Meltem Oral
‘Kaplumbağa severler ve kamyon şoförlerinin birliği’ ifadesi 2000’li yıllar boyunca Sosyalist İşçi sayfalarında bolca atıfta bulunulan, tarihin serüveninde yeni bir yol açan, dünyayı sarsan hareketin iyi bir özeti.
Tüm dünyayı milenyum ‘heyecanı’ sarmışken, ezilenlerin tarihine yeni bir sayfa ekleniyordu. Türkiye’de ana akım medyanın sonradan duble yollara kaynak olacak deprem vergisini, 2000’lere damgasını vuracak saç modasını, AB’ye tam üyelik beklentilerini, Öcalan’ı idam kararına AİHM’in tepkisinin ne olacağını sayfalarına taşıdığı günlerde Sosyalist İşçi bir yandan İdama Hayır derken diğer yandan çeşitliliği, küreselliği ve politik talepleriyle sonraki on yılı belirleyecek olan yeni hareketi selamlıyordu.
30 Kasım 1999’da ABD’nin Seattle eyaletinde sendikalar, öğrenciler, çevreciler, küresel adalet aktivistleri kısaca on binlerce insan polis şiddetine rağmen Dünya Ticaret Örgütü Zirvesi’nin açılış merasimini engelledi. O zamanlar uluslararası sermayenin en önemli kuruluşlarından biri sayılan DTÖ’nün toplantılarının devam edebilmesi için sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti. Gösteriler ilk kez, 2 Aralık tarihindeki Sosyalist İşçi’de ‘serbest ticaret sefalet getiriyor’ başlığıyla haberleştirilir. Kapsamlı bir değerlendirme yazısıysa 22 Aralık’ta çıkan sayıda, Roni Margulies imzasıyla ‘Seattle’da dönüm noktası’ başlığıyla yer alır. Sosyalist İşçi sayfalarının aktardığı gibi eylemde ‘kapitalizme hayır’ sloganı en çok bağırılan slogandır. Pankartlar ‘Tibet’e özgürlük’ten, ‘7 yaşında 70 saat iş: İşte globalleşme çocuğu’na kadar çok geniş politik başlıkları içererek hedefine tek bir şeyi, kapitalizmi alarak taşınır.
Seattle neden dönüm noktasıydı
1970’lerde dünya ekonomisinin girdiği krizden çıkış yolu olarak sermayenin bulduğu çözüm neoliberal politikalar oldu. Patronlar ve devletler 1980’ler boyunca sendikaları etkisizleştiren, her şeyi özelleştiren, sosyal devleti parçalayan politikalarla işçi sınıfına saldırdı. İşçi sınıfının geleneksel liderlikleri bu saldırılara teslim olurken, egemen sınıf ideolojik olarak da hegemonya kurmayı başardı. 1989’da Sovyetler’in dağılması ve ardından Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla birlikte piyasa ekonomisi zaferini ilan ederken, tüm dünyadaki sol da başka bir tartışmanın içine yuvarlandı. Sovyet’lerin dağılmasını Stalinizmin çöküşü olarak görmeyen sol hareketler ‘duvarın altında’ kaldılar. Kısaca 80’ler işçi sınıfı mücadelesi için uzun bir yenilgi dönemiydi. 90’lı yıllarsa piyasanın zaferinin sorgulandığı, irili ufaklı kıpırdanmaların yaşandığı bir süreçti. İşte Seattle gösterileri tam da bu dönemde işçi sınıfı mücadelesinin uyanışıydı. Piyasanın zafer naralarına yanıt sokağa çıkan on binlerin ‘kapitalizme hayır’ sloganıydı. Ancak önemli olan sadece yeni bir mücadele dalgasının başlamış olması değildi, yeni ve genç bir kuşağın o güne dek alışılageldik muhalefet anlayışını de değiştirmiş olması. Doğrudan demokrasi, yatay örgütlenme, karar alma süreçlerini demokratikleştiren konsensüs anlayışı, barışçıl eylemler, aktivizm gibi birçok başlık bu dönemde hareketin örgütlenme tartışmalarını oluşturuyordu. Aynı zamanda yazının başında yer alan çeşitliliğin, birliğin sağlanabilmiş olması da çok önemliydi. Çevreciler, üçüncü dünya ülkelerinin borçlarının silinmesini talep edenler, eşcinseller, genetiği değiştirilmiş gıdalara karşı olanlar, anarşistler, feministler, sosyalistler, kaplumbağa severler gibi çok farklı kesimlerin yanına 30 bin sendikalı işçi de eklenmişti. Liman, nakliyat, demir çelik, belediye, sağlık ve Boeing işçilerinin yanı sıra 25 ülkeden 55 sendika delegesi de protestonun parçasıydı.
Direnişi küreselleştir
Seattle dünyanın geri kalanındaki kapitalizm karşıtlarını hızla etkilemişti. Fakirlik, çevre katliamı, eşitsizlik kısaca kapitalizmi doğrudan hedefine alan bir hareket doğdu. Fransa’nın Millau kasabasında DTÖ’nün peynir ithalatını yasaklamasına tepki duyan 10 tane çiftçinin inşaat halindeki Mc Donalds binasını buldozerlerle yıkmasının ardından hareketin ikinci adresi belli olmuştu. Çiftçilerin mahkemesinin olacağı gün tüm Avrupa’dan 60 bin aktivist kasabaydı. Sosyalist İşçi ‘mahkeme anti-kapitalist karnavala dönüştü’ diyerek gösterilerin coşkusunu aktarırken bir sonraki durağı da müjdeliyordu: IMF ve DTÖ’nün ortak toplantısının gerçekleşeceği Prag. Sosyalist İşçi sadece hareketi selamlamakla, haberlerini aktarmakla yetinen bir yayın organı değildi. Aynı zamanda hareketin bir parçası hatta örgütleyicisiydi. 9 Ağustos 2000’de gazete‘Prag’da buluşalım’ çağrısıyla antikapitalist hareketin güç kazanmasının önemini vurguluyordu. ‘Uluslararası düzeyde yükselen bu anti-kapitalist mücadele ruhu ile birlikte oluşan mücadele odağının ve örgütlülüğün Türkiye’deki emek örgütleriyle bağını kurmaya çalışmak önümüzde duran en önemli görevlerden biri olmalı’ diyen Sosyalist İşçi IMF’nin saldırı politikalarının hedefi olan Türkiye işçi sınıfının küresel anti-kapitalist hareketin parçası olmasının önemini vurguluyordu. Prag’daki güçlü protestoların ardından sonraki durak Cenova’ydı. ‘Kâr değil insan’ diyen antikapitalist hareket, dünyanın yeni hayaleti, gittikleri her yerde dünyanın efendilerinin yakasına yapışıyordu. Antikapitalist hareket 2003’te ABD’nin Irak’ı işgal etmesinin ardından milyonların sokağa döküldüğü savaş karşıtı sürecin de zeminini oluşturuyordu. Antikapitalist hareketin birikimi ve deneyimi küresel çaptaki savaş karşıtı mücadelenin örgütlenmesini kolaylaştırdı.
Başka bir dünya mümkün
Sosyalist İşçi, 1 Mart 2003’te savaş tezkeresinin onaylanmasını engelleyen büyük gösterinin odağını oluşturduğu savaş karşıtı hareket, direnişteki Coca-Cola işçileriyle dayanışarak yola çıkan Barışarock, dünya aktivistlerini bir araya getiren Sosyal Forumlar, küresel ısınmaya karşı mücadele, G8 karşıtı kampanya gibi birçok eylemlilikte ‘başka bir dünya mümkün’ diyenlerin platformu olmayı başardı. Antikapitalist hareketin Türkiye’de güçlenmesi, dünyadaki deneyimlerle bağ kurulması, hareketin içindeki tartışmaların aktarılması gazetenin temel dertlerinden biri oldu. Onu aktivizmin gazetesi yapan da buydu. Bu yüzden Gezi direnişine yetiştirilen 7 Haziran 2013 tarihli 467. sayısının kapağı tesadüf değil. Anti-kapitalist hareketin deneyimini direnişe taşımak istercesine, parktaki ‘Anti-Capitalista’ pankartı altında dans eden aktivistlerle birlikte bağırıyor Sosyalist İşçi: Özgürlük İstiyoruz!