Kadıköy’den yazan Kürşat Güngör Sağlam, kafe çalışanlarının grevini anlattı.Kadıköy’den yazan Kürşat Güngör Sağlam, kafe çalışanlarının grevini anlattı.
Kadıköy’de Alkım kitabevine bağlı Cafe Kafka’da çalışanlar ücretleri ödenmediği ve sigortalarının yapılmadığı gerekçesiyle iş bıraktı. Yaz aylarında ise Çeşme Kafe Pi çalışanı bir üniversite öğrencisi bahşiş çaldığı iddaasıyla önce sopayla, sopalar kırılınca da streç film rulosuyla hastanelik edildi. Bu olaylar şu an için en akılda kalıcı ve yeni olanları. Tabi medyaya da yansıyanları.
Bu sektörde çalışanların çoğunun öğrenci, savunmasız ve güvencesiz olduğu malum. Maruz kaldıkları muamele ise çoğunun kendini “solcu” olarak tanımladığı kafe-bar sahipleri veya müdürlerinden geliyor. Solcu retoriğine de hakimse bu patronlar, çalışanlar için hem kafa karıştırıcı olup hem de sınıfsal farklılıkların göz ardı edilmesine ve çalışanlar arasında bölünmelere yol açan tartışmalara neden oluyor. Var olan sendikaların çoğunun bar çalışanlarını görmezden gelmesi ve kendi içlerindeki bürokratik hegemonya sömürüyü daha da vahşileştiriyor. Nitekim ortalama on saat ayakta yoğun tempoyla çalışmak, aşağılayıcı muamele ve hakedilenin çok aşağısında yevmiye bar çalışanlarının hayatını sürdürdüğü koşulları oluşturduğundan, fikirlerinin de oluşumunda önemli bir etken.
Çalışanlar, aralarındaki ayrımı oluşturan tüm öğeleri (ırkçılık-milliyetçilik, cinsiyetçilik, homofobi vb) hatta hizmet etmenin kendisini de sorunsallaştırıyorlar ve bu hareketlenmeleri fark etmek şu an çok daha kolay. Bursunun kesilmemesi için sigorta yaptıramamak, hem öğrenci hem bar çalışanı birinin mücadele hattını açıkça ortaya koyuyor ve gözlerinin önündeki gerçekle yüzleşmek ise mücadele isteğini daha da kabartmışa benziyor: “Hiçbir şey, ilkel birikimi sağlama çabası içindeki bir küçük burjuvadan daha tiksindirici değildir.”