Kapitalizm, ilk sermaye birikimini 15. yüzyılda Afrika'nın köleleştirilmesiyle elde etti. Batılı beyaz uluslar Afrikalı siyah uluslara göre üstündü, siyah tenliler insan bile değildi.
1789'da Fransa'da burjuva devrimi gerçekleştiği sırada kapitalizm, Batı Avrupa'nın bir kısmında ve Kuzey Amerika'da hakimdi. Ulus-devletlere dayalı dünya sistemi zenginliği elinde bulunduran ulusların diğerlerini ezmesini doğal kabul ediyordu. Güçlü, dolayısıyla devlet kurma hakkına sahip olan uluslara karşılık bazı uluslar hiçbir zaman onlar gibi olamazdı. Kapitalizm ulusal baskıyı kullandı.
Marx ve Engels, Avrupa kıtasının en büyük gücü İngiltere'nin İrlanda'yı ezdiğini, İrlandalı işçiler ezildikçe İngiliz işçilerin de özgürleşmeyeceğini söyledi. İrlanda üzerindeki İngiliz hakimiyeti varlığını milliyetçi ideojiyle sürdürüyordu. Milliyetçilik İngiliz işçilerini sınıf kardeşlerinden koparırken kapitalist sınıfla birleştiriyordu. Marks ve Engels'e göre ulusal baskı yok olmadan sosyalizmi kurmak mümkün değildi. İngiltere'nin İrlanda, Rusya'nın Polonya'yı işgal altında tutmasına karşı açıkça tutum aldılar. Ezen ulusun milliyetçiliğiyle ezilen ulusun milliyetçiliğini birbirinden ayırdılar.
Emperyalizm dönemiyle ulusal baskı perçinlendi. Lenin ve Bolşevik Partisi, Rus işçi sınıfı içerisinde milliyetçiliğe karşı savaştı. Rus işçilerine Polonyalıların haklı olduğunu anlattı. Her ulus kendi kaderini tayin edebilmeliydi. Ayrılıp devlet kurma hakkı da dahil, ezilen ulus nasıl yaşayacağına kendisi karar vermeliydi.
Lenin, ezilen ulus milliyetçiliğinin demokratik içeriğine dikkat çekti. Ezilen ulusların mücadelesi aslında sınıf mücadelesiydi. İşçileri bölen ayrı milliyetlerdeki patronlar ise çıkar birliği içindeydi. Ulusal kurtuluş hareketlerinin toplumsal tabanında işçiler ve yoksullar vardı. Ulusal baskı devam ettiği için onlar doğrudan sınıf mücadelesine girişemiyordu. Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı, ulusal baskıya son verip işçilerin sınıfsal sorunlar için harekete geçmesini sağlayacaktı. Bu, emperyalizme karşı da büyük bir meydan okumaydı. Ulus-devletler arasındaki hiyerarşiye dayalı olan emperyalist sistem temellerinden sarsılacaktı. 1917 Ekim Devrimi bunu sağladı. Çarlık Rusyası'nın baskısı altında bulunan uluslar özgürleşti. 33 yıl sonra birçok sömürge bağımsızlığını ilan edecekti. Ancak kapitalizm varolduğu sürece ulusal baskı da devam etti.
Sosyalistler her türlü baskıya karşı oldukları gibi ulusal baskının da karşısındadır. Bir ulusun bir başka ulus tarafından baskı altında tutulması, aşağılanması ve ezilmesi kabul edilemez.
Sosyalistler ezen ulus milliyetçiliğini topyekûn gerici olarak kabul eder. Ezilen ulus milliyetçiliğini ilkinden ayırırlar ve birincisine karşı desteklerler. Kürtlerin kendi kaderlerini tayin hakkını savunduğumuz, Kürt ulusal özgürlük hareketine koşulsuz destek verdiğimiz ve Türk işçilerinin içinde Kürt halkının tarihsel olarak haklı olduğunu anlatmamız gibi. Ulusal kurtuluş hareketlerine verdiğimiz destek koşulsuz, fakat eleştireldir. Onların kendi işçi sınıflarına zarar vermesini, sosyalist örgütlenmeleri engellemesini eleştiririz. Asla ezen ulusun şovenist propagandasının yanına düşmeden.

Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası