Eli Haligua

Sadece maden ocaklarında kölelik koşullarında çalıştırılan işçilerin her gün ölüm riskiyle yaşamasının yanısıra bir de iklim değişikliği ilişkisi var ki, o da insan sağlığı ve canlı yaşamı ile oldukça ilintili.

Türkiye, ekonomisinin kalkınması ile böbürlene dursun, yeni kömür madenleri projelerini uygulamaya koymaya hazırlanırken iklim değişikliğine neden olan ülkelerin başlarında yer alıyor.

Türkiye’de kömür madenlerinde 50 binden fazla insan iş güvenliğinden yoksun, oldukça düşük ücret karşılığı, sağlık koşulları asgari düzeyin altında çalışıyor.

Türkiye Kömür İşletmeleri ile Soma Holding arasında yapılan anlaşmalar içler acısı. TKİ’nin %15 alım garantisi verdiği maden için kira bedeli, çıkan kömürün %85’i olarak TKİ’ye gidiyor. Soma Holding ise çıkarılan kömürün %15’ine sahip olacak. Hâl böyle olunca kapasitesi 2 milyon ton olan madenin kapasitesi 6 milyon tona çıkınca bu işin güvenlik risklerine, işçi sömürüsüne karşı devlet de sus payını, aslan payı olarak almış oluyor.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ile Enerji Bakanı Taner Yıldız topu birbirlerine ata dursunlar açıklanan rakamlara göre 301 işçi göz göre göre yaşamlarını yitirdiler. Kâr hırsı sonucu, kasıtlı bir biçimde maliyetlerin kısılması sonucu iş cinayetine yol açan devlet erkânı ve şirket yöneticileri bir an önce yargılanmalı, işçilerin hesabı sorulmalıdır.

Başbakan Erdoğan’ın söylediklerinin aksine, ne kömür madenlerinde yaşamını yitirmek ne de kömüre bağımlı enerji politikaları kaderimiz. Ve biliyor, görüyoruz ki kapitalizm öldürüyor. Öldürmeden önce ise süründürüyor. Bosna Hersek’te de en son yaşanan sel felaketinde olduğu gibi, insan eliyle yaratılan iklim değişikliği insanların yaşamlarını doğrudan etkiliyor; insanlığın bir başka pisliği savaş ve mayınlar bu felakette buluşuyor...

Başka Bir Enerji, Başka Bir Dünya Mümkün

Kader değil katliam anlamına gelen maden ocakları ile üretilen enerji yerine sadece nakil kablolarında yapılacak bir yenileme sonucu ortaya çıkacak verim ve rüzgar, güneş, jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynakları çok rahat bu kirli enerjinin yerini alabilir.

Tükenmekte olan petrol, maliyeti yüksek olan kömür ve yaşadığımız son faciada da gördüğümüz gibi iş güvenliğinden yoksun bir devlet için nükleer santraller çözüm değil; sadece yeni felaketlerin kapısını aralıyor. Kirli enerji kaynaklarına alternatif olarak uygulanılacak yenilenebilir enerji kaynakları tüm Türkiye ve dünya için daha yaşanılabilir bir hayat sunuyor. Greenpeace’in Avrupa Birliği Yenilenebilir Enerji Konseyi ve Dünya Rüzgâr Enerjisi Konseyi ile birlikte hazırladığı Enerji [D]evrimi raporu, Türkiye’nin 2040’a kadar elektrik ihtiyacının %85’ini yenilenebilir enerjilerden karşılayabileceğini gösteriyor.

Ayrıca yenilenebilir/sürdürülebilir enerji kaynakları bakımından oldukça zengin olan Türkiye’de kurulacak olan rüzgâr ve güneş enerji santralleri iklim değişikliğiyle mücadelede anahtar rolü oynuyor. Kömür madenlerinden bu enerji kaynaklarına yönlendirilecek istihdam ise işçiler için çok daha güvenli, meslek hastalıklarından uzak iş alanları anlamına gelmektedir.

Fosil yakıtları kâr hırsıyla tercih eden neoliberal devlet ve şirket patronları canlı yaşamını tehdit ediyor. Sosyal adaletsizlik kömürün çıkarılmasında kendini gösterirken salınan sera gazları sonucunda iklim değişikliği ile katmerleniyor.

Artık maliyetleri düşürmemek adına neden olunan iş cinayetlerini de iklim değişikliğine ve doğa katliamına neden olan enerji politikalarını da istemiyoruz. İşçiler Soma Holding’in diğer madenleri olan Ata Bacası ve Işıklar maden ocaklarına inmemek için direniyor. Soma Holding işçi mücadelesi karşısında geri adım atıyor. İkimi değil sistemi değiştirmek için yapılan mücadele ivme kazanıyor.


Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası