Çin: büyüyen küresel sanayi devi
Çin’in 1989’da yaşadığı sadece politik bir kriz değil aynı zamanda bir ekonomik krizdi. Çin ekonomisi 80’li yıllar boyunca sürekli büyüdü, ancak bu büyüme liderlerin kontrolü dışında gerçekleşiyordu.
1988 sonbaharında enflasyon 1949’dan beri görülmemiş bir düzeye yükseldi ve 1980’lerde yaratılan istihdam ortadan kalkmaya başladı. Devletin fiyatları kontrol etme girişimi her şeyi daha kötü hale getirdi.
Bu yüzden 1989 yılındaki harekette işçilerin rolü önemliydi. Mao sonrası önderlik onlara daha iyi bir hayat vaad etmişti, ancak 80’lerde kazandıkları her şey birer birer ellerinden gitmişti.
Çin’in büyük kentlerinde ortaya çıkan işçi hareketleri enflasyona karşı çıkmakla ve iş güvenliği talepleriyle olduğu kadar, devletin yozlaşması ve demokrasi meseleleri ile de ilgiliydi.
4 Temmuz’da hayata geçirilen önlemler ekonomik krizi daha da çıkmaza soktu, Çin ekonomisi bir yıl boyunca küçüldü ve sonunda atıl hale geldi.
Ekonomi 90’larda yeniden kendisini toparlamaya başladı ve bunu Çin yöneticilerinin yatırım yaptığı iki önemli dış faktöre borçluydular. Bunların ilki Çin için özel bir durumdu, diğeri ise küresel şartların bir sonucu olarak gerçekleşiyordu.
Bunların ilki Hong Kong’un 1997’de yeniden Çin ile birleşmesi sonucu orada bulunan kapitalistlerin ülkeye yatırım yapmasıydı. 90’ların ortasından itibaren Hong Konglu işverenlerin çalıştırdığı Çinli işçi sayısı, Hong Konglu işçilerden daha fazla olmuştu.
İkinci faktörse, “küreselleşme” denilen meseleydi. Batılı büyük firmalar kendi ülkelerindeki fabrikaları kapattılar ve Küresel Doğu’daki çok daha ucuz işgücünü kullanmaya başladılar. Çin bu amaçla kullanılabilecek en iyi yerdi. 1980’lerin büyümesi, parça imalatı, ayakkabı ve giysi üreten ufak fabrikalardan kaynaklıydı ve bunların küresel pazara entegrasyonu hiç zor olmadı. Bu işletmeler Şangay’dan Hong Kong’a inen sahil bölgeleri boyunca kurulmuşlardı ve bu bölge kısa zamanda büyük bir değişim geçirdi.
Bu işletmeler 90’lardan itibaren ABD’nin ve Batı Avrupa’nın tüketim ürünleri ve sonrasında elektronik eşyaları için ana kaynak haline geldi ve Çin ekonomisi her sene %10’un üzerinde büyüme oranları elde etti. Çin bugün dünyadaki DVD oynatıcılarının ve fotokopi makinelerinin çoğunun üreticisi.
Ancak Çinli işçiler bunun bedelini çok ağır ödüyor. Yeni endüstri devlet tarafından yönetilen fabrikaları işlevsiz hale getirdi ve 90’ların ortasından itibaren bu fabrikalar kapatıldı. 45 milyon işçi işinden oldu ve işsizlik bazı kentlerde %50’lere hatta %60’lara ulaştı.
İstismar
İhracat ürünlerini üreten yeni sanayi alanlarında 14 saatlik iş günleri ve haftada 6 gün çalışma koşulu standart hale geldi. Fiziksel ve cinsel istismar çok yaygın ve çoğu işçi maaşlarını ya geç alıyor ya da bazen hiç alamıyor.
Batı’nın ucuz ithal mallara olan talebi ülkenin 1997’deki büyük Asya krizinde ve 2000-2001 yıllarındaki internet krizinde bile büyümeyi sürdürmesini sağladı. 2003 yılında Çin, yabancı yatırımları diğer tüm ülkelerden kat kat fazla çeker olmuştu.
İhracat sektöründeki bu büyüme Çin ekonomisini problemli hale getirdi. Ekonomi ihraç ürünlerini üretmekten hammadde ve parça üretemez hale geldiğinden, ülke ithalata çok büyük miktar para ayırmak zorunda kaldı. Çin aynı zamanda devasa bir ithalatçı.
Çin’in büyümesine devam etmesinin ana kaynağı ABD’ye yaptığı ihracat ve burada yaşanabilecek ufak bir düşüş büyük sonuçlara yol açabilir.
İhracat sektörü büyük oranda kasabalardaki ucuz ve taze işgücünden besleniyor. Köylüler şehirlerde daha fazla para kazanabiliyor olsalar da, işverenler sınırsız bir işgücü kaynağına sahip olduklarına inandıklarından çalışma koşulları gerçekten çok kötü.
Ancak 2006 yılında yeni fabrikalarda çalışmak üzere köyden şehre göç edenlerin sayısı azaldı ve işverenler köylüleri çekmek için asgari ücretleri biraz olsun arttırdı. Yine de devletin besin üretimini artırmak için köylülere daha iyi ödemeler yapmaya başlaması göçleri engelliyor.
Son olarak kredi krizi ortaya çıktı ve zaten 2007’den beri düşüşte olan ABD’ye ihracat oranları geçen yıl hızlı ve büyük bir düşüş yaşadı. Kimse tam rakamları bilmiyor, ancak yeni sanayilerde çalışan 20 milyon göçmen işçinin işsiz kalarak yurtlarına döndükleri tahmin ediliyor.
Hükümet ekonomik krizin etkilerini geciktirmek için belli başlı önlemleri alıyor, ancak bunların işe yarayıp yaramayacağını söylemek için henüz çok erken.
Çin’in 1989’dan beri yaşadığı devasa büyüme ülkeyi bir dünya ekonomik gücüne dönüştürdü, ancak bu gücün varolması dünya ekonomisinin sağlıklı olmasına bağlı.
Çin bugün çok daha zengin, ancak aynı zamanda çok daha eşitsiz bir toplum. İşçilerin ve köylülerin çoğu için ekonomik güvensizlik ve istikrarsızlık artıyor.
Tiananmen Meydanı’ndan 20 yıl sonra, ülkenin işçi sınıfını 1927’de harekete geçiren o büyük öfkeyi yaratan koşullar hâlâ değişmiş değil.
Berk Efe Altınal Socialist Worker’dan çevirdi