Volkan Akyıldırım
IMF, Türkiye'de yaşayanların en nefret ettiği kurumların başında gelir. Ancak farklı nefret gerekçeleri var.
Kimileri IMF'ye karşı bağımsızlık mücadelesi veriyor. IMF'ye; Türkiye'yi dışa bağımlı hale getiren, bir plan dahilinde bağımsızlıktan yoksun bırakan bir kurum olarak gördükleri için karşılar. Onlar 'Kahrolsun IMF, tam bağımsız Türkiye' diyorlar. İşçi sınıfına 'bağımsızlık' mücadelesi vermesini öneriyorlar.
Dünyaya dair basit bir şablona sahipler. Kötülüğün tek bir adresi: Amerika. ABD eşittir emperyalizm. IMF, Dünya Bankası, borçlanma eşittir ülke bağımsızlığının elden gitmesi, sömürgeleştirme ve her şeye kadir emperyalizmin işleyen "planı". Bu şablon yüzeysel, dünyada olup bitenleri açıklamaktan uzak.
Dünyanın en borçlu ülkeleri hangileri? Gerçekten de ABD bir plan aracılığıyla IMF ve Dünya Bankası aracılığıyla 'yeni-sömürge' ülkeleri mi yönetiyor?
Uluslararası Para Fonu (IMF), CIA ve IMD World Competitiveness Yearbook 2008 verilerine göre dünyanın en borçlu ülkesi ABD, ikinci de sağdık müttefiki İngiltere. Her iki ülke dünya borç stokunun %43.84'ünün sahibi. Bu ikiliye Almanya ve Fransa eklendiğinde, dört en gelişmiş kapitalist ülkenin toplam borcu dünya borç stokunun %61'ine ulaşıyor.
Herkes herkese borçlu
Biz ABD'ye borçluysak onlar kime borçlu? İlk yanıt, birbirlerine, olabilir. Örneğin ABD'nin Çin'e olan borçlanması ve kredisini koruyabilmek, savaş çıkartacak kadar önemli bir sorun.
Kapitalizmde herkes herkese borçlu. 6 ülke dışında dış borcu olmayan devlet yok. Tayvan, Lüksemburg, Hollanda, İsviçre, Singapur ve İrlanda'nın dış borcu olmadığı için emperyalizmden bağımsız olduklarını söylemekse sadece bir saçmalık olur. Borçlu olmamalarının bu ülkeleri anti-emperyalist kılmadığı ya da bu ülkelerin diğer toplumlara gore ileri olmadıkları açık.
Paranın bir de asıl sahibi var. Sanayi sermayesi ve silahlanma endüstrisiyle organik ilişkilere sahip küresel finans şirketleri para musluğunu açıyor.
2. Dünya Savaşı'ndan sonra oluşturulan IMF ve Dünya Bankası, Batı sermayesinin kendi hegemonya alanındaki kredi ve borçlanma trafiğini yönetiyordu. Şimdi sadece yoksul ülkelerin ekonomilerini yağmalamıyor, gelişmiş ülkeleri de içine alacak şekilde, küresel ölçekte piyasanın önündeki engelleri kaldırarak borçlanma döngüsünü yönetmeye çalışıyor.
Dış borç listesinde 23. sırada duran Türkiye'nin bağımsızlık gibi bir sorunu yok. Dünyada hiçbir ülke bağımsız değil. Kapitalizm, doğduğu andan itibaren küresel bir sistem. Ulusal ekonomiler bağımsız devreler değil, organik bir bütünün parçası. IMF'den nefret eden işçilerin ve yoksulların gerekçeleri, bağımsızlık talebiyle ortaya çıkanlarınkiyle aynı değil. IMF ve Dünya Bankası, dünyanın tüm işçilerine ve yoksullarına karşı örgütlenmiş durumda. Türkiyeli işçinin çıkarı ABD'li işçiyle ortak, ulusal bağımsızlık yanlısı işadamıyla değil.
'Kahrolsun IMF, tam bağımsız Türkiye' diyenler; emperyalizmi dışsal bir olgu, Türkiye'deki "çarpık kapitalizmin" sorumlusu olarak görüyor ve bunun bir plan halinde gerçekleştiğini ileri sürüyor.
Ama bir de iç borçlar var, ulus-devletin kendi sınırları içerisinde faaliyet gösteren şirketlerden, bankalardan alınmış olan borçlar.
Türkiye en fazla iç borca sahip ülkeler sıralamasında 22. sırada. İç borç milli gelirin 29.81'ine denk geliyor. Dış borcun milli gelire oranıyla hemen hemen aynı.
ABD'nin dış borcu Gayri Safi Milli Hasıla'nın %85.5'ine tekabül ediyor, iç borç ise %21.49. Eğer borçlanma bir ülkeyi bağımlı yapıyorsa ABD bir sömürge!
Antikapitalist mücadele
Dış ve iç borçların kaynaklarına inildiğinde yine aynı olgu bulunu- yor, küresel kapitalizm. Her bir ulus-devletin sınırları altında faaliyet gösteren küresel şirketlerin diğer küresel şirketlerle olan ortaklıkları ve ilişkileri artık inkar edilmeyecek bir olgu.
Sömürü ve egemenlik ilişkilerinin bir plan dahilinde, ABD'den tek yönlü olarak dünyaya dayatıldığı ise cahilce ileri sürülmüş bir yalan.
'Bağımsız Türkiye' sevdalıları iç borçlarla hiç ilgilenmiyor. Onlar her şeyin milli olanından yana. Kapitalizm, eğer emperyalizm aracılığıyla dışarıdan getirilmiş bir olgu ise içerdeki asıl düşmana karşı mücadele etmeye gerek yok, hatta ittifak kurulabilir.
Ergenekon soruşturmasını engellemek için her şeyi yapanların İstanbul sermayesinin çıkarlarına hizmet etmesi gibi. İstanbul sermayesi ise küresel şirketlerle ortak.
IMF politikalarının hedefi olan işçilerin bunlarla işi olamaz.
IMF ve Dünya Bankası'na karşıyız. Küresel ölçekte ücretleri düşürdüğü, toplum karşıtı ekonomik politikaları dayattığı için antikapitalist bir mücadele öneriyoruz.
Bağımsızlık yanlılarının kapitalizmle bir problemi yok, onlar sadece soyut emperyalizm canavarına düşman.
'Bağımsız Türkiye' bu yüzden gerici bir taleptir, işçilerin çıkarılarını değil ulus-devleti savunmaktır.
Türkiye kime borçlu?
Dış borcun yüzde 57,5'ini tahvil ihraçları, geri kalan yüzde 42,5'ini de uluslararası kuruluşlar, hükümetler ve ticari bankalardan alınanlar oluşturuyor. Dış borcun yüzde 55,2'si ABD doları, yüzde 28,9'u avro, yüzde 10,2'si SDR (Özel Çekme Hakkı), yüzde 4,2'si Japon yeni cinsinden meydana geliyor.
Türkiye'nin Temmuz sonu itibariyle IMF'ye borcu 7 milyar 885 milyon dolar oldu. 2000'den 2008 sonuna kadar IMF'den toplam 46.3 milyar dolar kaynak kullanırken, 45 milyar 150 milyon dolar geri ödeme yapıldı. Şimdi 15 milyar dolarlık yeni borç anlaşması gündemde.