Solun bir kesiminin NATO gibi bir savaş aygıtından medet umar hale gelmesi çok tehlikeli bir eğilim. HDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın ABD'nin IŞİD'e karşı kurduğu savaş koalisyonunda Türkiye'nin de aktif rol almasını talep etmesi daha da tehlikeli.
HDP her türden ABD müdahalesine kategorik olarak karşı bir parti. Bu partinin şimdi ABD'nin savaş koalisyonunun parçası olmayı savunması kabul edilemez.
Felluce katliamının sorumlusundan IŞİD'e karşı insanî yardım beklemek büyük bir hata. Bu, para babalarından fakirliğe karşı mücadele etmeyi beklemek kadar hayalci bir yaklaşım.
Türkiye'de sol uzun zamandır savrulup duruyor. Bu savrulmanın temel nedeni, AKP analizlerinin ve AKP'ye karşı mücadele taktiklerinin baştan sona yanlış, ulusalcı bakış açısıyla belirleniyor olması. Ulusalcı bakış açısı aynı zamanda İslamofobik öğeleri de besliyor, depreştiriyor. Kuşkusuz, Demirtaş'ın açıklamaları bu çerçevede değerlendirilemez.
HDP cumhurbaşkanlığı seçimi döneminde ulusalcı sosyalistlerin yaklaşımıyla arasındaki farklılığı tümüyle belirgin hale getirdi.
Bu durum, HDP'nin derhal düzeltmek zorunda olduğu bir açıklama yapmış olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Savaş karşıtları ABD müdahalesinden yana olamaz.
Savaş karşıtları sorunun kaynağı olan ABD'nin sorunun çözüm mercii olabileceğini düşünemez.
Savaş karşıtları, AKP'nin dış politikasını eleştirmek için Türkiye'nin savaş koalisyonunun parçası halien gelmesini savunamaz.
Türkiye'de barış sürecini savunan, bunun için mücadele edenler, Ortadoğu'da işgalci NATO'yu göreve davet edemez.
Peki, IŞİD'e karşı ne yapacağız? Çaresiz miyiz? Hayır!
IŞİD'e karşı çözüm ABD müdahalesi değil. IŞİD'in çözümü Suriye'de yeni yeni inşa edilen birleşik mücadele. Çözüm, hem Esad diktatörlüğüne hem IŞİD saldırganlığına, ama aynı zamanda ABD gibi emperyalist ülkelerin bombardımanlarına karşı çıkan, barışı, halkların kardeşlik içinde birarada yaşamasını temel alan birleşik bir mücadele platformu kurmaktır. Bu platform, Türkike'den Ortadoğu ve ABD'ye kadar bütün ülkelerin demokrasi güçlerini, barış güçlerini bir araya getirmeli. Her platform kendi ülkesinin egemen sınıfına, hükümetine karşı da mücadele etmeli. Her platform, Suriyeli sığınmacılarla, IŞİD'den kaçanlarla, IŞİD'in köşeye sıkıştırdığı insanlarla aktif bir dayanışma içine girmeli ve gerçek insanî yardımın koşullarının yaratılması için hükümetleri zorlayan küresel bir kampanya yapmalı.