Selim Işık
1930'larda Ekim Devrimi'ni tasvir eden bir çok yağlı boya tablo ortaya çıkmıştı. Devrimin liderlerinden biri olan Lenin koskocamandı. Devrimin diğer lideri Troçki'nin yerine konmuş devasa parti bayrağının yanında mağrur bir şekilde duruyordu. Lenin'in ayaklarının bastığı yerde duran Rus işçileri ve köylüleri, kitle denizinde sadece küçük bir noktaydı. Bu düpedüz Ekim Devrimi'nin içeriğinin boşaltılması ve Lenin etrafında yaratılan liderlik kültünün pazarlanmasıydı.
1917 Ekim Devrimi'nden 11 ay önce Finlandiya'da sürgünde bulunan bolşevik lider Lenin bir toplantıda yoldaşlarına şöyle diyordu: Devrimi belki de 20 yıl sonra göreceğiz. 1916 yılının sonunda 1. Dünya Savaşı'nın yarattığı yıkım had safhadaydı. Savaşa karşı çıkanlar bir avuçken kitleler milliyetçi ve şoven çığlıklarla kanlı bir boğazlaşmaya sürüklenmişti. Rusya'da ise Bolşevik Partisi son derece zayıf, örgütleri dağılmış ve bağlantısız bir konumdaydı. Lenin bu yüzden karamsardı.
Sadece iki ay sonra, 1917 Şubat'ında, savaşa karşı çıkan ve 8 saatlik işgünü isteyen kadın işçilerin sokağa çıkmasından kısa bir süre sonra Rus monarşisi yıkıldı. Devrim kendiliğinden gerçekleşmişti. Hiçbir parti bu gelişmeyi öngörememiş ya da bir plan doğrultusunda iradi müdahalede bulunamamıştı. Çarlığı yıkan Rus işçileri hemen kendi taban örgütlerini kurdular. Farbrikalarda bütün işçilerin oyuyla seçilmiş işçi temsilcilerinin oluşturduğu Sovyet (Türkçesiyle Konsey) adı verilen örgütlenme her tarafa yayılmıştı.
1917 Şubat'ı ile Ekim'i arasında ikili bir iktidar dönemi yaşandı. Bir yanda Sovyetler öte yanda burjuvazinin soldaki yandaşlarıyla oluşturduğu geçici hükümet. Bu süreç boyunca Lenin ve partisi, inatla Sovyet iktidarını savundu. Bolşevikler, sovyetlerin çoğunluğunu kazanmak için uğraştı. 1917 Eylül'ünün sonunda ise Bolşevikler sovyetlerde çoğunluk olmuştu. Rus işçileri ve köylülerinin verdiği destek sonucu ayaklanma parti tarafından örgütlendi. Ama yine bir müthiş plan doğrultusunda değil. Doğası gereği gizli olan ayaklanmanın tarihi, ayaklanmaya karşı çıkan bir bolşevik lider Zinovyev tarafından ifşa edilmişti! Zinovyev gibi bir çok Bolşevik kadro iktidarın alınması konusunda tereddütlüydü. Ancak Lenin ve Troçki tabanın temsilcileri olarak doğru anda iktidarın alınmasını sağladı.
1917'deki iki Rus Devrimi'nin tarihine bakıldığında, devrimin milyonlarca işçi ve yoksul köylü tarafından aşağıdan gerçekleştiği, devrimci partinin ise bu eğilimi tanıdığı ölçüde çoğunluğun desteğini kazandığı görülür.
Ekim Devrimi tarihin en kansız devrimlerinden biridir. Devrimin kalbi olan Petersburg'da ayaklanma sırasında 1 kişi bile ölmemiştir. Moskova'da küçük çaplı çatışmalar sonucu az sayıda insan öldü. Çoğunluk harekete geçmiş ve hegemonik bir güç olmuştu. Kanlı hesaplaşma 1919'da gerçekleşecekti.
En demokratik iktidar
1917-1919 yılları arasında Rusya'da tarihin en demokratik ve özgürlükçü iktidar deneyimi yaşandı. Devrim, hiçbir burjuva iktidarın cesaret edemeyeceği kararlar aldı. Eşcinsellik ve farklı cinsel yönelimler yasal olarak tanındı. Kadın üzerindeki erkek tahakkümü yasal olarak ortadan kaldırılırken kolektif kreşler ve mutfaklar açıldı. Kağıt üzerindeki yüksek vergiler kaldırıldı, dünya ve Rus edebiyatından milyonlarca kitap ücretsiz olarak dağıtıldı. Askeri hiyerarşi ve rütbeler yasaklandı. Ücretler eşitsizliğine karşı savaş açıldı. Kaba saba denilip hor görülen sıradan insanların önü açıldı.
Doğrudan demokrasi, işçi sınıfı iktidarının temel özelliğiydi. Sovyet aygıtı için seçilen temsilciler ortalama bir işçi ücreti kadar para alıyordu. Her an geri çağrılabilirlerdi. Burjuva toplumunda seçimlerde 5 dakikalık gerçekleşen demokrasi devrimci iktidar sırasında sürekli yaşatılan bir olguydu.
Bugün kendine komünist diyen kimilerine göre demokrasi demek faşizm demek. Ama Lenin ve yoldaşları hiç de böyle düşünmüyordu.
Karşı-devrim
Lenin, Troçki ve Bolşevikler'e göre Rus Devrimi, Dünya Devrimi için atılan bir adımdı. Üstelik tali bir adımdı. Önemli olan bu hareketin bir dizi zincirleme reaksiyona neden olmasıydı. Eğer Avrupa'dan, özellikle Avrupa kapitalizminin kalbi Almanya'dan bir devrim gelmediği sürece Rusya'da devrimin yaşama şansı yoktu. Lenin, birden fazla kez Alman Devrimi'nin zaferi için Rus Devrimi'nin feda edilebileceğini söylemişti.
1919-1923 Alman Devrimleri başarısızlığa uğradı. Dünyanın bir çok yerinde devrimler, ayaklanmalar oluyor, Sovyetler kuruluyordu. Ama hiçbir ülkede Bolşevik Partisi gibi işçi sınıfı içinde kökleri olan ve bu sınıfın kitlesel onayını almış bir parti yoktu.
1919 yılında dünyadan beklenen yankı gelmezken, Rusya'da eski toplumun devamını isteyen güçler toparlanmış ve bir iç savaş başlatmıştı. 1921'e gelindiğinde Ekim Devrimi'ni gerçekleştiren işçilerin ezici çoğunluğu cephelerde ölmüştü. İşçi sınıfı atomize olurken, büyük şehirleri kıtlık kaplamış, mülk sahibi köylüler devrime karşı direnişe geçmişti. Toplumsal temelini yitiren Bolşevik Partisi, devletle özdeşleşmişti. Sovyetler ve diğer taban örgütleri sönerken Kızıl Ordu en güçlü örgütlenme olmuştu. Stalin liderliğindeki bürokrasi tüm ipleri eline almıştı.
Karşı Devrim, 1921-1929 arasındaki çetin mücadelelerin sonucu zafere ulaştı. Stalin, 1926'da milliyetçi "tek ülkede sosyalizm" doktrinini uydurmuştu. 1929 yılında mutlak iktidarı elinde tutan stalinist bürokrasi, Rus toplumunun önceliği olarak sermaye birikimini koymuştu. 1936'da Moskova Duruşmaları diye anılan terör döneminin ardından milyonlarca işçi, köylü, muhalif, Rus olmayan ulusların üyeleri, eşcinseller, kadın hakları savunucuları katledilmişti. 1940 yılında stalinist brüokrasi 2. Dünya Savaşı'nın bir tarafı olarak milyonlarca işçiyi cepheye göndermişti.
Ancak tarih sınıf mücadelelerin tarihidir. Hiç bir parti, merkez komitesi, yanılmaz şef bu toplumsal yasaya karşı duramaz. Rusya'da işçi devrimini ezen, dünya devrimini satan ve tarihin en ağır baskıcı rejimlerinden biri olan Sovyetler Birliği 1991'de çökecekti.
Çöküşü başlatan 1989'da Doğu Avrupa'da Rusya'nın kuklası stalinist hükümetleri yıkan işçi sınıfının hareketiydi. 1917 Ekim'inde tarihe parantezi işçiler açmıştı, 1989-1991'de parantezi kapatan yine işçiler oldu.