Darbe planları açığa çıktı, darbeciler yargılanacak
21 Haziran 2008’de İstanbul’da gerçekleşen ‘Darbeye karşı ses çıkar’ yürüyüşü tarihe bir ilk olarak geçti. On binden fazla darbe karşıtı ilk kez gerçekleşmekte olan bir darbeyi durdurmak için için sokağa çıkmıştı.
21 Haziran yürüyüşü, Türkiye’deki darbeler zincirinin kırılması, halkın geniş kesimlerinin demokrasiden yana olan isteklerinin açığa çıkması kadar askeri vesayet rejiminin aşağıdan sarsılmaya başlandığının da ilk işareti oldu.
O gün İstiklal Caddesi’ni dolduran, başı örtülü ve başı açık kadınlar, Kürtler, Ermeniler, eşcinseller, demokratlar, dindarlar, insan hakları savunucuları ve sosyalistler ağır çekim darbeye dur demişti.
27 Nisan 2007’de ‘e-muhtıra’ verilmişti. Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın imzasıyla TSK sitesine gece 11.30’da asılan muhtıra açıkça bir darbe tehdidiydi. Türkiye’deki “laiklik karşıtı” uygulamalara ve “din bezirganlığı”na karşı TSK’nın, 12 Eylül anayasasının verdiği görevleri yerine getirmekten ‘çekinmeyeceği’nin vurgulandığı muhtıra, “Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün, ‘Ne mutlu Türküm diyene!’ anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır" sözleriyle biti- yordu. “Laiklik karşıtı” uygulamadan kasıt seçimle işbaşına gelmiş ve meclis çoğunluğunu kazanmış olan AKP’nin cumhurbaşkanını belirlemesiydi. Tayyip Erdoğan sakıncalıydı, darbeciler onun cumhurbaşkanı olamayacağını, çünkü eşi Emine Erdoğan’ın başörtüsü taktığını ileri sürüyordu. E-muhtıra, 27 Nisan’da mecliste Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunun akşamında geldi.
Düğmeye çoktan basılmıştı. 14 Nisan’da Ankara’da şeriatla korkutularak harekete geçirilmiş binlerce insan, CHP ve MHP örgütleri ile sivil giyimli ordu mensuplarının katıldığı ilk Cumhuriyet Mitingi kürsüsünden Türkiye halkının çoğunluğu zaten düşman ilan edilmişti.
Tandoğan’daki mitingden sadece dört gün sonra Malatya’da Zirve Yayınevi basılmış, yayınevinin çalışanı 3 Hıristiyan vahşice katledilmişti. “Tehlikenin farkında mısınız” diyerek laik orta sınıflar, Aleviler kışkırtılıyor, darbeye bir toplumsal zemin yaratılmak isteniyordu.
Kürt halkının yasal temsilcisi DTP hakkında kapatılma davası açılmıştı. Bunu AKP’ye karşı açılan kapatma davası takip etti.
5 Haziran’da ise Anayasa Mahkemesi, hükümetin başörtüsü yasağına karşı sınırlı anayasal değişiklik girişimini iptal etti.
11 yargıçtan 9’u kendi iradelerini seçilmiş hükümetin ve meclisin iradesinin yerine koymaktan hiç çekinmemişti. Düşman ilan edilenler öfke doluydu.
DSİP bir an önce sokağa çıkmak ve darbecilere yanıt vermek gerektiğini düşünüyordu.
70 Milyon Adım
Ağır çekim darbeye karşı eylem önerisi 7 Haziran 2008’de Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe Girişimi'nin düzenlediği "301'e, e-mutıralara, y-muhtıralara hayır" forumuna katılan 210 kişinin onayını aldı.
8 Haziran'da Ankara'da DSİP ve Genç Siviller'in ortaklaşa düzenlediği ‘Demokratik Alanda Darbe Yasaktır’ toplantısında 230 katılımcı imza atarak eylemin ilk çağrıcıları oldu.
9 Haziran'da 100'den fazla muhalif kuruma yapılan çağrıyla gerçekleşen toplantıda Darbeye Karşı 70 Milyon Adım Girişimi kuruldu.
Küresel Eylem Grubu, Genç Siviller, Mazlum-Der, DTP, Irkçılığa ve Milliyetçiliğe Dur De, DSİP, Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı, SDP, Sosyalist Parti Girişimi, EHP, Barış Meclisi Aktivistleri, Lambda İstanbul LGBTT Derneği, Siyasal Ufuk Hareketi, Amargi, Yüzleşme Derneği, Ayrımcılığa Karşı Kadın Derneği’nin imza attığı çağrıda şöyle deniyordu:
“21 Haziran 2008 Cumartesi Günü, yılın en uzun, en aydınlık en beyaz günü. İşte o gün 50 yıldır cesaret edemediğimiz, hep geç kaldığımız bir şeyi yapmak için toplanacağız. Demokrasiden, adaletten, özgürlükten yana ve darbeye karşı bir ses çıkartmak için.”
O gün yürüyüşün başlayacağı Tünel Meydanı’na binlerce insan akın etti. Çoğu fakirdi, bazıları hayatlarında ilk kez Beyoğlu’na gelmişti. Darbe karşıtı on binlerin uğultusu İstiklal Caddesi’ni sardı.
Çok farklı yerlerden gelmeleri- ne, farklı düşünmelerine rağmen insanlar tek bir vücut gibi davranıyordu.
Üç slogan atıldı: Darbelere Dur De, Darbelere karşı omuz omuza ve öz-öz-özgürlük!
Binaların camlarına çıkan yüzlerce insan alkışlarla eyleme destek verdi.
Öfkeli kalabalığın önü Galatasaray Meydanı’nda kesildi. Burada Zeynep Tanbay tarafından 70 Milyon Adım’ın açıklaması okundu, bu uzun soluklu bir mücadele için çağrıydı:
“Aynı cümlelerle aşağılandık. Aynı kişiler tarafından küçümsendik. Aynı darbelerde hayatlarımızı, geleceğimizi kaybettik. Ve işte ilk kez darbelere karşı birleşebileceğimizi gösteriyoruz. 70 Milyon Adım’ın ilkini bugün atıyoruz.”
O gün darbelere karşı yürüyenler yanındakini kardeşi olarak gördü. İnsanlar eylem bitmesine rağmen oradan uzun süre ayrılmak istemedi.
Yarılma
Ertesi gün Hürriyet, Radikal, Ortadoğu ve Yeniçağ dışındaki tüm gazeteler yürüyüşü manşetlerine taşıdı.
Bütün TV kanalları yürüyüşü gösterdi. Mesajımız doğru okunmuştu, darbecilerin işi hiç mi hiç kolay değildi.
Karşı saldırı hemen geldi.
Kendini Ergenekon’un avukatı ilan eden CHP lideri Deniz Baykal "önce durup dururken darbe karşıtı gösteriler yaptılar, sonra Ergenekon operasyonu başladı" diyordu meclis kürsüsünden.
Dönemin TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan yürüyüşten iki gün sonra yazdığı makalede “Darbelere karşı değilim!” diyerek 21 Haziran yürüyüşüne saldırıyordu.
Bugün ÖDP’ye hakim olan Yeniden Devrim’in yazarı Oğuzhan Müftüoğlu: “Biri ahı gitmiş vahı kalmış eski rejimi korumaya çalışıyor, diğeri küresel sermayenin yeni düzenini hakim kılmaya. Kimse bu kavganın bir demokrasi kavgası olduğu yalanını bize yutturmaya kalkmasın. Bu bir filler çatışmasıdır” tespitini yapıyordu.
Sosyalist Emek Hareketi adlı çevrenin lideri Ertuğrul Kürkçü ise “Tüm bu olanlar emek alanının dışında gelişiyor ve basit tabirle Ayşe Teyze'nin bir kazancı yok. Biz yoksullukla mücadele için bir yoldayız ve bu gelişmeler o yoldan geçmiyor” demişti.
Halkevleri’ninin yayın organı sendika.org ise 21 Haziran yürüyüşünü karalamak için, yürüyüşe katılan Abdurrahman Dilipak ve Nazlı Ilıcak’ı öne çıkararak alay etmeyi tercih etmişti.
Darbelere ilk başta karşı çıkması ve en önde yürümesi beklenenler, darbeyi durdurmak için sokağa çıkanlara karşı düşmanca tutum aldı.
21 Haziran yürüyüşü solda ve toplumda büyük bir yarılmayı başlattı.
Hangi taraftasın?
Demokrasi ve halktan yana mı yoksa darbecilerden yana mı?
Kimileri üçüncü bir yol olduğunu iddia etse de sadece iki yol vardı. Ortada durmak isteyenler zalimlerin tarafına kolayca yuvarlandı.
Bu yarılmayı DSİP başlattı. Bizler kemalizm ve sosyalizmin birbirine düşman olduğunu biliyorduk. Bu yüzden 28 Şubat darbesine karşı çıkan tek sosyalist örgüt DSİP’ti.
O gün 28 Şubat darbesine karşı çıktığımız, bütün darbelere ve darbe girişimlerine ‘ama’sız karşı olduğumuz, marksist geleneğin bir devamcısı olarak darbelere karşı seçilmiş hükümetleri savunduğumuz için net tutum aldık. Darbelere karşı omuza omuza mücadele ettiğimiz dostlarımızla birlikte katillerin karşısına çıktık.
Bir yıl sonra 21 Haziran yürüyüşünün neleri değiştirdiği artık belirgin.
O gün Beyoğlu’nu kaplayan büyük uğultu şehrin ve ülkenin bütün sokaklarında yankılandı. Yüz binler bu sesi duydu ve ses verdi. Darbeciler köşeye sıkıştı ve kapatılmak istenen Ergenekon soruşturması ilerledi. Generaller ilk kez tutuklandı .
21 Haziran’da en çok Hrant için bağırmıştık. Hrant Dink haklı çıkmıştı. Su çatlağını buldu.