Faruk Sevim
Dünyaya egemen olan kapitalist düzende çok küçük bir azınlık zenginliğin önemli bir bölümüne sahip olurken, çoğunluğu oluşturan emekçiler zenginlikten çok az pay almaktadır. Zengin azınlığın aldığı pay arttıkça, emekçi halkın aldığı pay azalır. Zengin daha zengin olurken, yoksullar daha yoksul olur.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), dünya nüfusunun en zengin yüzde 1’lik kesiminin toplam gelirin yüzde 40'ını aldığını söylüyor. Yüzde 50'lik yoksul kesim ise toplam gelirin yüzde birini alıyor. Dünyanın en zengin 85 kişisi, dünyanın yarı nüfusundan, yani 3,5 milyar kişiden daha fazla servete sahip.
Türkiye İstatistik Kurumu-TÜİK’in yayınladığı araştırmanın sonuçlarına göre Türkiye, gelir dağılımı bozukluğunda Şili ve Meksika’dan sonra dünya üçüncüsü. Türkiye’de zengin kesimle yoksul kesim arasında yaptıkları harcamalar açısından uçurum var. Yoksullar en çok gıda, kira ve yakıt için harcama yaparken, zenginler araba alımı, tatil ve eğlence harcamalarına yoksulların ayırabildiğinden bin kat daha fazla para ayırabiliyor.
Türkiye büyüyor, yoksulluk artıyor
Türkiye’de ekonomi pek çok ülkeye göre daha hızlı büyüyor. 2002 yılında dünyanın 26. büyük ekonomisi durumunda olan Türkiye bugün 17. sıraya yükselmiş durumda. Yani Türkiye’de kapitalistler 10 yılda 9 basamak yükselirken, yoksulların payına yoğun sömürü düşmeye devam ediyor.
Türkiye’de en zengin yüzde 10’un toplam gelirden aldığı pay yüzde 31,3 iken, en yoksul yüzde 10’un aldığı payın oranı yüzde 2,3. Türkiye’de nüfusun yüzde 2’si yani 1.5 milyon kişi günde 2 liranın altında bir gelire sahip, yüzde 5’i ise günde 5 liranın altında bir gelire sahip. Nüfusun yüzde 10’u sağlıklı içme suyuna ulaşamıyor. 5 yaşın altındaki çocukların yüzde 7’si yetersiz besleniyor. 15 yaş üstü nüfusun yüzde 5’i okuma yazma bilmiyor.
Türk İş’in yaptığı araştırmaya göre dört kişilik ailenin açlık sınırı 1190 lira. Yani sadece sağlıklı ve dengeli beslenebilmesi için gerekli harcama tutarı, geçen aya göre yüzde 3, geçen yıla göre ise yüzde 10 arttı. Dört kişilik ailenin beslenmenin yanı sıra ulaşım, eğitimi, sağlık, kira, ısınma, kültür vb. temel ihtiyaçları için yapması gereken ve yoksulluk sınırı olarak tanımlanan harcamalarının tutarı ise 3880 liraya yükseldi.
Açlık sınırının 1190 lira olduğu Türkiye’de asgari ücret 950 lira. Şu anda Türkiye’de asgari ücretle geçinmek zorunda olan en az 10 milyon kişi var. Hükümet 2014 yılı enflasyon hedefini yüzde 5 olarak açıklamış ve ücretlere o şekilde zam yapmışken, bugün enflasyonun yüzde 10’dan aşağı olmayacağı ortada. 900 liralık asgari ücretin satın alma gücü hızla eriyor.
Devlet gelir vergisi adı altında çalışanlardan yüzde 18 oranında vergi alırken, sermaye sınıfından yüzde 8 oranında vergi alıyor. Yani bütçeye en çok katkısı olan emekçiler aynı oranda gelir elde edemiyorlar. Bütçeye daha az katkısı olan patron kesimi gelirden en yüksek payı alıyor. Devlet bütçesinin en büyük payları sağlık ve eğitim gibi emekçilere yararlı olacak kalemler yerine silahlanma, borç ödeme gibi sermaye sınıfının çıkarları için harcanıyor.
Yoksulluğun kaynağı kapitalizmdir. Yoksulluğu ortadan kaldırmak için kapitalizmi ortadan kaldırmak gerekir. Kapitalizm kendi haline bırakılırsa, insanlığın yeni bir yüzyılı olmayacak.
Doğayı ve çevreyi tahrip eden kapitalizm, insanlığın sonunu getirecek. Yoksulluğun, çevre tahribatının, savaşların durması için işçi ve emekçi kitlelerin kapitalizmi yıkması, sınıfsız sömürüsüz bir dünyayı kurması gerekir.
Sosyalist İşçi gazetesi her zaman yoksullardan yana olmuştur.
Gazetemiz, kurulduğundan beri işçilerin, emekçilerin, yoksulların, ezilenlerin sesi olmuştur. 18 Mayıs 2005 tarihli 237.sayısındaki “IMF çek elini” cebimden, 264.sayısındaki Yoksulluğa karşı çözüm: mücadele yazılarında kapitalizme karşı her zaman yoksulların yanında olduğunu göstermiştir.
Daha sonra yazılan pek çok yazıda da, hükümetlerin yoksullaştırıcı politikalarına karşı işçi ve emekçi kitlelerin hakları savunulmuş, mücadelelerine destek olunmuştur.
472. sayıdaki AKP’nin yeni gasp atağı; kıdem tazminatı yazısında kıdem tazminatı hakkına karşı hükümetin yapmayı planladığı saldırıyı teşhir etmiş, 473. sayıdaki “Neoliberal saldırı altında taşeron işçiler” yazısında dünyada ve Türkiye’de taşeron işçilerin nasıl bir sömürü altında ezildiklerini ortaya koymuştur. Yine 473. Sayıdaki “Asgari ücret ve gerçekler” yazısında yoksulluk ve açlık sınırlarının altında yaşayan insanların sorunlarını açıklamıştır.
487. sayısında İş cinayetlerini durdurabiliriz, 488. sayıda Özgürlük için sınıf mücadelesi, 489. sayıda Kazanana kadar grev, yine aynı sayıda İşçi sınıfının daha fazla ortak eyleme ihtiyacı var yazılarında işçi sınıfının kazanmak için birleşik mücadeleye, kitlesel grevlere nasıl ve neden ihtiyacı olduğunu anlatmıştır.
Sosyalist İşçi gazetesi yoksullardan emekçilerden ezilenlerden yana olduğunu her zaman göstermiştir. Kapitalizmin yarattığı eşitsizlik, adaletsizlik ve yoksulluğun emekçi kitlelerde uyandırdığı isyan duygusu, toplumsal mücadelelerin önünü açıyor.
Toplumsal sorunların çözümü dünyada kapitalizmin yıkılması ve sosyalizmin egemenliği ile gerçekleşecek. Ama bu sonuca kendiliğinden varılmıyor. Yoksulların, ezilenlerin, emekçilerin, işçilerin birleşik mücadelesi şart. Sosyalist İşçi bu mücadelede işçilerin, yoksulların sesi olmaya devam edecek.