Kasım ayından beri Ermeni kadınlara yönelik biri cinayetle sonuçlanan, beş saldırı gerçekleşti. Dört tanesi Samatya'da yaşanan saldırılarda hedef alınan 87 yaşındaki bir kadın gözünü kaybetti, Maritsa Küçük ise vücudundaki kesik darbeleriyle ölü bulundu.
İnsan Hakları Derneği tarafından Samatya saldırıları üzerine hazırlanan raporda saldırıların ortak noktalarına dikkat çekiliyor.
Saldırıya maruz kalan kadınların evlerinde hiçbir şeye dokunulmamış, herhangi bir hırsızlık örneği yok. Bu durum saldırıların ırkçı saiklerle gerçekleştirildiği fikrini güçlendiriyor.
Hrant’tan Sevag’a
Hrant Dink cinayetinin ardındaki örgütün açığa çıkarılması, Sevag Balıkçı'nın katilinden hesap sorulması hatta 1915 Ermeni soykırımının inkârına son verilmesi gibi talepler aslında çok daha büyük bir mücadelenin birbirine bağlı parçaları.
Müslüman olmayan azınlığın gündelik yaşantısını 'sıradan' bir insan olarak geçirebilmesi, bu sorunların çözülüp çözülemeyeceğine bağlı.
Türkiye'de devlet ideolojisinin 'resmî düşman' bellediği, Sünni, müslüman, Türk olmayan, herhangi bir kesime karşı ırkçı-milliyetçi nefretin körüklediği bir saldırı geri kalan azınlık gruplarını da hedef haline getiriyor, bu saldırganlığın cezasız kalması tekrarlanabileceğine dair ırkçılara güç veriyor, devletin bu ırkçı saldırganlığın parçası olan görevlilerini kendi içinde koruması, saldırganlara arkalarında devletin olduğuna dair güven veriyor.
Hükümet ortamı hazırlıyor
Azınlıklara yönelik sokakta, fiziksel saldırganlığın yaşanıyor olması korkutucu ama şaşırtıcı değil.
Hrant cinayetinde rolü olan memurlar terfi ettirilirken, Ermenilere yönelik nefreti kışkırtmak için düzenlenen bir mitinge İçişleri Bakanı pozisyonundaki bir bakan katılmışken, meclis kürsülerinde Türklerle niye kimsenin eşit koşulda olamayacağına dair ırkçı konuşmalar yapılırken ırkçı saldırganlık yeşereceği ortamı rahatça bulur.
Irkçılığa karşı mücadeleye
Samatya’da yaşanan saldırıların son bulması için saldıranlara maruz kalanların yalnız olmadıklarını göstermek, anında tepki göstermek çok önemli. Ancak hem mahalle halkının tedirginliğine son vermek hem de saldırganların gerçekten bulunup cezalandırmalarını sağlamak sürekli yapılacak bir kampanya ile mümkün.
Bir saldırı olduğunda tepki göstermekle yetinmemeli, bir sonraki saldırının gerçekleşmemesi için barikat işlevi görecek bir süreklilik inşa edilmeli.
• 24 Nisan 2011’de Ermeni er Sevag Balıkçı zorunlu askerlik yaparken ırkçı bir cinayete kurban gitti. Sevag’ın katili hala tutuklanmadı.
• 2011 yazında Marmaris’te gümüş takı dükkanı olan bir Ermeni kadın, açıkça kimliğine yönelik ırkçı hakaret ve tacizler son bulmayınca polise başvurdu. Hiçbir sonuç alamadı ve Türkiye’yi terk etmek durumunda kaldı.
• 2011 Ekim’inde gündüz vakti bir taksi sürücüsü müşterisi Ermeni kadını, sadece Ermeni olduğu için dövdü ve sokağa attı.
• Şubat 2012’de Azerbaycan ve Türkiye hükümetlerinin organize ettiği Hocalı mitinginde “Hepiniz Ermenisiniz Hepiniz Piçsiniz” pankartları açıldı.
• Aynı gün, aylardır Ermeni kimliği nedeniyle taciz ve hakarete uğrayan bir başka kadının bahçesine, ırkçı mitingde kitleye dağıtılan şapka atıldı.