Şenol Karakaş
Türkiye’de sol hareket içinde bazı kavramlar bağlamından kopuk kullanıldığı için, kavramın içeriğinden tümüyle farklı hedeflere işaret edilebiliyor ve garip sonuçlara ulaşmak mümkün oluyor. Barış, bu kavramlardan birisi.Birinci Dünya Savaşı günlerinde Bolşeviklerin, özellikle Lenin’in, “Savaşa karşı iç savaş” sloganını, barış politikasının savunusundan bağımsız bir şekilde ele alan sekter bir sol gelenek, barışı savunmanın pasifizmi savunmak anlamına geldiğini iddia edebiliyor.
Bu tartışmanın bir yanı, bütünüyle, güncel sektler, dar gruplar arasında cereyan ediyor ve hiçbir önemi yok. Bir yanı ise güncel ve acil savaş ve barış sorununa yaklaşımı belirliyor. Bu yüzden tartışmak önemli. “Savaşa karşı iç savaş” sloganı, Birinci Dünya Savaşı günlerinde üretilen bir slogandır. Öncelikle bunun kavranması gerekiyor. Farklı ülkelerin işçileri milli askeri üniformalarla savaş alanlarında birbirlerini kitleler halinde öldürmeye başlamışken, dünya dev askeri güçlere sahip ülkeler arasında savaşan kamplara bölünmüşken, egemen sınıfların savaş politikasına son vermek için, bu egemen sınıfların iktidardan indirilmesi gerektiğini dile getiren “Savaşa karşı iç savaş” sloganı, içeriği bütünüyle barışçıl olan, savaşa son vermenin tek doğru yöntemini dile getiren yaklaşım olarak öne çıkıyordu.
Şanslıyız ki bu slogan, savaşın ortasında gerçek sınıf mücadelesinin testinden birkaç senede geçerek doğrulandı. Rus ve Alman işçi devrimleri, dünya savaşına son verilmesini ve barışın tesis edilmesini sağladı. İşçiler, savaşın yarattığı yıkımın sorumlusunun, kendileri aç bırakan, hastalıklarla boğuşmalarına neden olan koşulları yaratan aynı egemen sınıf olduğunu ve ekmek mücadelesiyle barış mücadelesinin bir ve aynı mücadelenin iki farklı yönü olduğunu kavrayarak kitleler halinde sokaklara çıktılar. Birinci Dünya Savaşı’nı Alman ve Rus işçileri durdurdu.
Sloganlar, işçi sınıfının mücadele düzeyine bağlı olmak zorunda. Barış, güne uygun hangi sloganla ifade edilirse edilsin, işçi sınıfının sloganıdır. Savaştan çıkarı olmamasına rağmen savaşın en ağır kaybını yaşayan kadın ve erkek yoksulların sloganıdır. Barış sloganından uzak duran, barış için imza kampanyası yapan akademisyenleri bile savunamayan, Kürtlerle ilişkilenmemek için atmadığı takla kalmayanlar, barışı, sınıf mücadelesiyle çelişkili bir gelişme olarak tanımlamaya çalışıyorlar.
Sol görünümlü milliyetçilerin kaçacak yeri yok. Bolşeviklerin 100 sene önce ürettiği slogan hiçbir sol milliyetçiye ilaç olamaz. Barış mücadelesi, bugün en devrimci mücadeledir. Türkiye’de Kürt halkına kan kusturanların eylemlerine son verme mücadelesi, en devrimci mücadeledir. Ortadoğu’da ve Türkiye’de barışı savunmak, en devrimci talepleri savunmaktır. Akademisyen, aktivist, gazeteci, sendikacı, yazar, öğrenci, kadın, işçi, sinemacı, kısacası barış isteyen hiç kimseyi dışta bırakmayan topyekûn bir barış hareketine ihtiyacımız var. Sınıf mücadelesinin de işçi sınıfının da zayıf halkası burasıdır. Bu halkayı çekmek lazım.