Çağla Oflas
Hükümetin Suriye macerası giderek “stratejik bataklığa” dönüştü. Suriye’de sıkışan hükümet, Kürtlere karşı savaşın dozunu arttırıyor. Ergenekon’undan, orduya, rejimin tüm karanlık güçleriyle işbirliği içerisinde; bu kirli ittifakı meşrulaştırmak için toplumu “milli ve yerli” ekseninde yeniden saflaştırılıyor. Bu eksenin dışında kalan herkes “vatan haini” ilan edilerek, hedef gösteriliyor. “Yeni Türkiye”de toplum yukarıdan aşağıya militarizm ve milliyetçilik üzerinden yeniden dizayn edilmek isteniyor. Bu toplumsal mühendislik projesini kitlesel bir barış hareketi bertaraf edebilir.
Umudumuz barışta
Suriye’de 6 yıldır savaş sürmekte ve bir 6 yıl daha süreceği söyleniyor. Suriye’deki savaşın bir parçası haline gelen Kürt sorununda gerilim ve şiddet her gün tırmandırılıyor. Çok değil, 20 yıl öncesini düşündüğümüzde çözüm ve barış imkansız değil.
20 yıl öncesinde devlet Kürtlere yönelik benzer bir savaş yürüttü. Seçilmiş milletvekilleri meclisten yaka paça götürüldü. “Sivrisinekten kurtulmak için bataklığı kurutmak” kapsamında Kürt illerinde faili meçhul cinayetler işlendi. Köyler boşaltıldı. Yüz binlerce insan batıya göç etmek zorunda bırakıldı. Ancak, Kürt halkının mücadelesi ve batıda yükselen barış talebi devleti masaya oturtmak zorunda bıraktı.
Bugün benzer özellikler barındırsa da Suruç, Ankara, Diyarbakır ve Dolmabahçe’de patlayan bombalarla rağmen çözüm mümkün. Her şeyden önce çözüm için müzakere masasına yeniden dönülmeli. Müzakere için de Kürt halkının temsilcileri tanınmalıdır. Kürt halkının temsilcileri muhatap alınmadan Kürt sorununda herhangi bir çözüm mümkün değil. Kürt halkının siyasi anlamda temsilcisi HDP’dir. Hükümet HDP’ye karşı başlattığı linç kampanyasına son vermeli, meselenin çözümü için diyalog kurmalıdır. Barış için atılması gereken diğer bir adım da Hükümetin Suriye’ye müdahaleye son vermesidir. Sınır ötesi operasyonlar durmalı, İncirlik üssü NATO güçlerine kapatılmalıdır.
Engeller birleşik mücadeleyle aşılacak
Davutoğlu “Terör saldırıları nedeniyle oluşan bütün yaraları saracağız. Tek tek her bir ailenin her türlü ihtiyacını karşılayacağız” diyor ama Kürt sorununda çözümden söz etmiyor. Hükümet meseleye yeniden “mağara devri”nden kalan bir anlayışla yaklaşıyor. Savaşa son verip barışı kazanmak için aşağıdan bir hareket inşa etmeliyiz.
Medyanın savaşın gerçek yüzünü geniş kitlelerden saklamasına, her türlü kirli haberciliğe ve baskılara rağmen batıda barış talebi daha gür çıkmaya başladı. Barış İçin Akademisyenlerden, Küresel BAK ve Barış İçin Kadın Girişimi’ne kadar pek çok farklı kesim barış talebini yükseltmeye başladı. Birbirinden bağımsız pek çok inisiyatif bir araya geliyor ve barış için ne yapmak gerektiğini tartışıyor. Tüm bu bağımsız inisiyatifleri bir araya getirecek bir platform oluşturmak kitlesel bir barış hareketi için önemli ve anlamlı.
Ancak, batıda kitlesel bir barış hareketi için Kürt hareketi ve solun bileşiminden daha fazlasına ihtiyacımız var. Somut talepler üzerinden mücadele eden farklı kesimleri “milli ve yerli” olmayan evrensel bir eksende, barış için bir araya getirecek bir koalisyon AKP’yi destekleyen geniş emekçi kesimleri barış mücadelesine kazanabilir.
Tüm sinyaller karamsarlık havasının silinmekte olduğunu, 7 Haziran seçimleri öncesine benzer bir mücadele havasının yaklaşmakta olduğunu gösteriyor.
Cerattepe’de bakır madeni çıkarmak isteyen Cengiz İnşaata karşı harekete geçen halk, destek verdiği hükümetin aslında sermayenin hizmetinde olduğunu gördü. Metal sektörü olmak üzere pek çok şehirde ek zam talepleri için eylemler yapılıyor. Sendikalar, kıdem tazminatının gaspına, kiralık işçi düzenlemesine karşı harekete geçti. Kamu çalışanları 657 sayılı yasada yapılmak istenen değişikliğe karşı öfkeli. AKP’yi destekleyen geniş emekçi yığınları mücadeleye atıldıkça, kaynakların sermayeye ve savaşa aktarıldığının daha fazla farkına varacaktır. Ekonomik taleplerle barış arasında bağ kurmak hiç de zor olmayacaktır.
Savaş ve inşaat değil, ekmek ve iş
Hükümetin Kürt illerinde gösterdiği “performans” masayı kimin, neden terk ettiğinin de kanıtı. Devlet Cizre’de katliam gerçekleştirdi. Sur’da gergin bir bekleyiş var. Şu ana kadar bölgede 200 bin insan yerini yurdunu terk etmek zorunda bırakıldı. Yerine imha, inkar ve sürgünden oluşan “Master planı” koydu. Davutoğlu, “Sur’u öyle bir inşa edeceğiz ki insanlık ihya olacak.” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da “Suriye’nin kuzeyine şehir kuralım. Suriyeli mültecileri buraya yerleştirelim. İnşaat işlerinden anlarız” dedi. Suriye’de şehirler yerle bir olup, mezarlığa dönmüş, yüz binlerce insan yaşamına kaybetmiş, 7 milyon insan göç etmiş. Cumhurbaşkanı “ İnşaat” tan bahsediyor. Hükümet, bombalanmış, yıkılmış, şehirler, katliamlar üzerinden sermayeyi ihya etme peşinde.