“Kriz Türkiye’yi vurmadı”, “Kriz bu defa Tür-kiye’ye değmeyecek. Tüm önlemler alındı”, “İhracat artıyor”, “Bütçe açığı kapatılıyor, siz aylık verilere değil yıllık eğilime ba-kın!”, “Türkiye dünyanın en hızlı büyüyen ikinci ülkesi”.
Bütün bunlarla anlatılan “gelişen bir Türkiye”. Eğer bütün bunlar doğruysa o takdirde bu gelişmeden neden emekçiler, çalışanlar da yararlanmıyor?
Türkiye ekonomisinin yılda yüzde 8,5 büyüdüğü söylenirken hükümet me-murlara yüzde 3+3 öneriyor. Daha sonra bu öneri yüzde 0,5 arttırıldı! Memur sendikaları haklı olarak bu öneriyi reddediyor.
Büyüme-gelişme edebiyatına karşın, enflasyon yüzde 10’un üzerine çıkmış durumda ve her ay artıyor. Enflasyonun yüzde 10-11 olduğu koşullarda memurlara verilen yüzde 3-3,5 ücret artışı aslında memur maaşlarının fiilen kesilmesi demektir.
Aslında bunu kabul eden hükümet yetkilileri “Böyle yapmazsak Yunanistan gibi oluruz” diyorlar. “Yunanistan gibi olmak”la emekçileri korkutmaya çalışıyor.
Hükümetin Yunanis-tan’daki gelişmeleri tam anlamadığı açık. Kemer sıkma politikaları uygulanmaya başladığından beri Yunan emekçileri ayakta, sayısız genel grev yapıldı ve kemer sıkma politikalarını destekleyen bütün partiler seçimlerde ağır bir yenilgiye uğradı. Kazanan ise kemer sıkma politikalarına karşı çıkan sol oldu.
Benzer bir gelişme 2002 yılında Türkiye’de yaşan-mış, IMF politikalarını uygulayan, destekleyen bütün siyasi partiler siyasi yaşamdan silinmişti. AKP bu iki deneyi unutmasın ve emekçilerle alay etmeyi kessin! Kamu emekçisine insanca yaşayacak bir ücret!