Sosyalist İşçi 342 (28 Kasım 2008)

 

Sayfa 11 :


"Travestiyiz, buradayız, alışın, hiçbir yere gitmiyoruz!"
Dilek İnce Ankara'da 10 Kasım'da vahşice öldürülmüştü. Transeksüel olduğu ve nefret saldırılarına sessiz kalmadığı için. Pembe Hayat LGBTT Derneği, Kaos GL ve aralarında DSİP üyelerinin de bulunduğu dostları hem Dilek İnce'yi hem de baskıya uğrayan, şiddete ve ayrımcılığa maruz kalan, öldürülen tüm transeksüelleri 20 Kasım'da bir basın açıklamasıyla andı.
20 Kasım hayatını kaybeden transeksüelleri anma günü nedeniyle Ankara'da Yüksel Caddesi'nde buluşan transeksüller ve travestileri nefret cinayetlerini proteto etti. Basın açıklamasında öldürülen transeksüeller anıldı:
"Gamze, 1997 yılında evinde 16 bıçak darbesi ile hunharca öldürüldü!
Nilüfer, 1998 yılında evinde tecavüz edilerek öldürüldü!
Seher, 2000 yılında arabasında öldürüldü!
Aydan, 2003 yılında evinde sırtından bıçaklanarak öldürüldü!
Serpil, 2004 yılında evinde öldürüldü ve cesedi çöplüğe atıldı!
Sitem, 2005 yılında evinde çamaşır ipi ile boğularak öldürüldü!
Cibali, 2005 yılında evinde tecavüz edilerek öldürüldü!
Neşe, 2006 yılında yolda öldürüldü!"
Nefret cinayetlerini protesto eden eylemciler şöyle dedi:
"İşte bizler, muktedirlerin ve onların iki yüzlü ahlâkının "yeryüzünün lanetlileri" olarak kodladığı travesti ve transeksüel bireyler, tam da bu iki yüzlü ahlâkın doğurmuş olduğu nefret sonucu öldürülen arkadaşlarımızı anmak ve her türlü ötekileştirme, dışlama/dışarda bırakma, yok sayma ve nihayet yok etme biçimindeki uygulamalara karşı daha güçlü bir itirazı dillendirmek için buradayız. Artık yeter diyoruz. Evet biz farklıyız ve ölmek değil farklılığımızla yaşamak istiyoruz."
Eylemde "Hepimiz Transız" sloganı atıldı.


İşten atılan yemekhane işçileri öğrencilerle birlikte direniyor
Cebeci Kampüsü’nde işgal var!
Ankara Üniversitesi'nde TADAL isimli taşeron firma bundan yaklaşık bir buçuk ay önce 13 işçiyi işten çıkardı. Bir çoğunun yerleri değiştirilen ve üç ay boyunca maaşlarını alamayan işçiler bu olay üzerine sigortalı çalışma ve ücretlerinin ödenmesi talebi ile direnişe başladılar. İşçilerin Ankara Üniversitesi'nin bütün kampüslerinde başladığı greve, öğrenciler de boykot ile destek verdi.
Yemekhane çalışanlarının sorunlarına çözüm bulunabilmesi amacıyla işçiler, öğrenciler ve öğretim elemanları ortak bir meclis oluşturdu. Grev ve boykotun yaygınlaşması üzerine Ankara Üniversitesi yönetimi, meclisin taleplerini kabul etti.
Ancak geçtiğimiz günlerde TADAL firması bu şartların kendileri için çok ağır olduğunu söyledi. Ankara Üniversitesi'nin buna verdiği cevap işçilere daha ağır bir fatura şeklinde oldu. Ankara Üniversitesi, TADAL ile anlaşmasını fesh ederek TAM SOFRA isimli firma ile 1 Ocak'tan başlamak üzere anlaştı. Ancak TAM SOFRA da işçilerin taleplerini ağır buldu. Üniversite yönetimi de işçileri kendi çalışanları olarak görmediği için işçiler işsiz kaldılar.
İşten çıkarılacaklarını öğrenen ve hali hazırda kabul edilen talepleri karşılanmayan işçiler, öğrenciler ile ortak bir toplantı düzenledi. 19 Kasım günü yapılan toplantıdan yemekhaneyi terk etmeme kararı çıktı. İşçi ve öğrencilerden oluşan yaklaşık 250 kişilik grup yemekhaneyi işgal etti. Geceyi yemekhanede geçiren grup 20 Kasım günü rektörlüğün önüne giderek bir eylem gerçekleştirdi ve direnişi sürdüreceklerini açıkladı. İşçiler günlerdir yemekhaneyi terk etmiyorlar ve bütün çalışanlardan yardım bekliyorlar.

l 26 Kasım (Çarşamba) 16.30: Yemekhanede sosyalist yönetmen Ken Loach'un Ekmek ve Güller (Bread and Roses) filmi gösterimi.
l 27 Kasım (Perşembe) saat 14.00: Yine yemekhanede "Öğrenciye yemek, çalışana iş" başlıklı bir toplantı. Eğitim-Sen Cebeci temsilcisi, DİSK temsilcisi Mahsun Turan ve Antikapitalist Öğrenci Topluluğu'ndan Emrah Mokan konuşuyor.

Ne Yapmalı?

İşçiler işgale başlayınca doğal olarak bir çok solcu öğrenci de oraya koştu. Bu iyi bir şey. Ancak dışarıda kalan öğrencilerin bir çoğu ne işçilerin işten atıldığından haberdar, ne de yemekhanenin işgal edildiğinden. Solcu öğrenciler ise çoğunlukla içerde sabaha kadar devrimci marşlar eşliğinde halaylar çekiyorlar.
Bir kısmı ise işçilerin taleplerini yeterince "devrimci" bulmuyor, işçilere “dışarıdan bi-linç” götürmeye çalışıyor.
İşçilere bu şekilde destek vermek mümkün değil. Yapılması gereken bir yandan haklarını almaları için işçilerin yanında olurken, bir yandan da üniversitelerde mümkün olan en geniş kampanyayı örgütle- yerek işçilere destek olabilecek geniş bir öğrenci hareketini yaratabilmektir.
İşçilerin taleplerini genelleştirmek kazanmanın tek yoludur.


SİNEMA, DVD, BELGESEL
Organize suç nasıl çalışır?
Gomorra

Roberto Saviano'nun Gomorra adlı romanından (Türkçe'si Yurt Kitap Yayın'dan çıktı) aynı isimle uyarlanan İtalyan filmi bu hafta vizyona girdi. Milyonun üzerinde satan kitabın yazarı, iki yıldır konu edindiği Camorra isimli mafyavari örgüt tarafından tehdit edildiği için korumalarla dolaşıyor ve geniş çaplı bir destek kampanyasının da merkezinde yer alıyor. Filmin kendisi de, Cannes'da kazandığı ödülden sonra, İtalya'nın bu yıl yabancı film Oscar'ı için yarışmaya aday olarak gönderdiği film oldu.
Peki ne görüyoruz? Örgüte katılmaya çalışan bir genç, para dağıtımını yapan bir kurye, bağımsız çalışıp örgüte ufak paralar kaybettiren iki arkadaş, fason iş yaparken modelleri Çinliler'e satan tekstil ustabaşısı, çalışma hayatına zehirli atıkları gizlice gömme işiyle atılan bir başkası. Bir araya gelmesi imkansız görünen bu insanlar filmde drama gereği mucizevi bir şekilde bir araya gelmiyor. Kahraman bir polis çıkıp örgütün başlarını yakalayarak herşeyi yoluna sokmuyor. Suç örgütüyle iş yapanlar büyük paralar kazanarak bambaşka hayatlar yaşamıyor. Film bizi kandırmıyor.
Gomorra'yı en ilginç hale getiren nokta sanırım bu şiddete dayalı yapılanmanın sıradan insanlardan oluşan, bir yanıyla yasadışı bir yanıyla da sistemin kendisi tarafından üretilmiş yapısı. Son otuz yılda 4000 kişinin ölümünden sorumlu olduğu sanılan örgüt, yasadışı olduğu için riski yüksek ama etkili bir maliyetleri azaltma aracı. Sonuçta temel yapısı para kazanmak olan bir sistemin kârı ne şekilde olursa olsun, sektörün içinde çalışan insanların kanından elde edilmiyor mu? Filmde tabii sistemin kazananlarını göremiyoruz, onlar daha güvenli yerlerde yaşıyorlar.
Orhan Göztepe