Can Irmak Özinanır

Sosyalist İşçi Karl Marx’ın “İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır” sözü ile yola çıktı. Sosyalizm, ancak kapitalizmde merkezî bir rolü olan işçi sınıfının aşağıdan eylemiyle kazanılabilecek bir mücadeleydi. Gazeteyi hazırlayan kadrolar bir yandan işçi sınıfının eylemini merkeze almayan anlayışlara karşı teorik bir tartışma yürütüp Marksizm’in en temel ilkelerinden birine, aşağıdan sosyalizm anlayışına sahip çıktılar diğer yandan da işçi sınıfının güncel mücadelelerine yön vermeye çalıştılar.

Sosyalist İşçi’nin gazete olarak yayımlanmaya başladığı yıllar da işçi sınıfının bittiği yönündeki argümanlar çok revaçtaydı. 1990’ların başında SSCB ve Doğu Bloğu ülkelerinde işçi sınıfının iktidarda olduğu var sayılan rejimler bizzat işçilerin eylemleriyle yıkılmış, bu ülkeleri sosyalist olarak gören solda büyük bir moral bozukluğu hâkim olmuştu. “Sosyalist” adı verilen ülkelerdeki rejimleri devlet kapitalisti olarak tespit eden Sosyalist İşçi bu moral bozukluğuna sahip olmayan az sayıdaki sol çevreden birisiydi. İşçi sınıfının mücadelesinin hâlen belirleyici bir öneme sahip olduğu kısa süre sonra anlaşıldı.

 

Sosyalist İşçi’nin dergiden gazeteye dönüştüğü 1995 yılında Fransa işçi grevleriyle sarsılıyor, işçi sınıfının tarih sahnesinden kolay kolay silinemeyeceğini gösteriyordu. Aynı sıralarda Türkiye’de de işçi sınıfının önemli bir parçasını oluşturan kamu çalışanları hareketi öne çıkıyordu. 1989’da Bahar Eylemleri ile 12 Eylül’ün toprağını üzerinden atan Türkiye işçi sınıfının motor gücü 1990’lı yılların başından itibaren kamu çalışanları olmuştu. Sendikalaşma mücadelesi veren kamu çalışanları giderek kitleselliği artan eylemler yapmış, 1995 yılının 15-16 Haziran’ında 150 bin kişi ile Ankara Kızılay Meydanı’nda muazzam bir direniş göstermiş, aynı yılın Aralık ayındaysa Türkiye’nin ilk kamu çalışanları sendikası KESK’i kurmuşlardı. Sosyalist İşçi, 1990’larda kamu çalışanları mücadelesinin sadece bir destekçisi değil organik bir parçası olarak hareket etti. Sosyalist İşçi alanlarda kamu çalışanlarıyla beraber mücadele ederken, dergi ve gazete bu hareketin aktivistlerinin kürsüsüydü. Çok sayıda aktivistin mektupları ve röportajları gazetemizde yayımlandı.

Soyalist İşçi, sadece hareketin bir parçası değildi aynı zamanda hareket içindeki canlı tartışmalara müdahil oluyordu. Dönemin en önemli tartışmalarından birisi kamu çalışanlarının ve daha geniş bir düzeyde beyaz yakalıların işçi sınıfının parçası olup olmadığı tartışmasıydı. Sosyalist İşçi, beyaz yakalıların işçi olduğunu savundu. 1994 yılında yayımlanan başyazılardan birinin başlığı şuydu: “İşçiyiz, memuruz, sözleşmeliyiz, tek sendika altında birleşmeliyiz!”

1990’ların sonu ve 2000’lerin başında DSP-ANAP-MHP hükümeti işçi sınıfına dönük kapsamlı bir saldırı başlattı. Bu saldırıların en büyüklerinden biri emeklilik yaşını 58’e yükselten ve emekçiler tarafından mezarda emeklilik olarak anılan yasaydı. Sosyalist İşçi bu yasaya karşı işçi sınıfının birliğini savunan hattını sürdürdü ve tüm sendikaların eksiksiz biçimde bir araya gelmesini savundu. 26 Temmuz 1999’da Emek Platformu tüm bileşenleriyle Ankara’da yasayı durdurmak üzere toplandı. Yüzbinlerce işçi Kızılay Meydanı’nı doldurdu. Kazanmaya çok yaklaşan hareket 17 Ağustos 1999 depreminden sonra geriye çekildi ancak işçi sınıfının birleşik mücadelesinin ne kadar önemli olduğunu gösteren bir örnek oldu. 2001 yılında hükümet Türkiye’yi en büyük krizlerinden birine sürükledi, işçi sınıfına ağır bedeller ödetmek üzere IMF ile yapılan anlaşmalara karşı gazetenin sayfaları mücadelenin sesi oldu.

1999’da Seattle’da antikapitalist hareket başladığında Sosyalist İşçi bu küresel hareketin parçası olmayı merkezine aldı. Hareket pek çok bileşenden oluşuyordu. Buradaki tartışmalara da işçi sınıfının merkezi rolünü anlatarak müdahil oldu. 2001 krizinin ardından iktidara gelen AKP’nin neoliberalizmi ilk günlerinden itibaren Sosyalist İşçi’de teşhir edildi. Solda genel tartışma siyasal İslamcı kadrolar tarafından kurulan AKP’nin gericiliği iken gazetemiz hükümetin işçi düşmanı yönünü öne çıkardı. AKP’nin birinci yılında Sosyalist İşçi zenginlerin daha zenginleştiğini, yoksulların da daha yoksullaştığını duyuruyordu. Sosyalist İşçi’ye göre AKP “yarının öcüsü değil, bugünün işçi düşmanı” idi.

2000’li yıllarda sınıf mücadelesinin düzeyi oldukça düşük oldu. AKP’nin sendikasızlaştırma, güvencesizleştirme ve özelleştirme saldırısına karşı eylemlerin boyutu önceki dönemlere göre küçük kaldı. Ancak elbette direnişler yaşanıyordu. SEKA’nın özelleştirilmesine karşı 2005’teki direniş ve TEKEL direnişi gibi eylemler görece kitleselleşebildi ancak ikisi de yenilgiyle sonuçlandı. Sosyalist İşçi yenilginin derslerini çıkarmaya çalıştı.

AKP’nin en ciddi neoliberal saldırılarından olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’na karşı Sosyalist İşçi yine tüm emek platformunun birliğini savunan yayınlar yaptı. İşçi sınıfının şeriatçı-laik ekseninde bölünmesine karşı çıktı. 14 Mart 2008’de tüm sendikaların katıldığı bir eylem oldu. Hükümet akşam saatlerinde geri adım attı ancak hükümet hakkında açılan kapatma davası sonrası sendikalar bir kez daha bölündü ve hareket geri çekildi.

2008’de neoliberalizmin krizinin açığa çıkması ile beraber işçi hareketinde kısa süreli bir yükselme yaşandı. Bu süreçte gazete, KESK ve DİSK’in Türk-İş ile bir arada olması gerektiğini, işçilerin birliğini savunan hattını sürdürdü.

Başından itibaren Sosyalist İşçi, işçi sınıfının aşağıdan mücadelesini öne çıkardı aynı anda milliyetçilik, cinsiyetçilik gibi işçi sınıfını bölen fikirlere karşı mücadele etti. Güvencesizleştirmenin cinayet olduğu ve iş cinayetleri de gazetenin vurguladığı konuların başında geliyordu.

Bugün, sınıf mücadelesinde 2000’lere göre daha büyük bir artış var. Yatağan, Paşabahçe, Greif işçilerinin direnişleri, Soma katliamı sonrası artan taşeron işçilerin mücadelesi gibi irili ufaklı pek çok mücadeleye şahit oluyoruz.

Sosyalist İşçi, işçi sınıfını merkeze almaya ve ancak birleşince kazanabilen işçi sınıfının birliğini savunmaya devam edecek çünkü gazetemizde sıkça vurgulandığı gibi: Birleşen işçiler yenilmezler!


Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası