Hükümetin hazırladığı İş Güvenliği Paketi’nin en temel özelliği, ciddiyetsiz olması. 12 yıllık iktidar döneminde, en az 14 bin 555 işçinin iş kazalarında yaşamını yitirdiğini düşünürsek, AKP’nin çok daha ciddi, iş cinayetlerini önleyici tedbirler alması gerektiği sonucuna varırız.
Ama böyle olmadı.
Soma’ya, Ermenek’e rağmen, asansörlerden düşen inşaat işçilerine rağmen böyle.
İş Güvenliği Paketi, iş kazalarını teknik bir sorun olarak görüyor. Sosyalist İşçi’nin 6. ve 7. sayfalarda anlatılan “çılgın projeler”, çılgın kalkınma hamlesi ve çılgın emek sömürüsü iş kazalarının temel nedeni. Bu sömürü mekanizmasının taşeronlaştırmayla, esnek üretim modelleriyle ve sendikalaşmanın engellenmesiyle, yani örgütlenme özgürlüğünün önündeki engellerle el ele gitmesi Türkiye’nin iş cinayetlerinde en önlerde olmasının temel nedeni.
Türkiye kapitalizmi dizginsiz bir rekabet ve büyüme temposuyla iş cinayetlerini kitlesel bir cinayet haline dönüştürdü.
Bu cinayetleri durduracak olan, işçilerin örgütlenme özgürlüğünü önündeki tüm engellerin kaldırılması ve işyerlerinde işçi denetimidir.
Bir yanda taşeron sistemi teşvik edilirken, bir yanda iş güvenliği yasası çıkartmak, bir yanda madenlerde yaşam odasını zorunlu kılan tedbirleri almayıp bir yandan iş kazalarına karşıymış gibi görünmek çelişkili bir tutumdur.
Hükümet iş kazalarını ciddiye almamaktadır. Bu çok açık. Soma’dan sonra arka arkaya maden facialarının yaşanması bu ciddiyetsizliğin göstergesi.
İş kazalarını durdurmak için siyasal demokrasinin sınırlarını genişletecek mücadeleyle işçilerin işyerlerindeki mücadelenin bir ve aynı mücadele haline gelmesi, sendikaların silkelenmesi, örgütlenmesi ve birleşmesi gerekiyor.
Tek tek işçilerin tek güvencesi, işçi sınıfı hareketinin bütünüdür.