“Kazanımlarla” dolu bir cumhuriyet - Marksizm Sohbetleri
Son zamanlarda yüksek sesle dile getirilen bir iddia var: Ergenekon operasyonları ve bütün bir Ergenekon davası, cumhuriyetin kazanımlarına karşı örgütlenen bir karşı devrim sürecinin adımıdır.
İddia bu! Soru ise şu: Hangi kazanımlar?
Bu kazanımları kim gasp etmek ve hilafeti yeniden canlandırmak istiyor?
Yanıt belli: AKP! Yine son günlerin moda deyimiyle, şeriatçı, Fetocu AKP.
Bu uzun süredir yapılan bir propaganda. Ama sadece bir propaganda değil. E-muhtıralarla, Anayasa Mahkemesi’nin siyaseti öldüren 5 Haziran 2008 kararıyla, provokasyonlar düzenleyen, insan öldüren, asit kuyularında insanları yok eden bir kontrgerilla örgütlenmesinin eylemleriyle propagandanın çok ötesine geçerek darbeyi meşrulaştıran bir politik odakla karşı karşıyayız.
Bu odak iki yalanı aynı anda ama küçümsenmeyecek bir yaygara kopartarak anlatıyor. AKP’nin şeriatçı olduğunu ve cumhuriyetin kazanımlarının tehlikede olduğunu.
Cumhuriyetin kime hangi kazanımları getirdiğini biliyoruz. Dünyadaki genel eğilime uygun bir biçimde 1920’li yıllardan itibaren devlet kapitalisti sermaye birikim rejimini düzenleyen, yöneten devlet bürokrasisi cumhuriyetten bayağı kazanım elde etti.
Bu sermaye birikim rejimi içinde giderek güçlenen Türk sermayesi, burjuvazisi de bir dizi kazanım elde etti. Daha da zenginleşti, palazlandı, şişmanladı.
Cumhuriyet, bir kazanım olarak sermayeyi Türkleştirdi. Ulusal bir pazarı kesinleştirdi.
Cumhuriyetin kazanımları, zengin sınıfların, devlet bürokrasisinin, cumhuriyetin kurucu öğelerinin en başında gelen askerlerin ayrıcalıklarının toplamının kesin çizgilerle belirlenmesinden başka bir şey değil.
Kazanımlarla dolu cumhuriyet tarihi, her zaman bu kesin çizgilerinin daha da kalınlaştırılmasının ve altta kalanların vahşice ezilmesinin tarihidir.
Cumhuriyete sevdalıların en azından olsun, şu soruyu sormak hiç akıllarına gelmez: 1915’de soykırıma maruz kalan Ermenilerin evleri, atölyeleri, makineleri, çekiçleri, paraları, toprakları, dükkanları nereye kayboldu?
İşte adına cumhuriyet kazanımları denilen Türk sermayesinin muhasebe defterlerine eklenen bu yağmacılıktır.
Sadece Ermeniler değil, Kürtler de cumhuriyet kazanımlarından az çekmediler. Özgürlük için başlattıkları tüm isyanlar kanla bastırıldı.
Ya işçiler! İşçilerin kazanımları nedir? Sendikasızlık, greve çıkan işçilerin kurşunlanması, ucuz emek, öncü işçilerin kontrgerilla tarafından öldürülmesi, darbelerle kapatılan sendikalar, siyasi partilerinin yasaklanması.
İşte şeriatçı olduğu iddia edilen AKP’nin yıkmaya çalıştığı iddia edilen cumhuirey budur.
Sosyalist İşçi’nin 2006 yılının Şubat ayında yayınlanan bir yazıda vurgulandığı gibi:
“Statükocular, milliyetçiler, her tondan kemalistler ve giderek bilcümle laik-yurtsever cephe mensubu, ısrarla, AKP'nin takıye yaptığını anlatıyor.
Bu teoriye göre, bugün görmüyoruz ama Erdoğan'ın sırtında aslında kara bir cüppe var.
Farkında değiliz ama sımsıkı elinde bir tespih gizli.
Belki bugün değil ama yarın, çember sakal uzatması yakındır.
Başlarında sarıkları, ellerinde tespih, sırtlarında cüppeyle, aslında çember sakallı mollalardan ibaret olan bu insanlar, gününü bekliyorlar.
Neyin?
Laik cumhuriyeti devirmenin.
Gizli işaret bekleniyor, o gün geldiğinde kadınlar türbanlarını cüretkârca takıp tüm " kamusal alan"ları işgal edecekler.
Atatürk'ün laik işaret parmağının işaret ettiği muasır medeniyet tüm heybetiyle, takıyecilerce çökertilecek.
Başını İşçi Partisi ve CHP'nin çektiği bu paranoyak teori hiçbir zaman doğrulanmayacak.
Çünkü yanlış.
Çünkü bu teori, hepimizi aldatmaya çalışan zavallı bir statükoculukla malul.
İktidara geldiğinden beri AKP'nin takıyesini açığa çıkartmaya çabalayarak bir öcü yaratanlar, gerçek AKP öcüsünü görmemizi engelliyorlar.
Gerçek AKP: İşçiye, çiftçiye, kamu çalışanına küfür eden AKP.
Kadınları, gençleri provokatör ilan eden AKP.
Öğretmenleri terörist, anadilini konuşmak isteyenleri bölücü ilan eden AKP.
Gerçek AKP sağlığı, eğitimi paralı hale getiriyor.
Kazanılmış sosyal hakları çökertiyor.
Özelleştiriyor, satıyor, pazarlıyor.
Sendikal özgürlüklere kulağını tıkayıp, yüz binlerce öğretmenin örgütlü olduğu sendikayı kapatmaya çalışıyor.
Bir milyon kişi aç! Milyonlarca emekçi işsiz. 15 Milyon kişi günde iki dolarla geçinmek zorunda.
Küresel sermaye ve Türk büyük sermayesi memnun. IMF ve TÜSİAD memnun. Çünkü AKP onların partisi.
Şeriatçı değil, neo liberal politikaların partisi.”
Aradan geçen üç yıl, paranoyanın sadece güçlendiğini kanıtlıyor.