Şenol Karakaş
Sovyet devriminin liderlerinden Troçki, henüz 26 yaşında 1905 devriminin üzerinde yükseldiği işçi sovyetlerinin başkanı olmuştu. Sosyalizm anlayışı dinsel dogmalardan ibaret olan stalinist gelenek, her din gibi bir öcü yaratma ihtiyacının ürünü olarak saldırdığı Troçkist geleneğe, en çok küçük burjuvalığı layık görmüştür.
Oysa Troçki sadece 1905 devriminin, yenilen devrimin değil, 1917 devriminin, zafere ulaşan sosyalist devrimin de üzerinde yükseldiği sovyetlerin başkanıdır.
Sovyetler! Lenin’in deyişiyle, grev komiteleri olarak doğan ama mücadelenin basıncıyla hızla işçilerin ayaklanma organlarına dönüşen, milyonlarca yoksulun, işçinin, yoksul köylünün ve askerin demokratik öz yönetim organları olarak şekillendirdiği işçi demokrasisinin yeni tipte aracı.
Ürkek burjuvazi
1917 yılı, 1900’lerin hemen başında Rusya’da devrimciler arasında süren devrimin niteliği tartışmalarını da teorik olmaktan çıkartarak pratikte sınadı. Menşevikler, Rusya’da devrimin birinci aşamasında çarlık baskısına karşı liberal burjuvazinin desteklenmesi gerektiğini düşünüyordu. Bu aşamada kapitalizmin tedrici gelişmesiyle sıranın işçi sınıfına geleceğini anlatan Menşevikler’e, Lenin, işçi sınıfının herhangi bir aşamada burjuvaziye güvenemeyeceğini anlatıyordu. Lenin’in iddiasına göre, burjuvazi, ayaklanan işçilerin yarattığı politik basınçtan ürkecek ve işçi devrimine karşı Çarlıkla birlikte tutum alacaktı.
Lenin, devrimin birinci aşamasının başarı kazanması için, “İşçi sınıfı ve köylülüğün devrimci demokratik diktatörlüğünün” kurulması gerektiğini savunuyordu.
Lenin’in tezinin burjuvaziyle uzlaşmayı dışlayan devrimci içeriği kadar, köylülükle ittifakın nasıl gerçekleşeceği ve Çarlık devrildikten sonra hangi adımın atılması gerektiği konusunda taşıdığı bir belirsizlik de vardı.
Sürekli devrim
Bolşevikler ve Menşevikler dışında üçüncü bir tez daha vardı. Bu bizzat 1917 yılında Ekim devrimi tarafından doğrulanan, Troçki’nin sürekli devrim teorisidir. Sürekli devrim teorisi, “her şeyden önce, Rusya’da kapitalizmin gelişmesini dünya ekonomisi çerçevesine oturttu.” Troçki’nin eşitsiz ve birleşik gelişme adını verdiği durum, yani, “yolculuğun farklı aşamalarının bir araya getirilmesi, farklı adımların birleştirilmesi, eski ve çağdaş biçimlerin karışımı” Rusya açısından tümüyle geçerliydi. Rusya’da bir yandan tarihsel geri kalmışlığın yarattığı sorunlar hüküm sürerken, bir yandan da en ileri teknolojilerle üretim yapan dev sanayiler şehirlerde gelişiyor ve büyük fabrikalarda biriken etkin bir işçi sınıfı yaratıyordu.
Troçki’nin Lenin’den farklı düşündüğü konulardan birisi ise köylülüğün bağımsız toplumsal ve politik bir rol oynayamayacağını iddia etmesiydi.
Troçki, “Sosyalist devrim ulusal arenada başlar, uluslararası arenada gelişir ve dünya arenasında tamamlanır. Böylece sosyalist devrim yeni ve daha geniş anlamda sürekli devrim haline gelir. Tamamlanışı ancak bütün gezegende yeni toplumun nihai zaferiyle mümkün olur” dediğinde, bir ütopyayı değil, marksizmin en temel kurallarından birisini dile getiriyordu. Bu, sanıldığı gibi, tek bir ülkede sosyalist devrime karşı çıkmak anlamına gelmiyor. Bu, stalinistlerin Troçki etrafında yarattığı büyük yalanlardan birisi. Troçki, “bir işçi devletinin, aslen devrimi diğer ülkelere yayacak bir platform olarak davranmak zorunda” olduğunu anlatıyordu. Sosyalist devrimin tek bir ülkede başlayabileceğini, ama ancak dünya ölçeğinde tamamlanabileceğini savunuyordu.
1917 Şubat ve Ekim devrimleri Troçki’nin sürekli devrim teorisini doğruladı. İşçi sınıfı devrimi sürekli kılmadan başarı kazanamayacağını 1917 Şubat devriminde gördü. Devrimin burjuva demokratik sınırları aşamamasının, sürekli kılınmamasının, işçi ayaklanmasının kanla bastırıldığı bir evreyle sonuçlanacağı ortaya çıktı.
Troçki, doğru fikirleri olan, ama örgütlü Bolşevikler olmadan bu fikirleri hayata geçemeyecek olan bir koşulda buldu kendini. Devrimin en heyecanlı günlerinde Bolşevik Partisi’ne katıldı. Ekim devriminden sonra Stalin’in bizzat ifade etmek zorunda kaldığı gibi Ekim ayaklanmasının mimarı oldu. En önemli simgelerinden birisi haline geldi.
Karşı-devrim
İşçi devrimi nefes alamadan 16 ülke tarafından askeri işgalle karşı karşıya kaldı. Lenin ve Troçki o güne dek akıllarından bile geçirmedikleri Kızıl Ordu’nun kurulması için çabaladı. Beş milyonluk bir ordu kuruldu. İç savaş kazanıldı, ama bedeli çok pahalı oldu.
Devrimi savunmak isteyen işçiler fiziken yok oldular. İşçilerin doğrudan demokrasi örgütlenmesi olan sovyetler, işçilerin olmadığı içi boş kabuk haline geldi. Lenin, 1920’nin başında “bizim devletimiz bürokratik deformasyona uğramış bir işçi devletidir”, işçilerin kendilerini korumak zorunda olduğu bir işçi devletidir, diyordu.
1920’ler boyunca Rusya’da bürokrasi, köylülük ve zayıflamış işçi sınıfı arasında çelişki keskinleşti. Stalin’in tepesinde bulunduğu bürokrasi, 1930’larda şiddetli bir karşı devrimle iktidarını pekiştirdi, kendisini yeni egemen sınıf olarak şekillendirdi. Tek ülkede sosyalizmi kurabileceğini ilan ettiği teoriyle, milliyetçiliği yaygınlaştırırken, Komünist Enternasyonal’i bürokrasinin dış ilişkilerinin aracı haline getirdi.
Troçki 1920’li yıllar boyunca tek ülkede sosyalizme karşı enternasyonalizmi, bürokrasiye karşı işçi sınıfının demokrasisini savundu. Ekim devriminin geleneğinin yeşermesi için mücadele etti. Rusya’dan sürüldü.
Bardağı taşıran damla
Stalinizm, dünya işçi hareketine arka arkaya ihanet etti. Çin devriminin yenilmesini sağladı. Kendisini hâlâ komünist hareket içinde gören Troçki için bardağı taşıran damla, stalinizmin sosyal demokrasiyle faşizmi eş tutan faşizm analiziyle Hitler’in yolunu açması, Alman komünistlerini faşizme karşı çaresiz bırakan politikaları dünya komünist hareketinin benimsemesi oldu.
Nazilerin iktidarı almasıyla Troçki stalinizmin karşı devrimci bir parazit olduğunu tespit etti ve yeni bir enternasyonalin örgütlenmesi için mücadele etti. Stalin’in Avrupa’daki komünist partiler aracılığıyla İspanya’da, Fransa’da işçi sınıfını arka arkaya silahsız bırakması ve faşizmle uzlaşması, Rusya’da milyonlarca devrimciyi imha eden temizlik hareketi, Troçki’yi neredeyse, Marksist geleneği tek başına taşımak zorunda bırakan karanlık bir politik atmosfer yarattı.
Troçki ölümünden önce bir dizi öngörüde bulundu. Dünya savaşının patlayacağını, kapitalizmin krizinin derinleşeceğini, devrimler çağının dünya savaşının ardından yeniden egemen olacağını, savaştan sonra stalinist bürokrasinin yıkılacağını ve Dördüncü Enternasyonal’in milyonlarca işçiyi etrafında toparlayacağını vurguladı.
Gerçekten de savaş patladı, ama savaş sonrası oluşan küresel politik ve ekonomik koşulların Troçki’nin öngörüleriyle hiçbir ilgisi yoktu. Troçki’nin öngörülerini sorgulamak yerine, troçkist hareket koşulları Troçki’nin teorisine uydurmaya çalıştı. Kapitalizm krizde olmadığı gibi, krizini atlatmış ve tarihinin en büyük hamlesini yapmaya başlamıştı. Stalinist rejim yıkılmadığı gibi, dünya savaşı sırasında yayılmış ve Doğu Avrupa’da kendisine benzeyen uydu rejimler kurulmuştu.
Troçki, sadece bir analizinde, öz yerine biçime takılı kaldı. Rusya’nın ve stalinizmin analizinde, işçi sınıfını teorinin ve hareketin merkezine koyamadı. Bunun yerine mülkiyet ilişkilerine bakarak, bürokrasinin ayrı bir egemen sınıf olduğunu göremedi. Rusya’yı her zaman bir işçi devleti olarak, dejenere de olsa bir işçi sınıfı iktidarı olarak tanımladı.
Troçkist hareketin krizinin çözülmesi için Tony Cliff’in stalinist Rusya’yı, İkinci Dünya Savaşı sonrası dünya ekonomisi ve politikası içine oturtan “Rusya’da devlet kapitalizmi teorisi”nin üretilmesi gerekecekti. Tony Cliff bu teoriyle, Troçki’nin tüm yaşamını adadığı, işçi sınıfının kurtuluşunu ancak işçi sınıfının dünya çapında eyleminin sağlayacağı temel tezine sahip çıkarak gerçek Marksist geleneği yaşattı. İşçi sınıfının baskı altında olduğu rejimlerin dejenere de olsa bir işçi devleti olamayacağını, dünya kapitalizminin genişleme eğilimlerini, Troçki’nin bıraktığı mirasın üzerinde yükselerek açıklayan Tony Cliff Uluslararası Sosyalizm Akımı’nın da örgütlenmesinde aktif bir biçimde yer aldı. DSİP, kendisini net bir biçimde bu gelenek içinde tarif ediyor.