimci karşı koyuyordu.
halkın içinde savaşa dönük hayallerin sönmesi ordu içinde askerlerin subaylarına nefretine dönüşüyordu. Milyonlarca Alman askeri ölmüş veya yaralanmıştı.
1917 Ağustos ayonda donanma içindeki ilk ayaklanma bastırılmıştı. Ayaklanmanın liderlerinden ikisi idam edilmiş, gerisi hapsedilmişti.
Bu ilk ayaklanmadan yaklaşık bir yıl sonra askerler yenilgiden öğrendiklerini kanıtladılar. Ayaklanma başlayınca subaylar 300 askeri tutukladılar.
Bunun üzerine askerler arasındakşid evrimci sosyalistler gemileri terk ederek kıyıdaki işçilere gittiler. Kendilerine sözcüler seçtiler ve kasım ayında gemiciler ve işçiler birlikte bir gösteri yaptılar.
Bu, silahlı bir kitle gösterisi oldu. 10.000 asker ve işçi Kiel kentinin sokaklarında yürüdü ve tutuklu yoldaşlarının serbest bırakılmasını istedi.
Bu bir dönüm noktasıydı ve geri dönüş yoktu. Silahlı yürüyüş ayaklanmaya dönüştü. Hapishaneleri bastılar ve tutuklu 300 askeri serbest bıraktılar.
Ertesi gün askerler bir kitle gösterisi yaparak kararlar alması ve yapılacakları koordine etmesi için bir asker konseyi seçtiler. O akşam asker konseyine 40.000 gemici bağlandı.
5 Kasım günü bir grev Kiel şehrinde fabrikaları ve limanı sarstı. Gemilere ve limana kızıl bayrak çekildi. sadece König (Kral) adlı gemi subayların kontrolündeydi. Kısa bir çatışmadan sonra subayların gemisi de ele geçirildi.
Kiel ayaklanmasından iki gün sonra Hamburg, Cuxhafen, Wilhelmshafen ve Rostock limanlarında da gemiciler ayaklandı.
9 Kasım’da ayaklanma Berlin’e kadar uzandı. Denizciler her yerde en öndeyidler ve işçişlere ve diğer askerlere giderek ayaklanmaya katılamlarını istiyorlardı.
Bu kendiliğinden bir ayaklanmaydı ama gene de ayaklanmanın arkasındaki fikirler Karl Liebknecht ve arkadaşları tarafından yaygınlaştırılmıştı.
1 Mayıs 1916’da Liebknecht ve Spartaküs Birliği Berlin’de ilk savaş karşıtı gösteriyi düzenlemişlerdi. Bunun üzerine Liebknecht bir milletvekili olmasına rağmen tutuklandı. Tutuklanırken “kahrolsun savaş” diye bağırıyordu. Liebknecht 1915’de fabrikalarda ve işçi çevrelerinde yaygınca dağıtılan bir savaş karşıtı bildiri yazmıştı.
Liebknecht bildirisinde uluslararası işçi sınıfınını asıl düşmanının kendi evinde olduğunu yazıyordu. “Alman halkının düşmanı Alman emperyalizmi”ydi.
Emperyalizme karşı mücadele ederken sınıf savaşı ve enternasyonalizm çok önemli. Savaşa karşı 1918 ayaklanmasının dersleri bugün hala çok önemli.

Volkhard Mosler Almanya’da yayınlanan Marx21 adlı devrimci sosyalist derginin yazarlarındandır. www.marx21.de
Volkard Mosler