Antikapitalist Öğrenciler: Dünya Bankası’na karşı sokağa!
2-6 Ekim’de dünyanın kanını emenlere DUR diyoruz!
Geçtiğimiz iki hafta, öğrenciler uzun zamandır olmadıkları kadar hareketliydi.
Antikapitalist Öğrenciler de dört ayrı ilde birçok eylem yaptılar. İzmir'de kapitalizmin krizinin öğrenci harçlarıyla ilişkisini konuştuk.
Bursa ve Ankara'da ortak platformlarda mücadele ettik. İstanbul'da ise basın açıklamaları ve toplantılar yaptık.
Harç zamlarına karşı yapılan eylemler iki şeyi gösterdi; birincisi harç zamlarına ve genel olarak paralı eğitime karşı genel bir memnuniyetsizlik, ikincisiyse mücadeleyi ortaklaştıracak bir platformun eksikliği. Harçlara yapılan zamların, öğrencilerin mücadelesinin sayesinde azaltılması, öğrenci hareketi için yepyeni alanlar açabilir. Ancak bunun olabilmesi için harç karşıtı mücadeleyi genel antikapitalist mücadeleye bağlamak gerekiyor. Çünkü öğrenci hareketi işçi hareketinin yerine ikame edilemez ama genel sınıf mücadelesinde önemli bir rol oynayabilir.
Öğrenci hareketinin niteliği
Öğrenci hareketi işçi hareketinden farklı olarak aşamalar halinde gelişmez. Hareketin nasıl bir seyir izleyeceği öğrencilerin taleplerine bağlı olduğu kadar, genel politik ortamla da ilişkilidir. İşçi hareketi öğrenci hareketini arttırabileceği gibi Fransa'daki 1968 Mayıs'ında görüldüğü gibi bunun tam tersi de mümkündür.
Öğrenci hareketi, gelişmek için hazır yapılara çoğu zaman ihtiyaç duymamış, aksine hareket bu yapıları yaratmıştır. Örneğin 1970'lerdeki Dev-Genç ve 1996'daki Koordinasyon hareketin ortaya çıkardığı yapılardır.
Mücadelenin yükseldiği dönemlerde çok sayıda gençlik örgütü ortaya çıkabilir ancak onların etki alanını belirleyecek olan iki etken var.
Bunlardan birincisi, mücadelelerini sadece öğrencileri ilgilendiren konularla sınırlandırıp sınırlandırmamalarıdır. 'Parasız Eğitim' talebine sıkışan bir öğrenci hareketi hem hedef kitlesini daha en baştan sınırlı olarak tanımlar, hem de bu kitleyi sürekli olarak kaybetme tehlikesi yaşar. Çünkü güncel politik konularda tutarlı bir sözü olmayan bir yapı savrulmalara açıktır. Örneğin 1996'da kurulan Öğrenci Koordinasyonu'nun dağılmasında 28 Şubat darbesine karşı net tutum alamaması etkili olmuştur.
İkinci etken ise mücadelelerini işçi sınıfının mücadelesiyle birleştirip birleştirememeleridir. Örneğin bir öğrenci örgütü olan Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) Dev-Genç'e dönüşme sürecinde işçi sınıfıyla bağını sürekli olarak sağlamlaştırmıştır ve gücünü de buna borçludur. Ancak bir öğrenci örgütü ne kadar güçlü olursa olsun işçi sınıfının yerine konulamaz. İşçiler ne zaman harekete geçerse hareket o zaman başarıya ulaşır.
Antikapitalist Blok: Krize karşı mücadelenin aracı
Aslına bakılırsa işçilerin harekete geçmesinin tam da zorunlu olduğu zamanlarda yaşıyoruz. Kapitalizm 1929'dan beri en büyük krizini yaşarken, en büyük darbesini örgütlü işçi sınıfına indiriyor. Krizi Demokles'in kılıcı gibi kullanan işverenler dünyanın her yerinde sendikalara ve sosyal haklara saldırıyorlar.
Açık ki bu saldırıya karşı koyacak bir araca ihtiyacımız var. Bu araç öncelikle örgütlü işçi sınıfını bir araya getirmeli. Ama bunu, politik netliğinden taviz vermeden, milliyetçiliğe, ırkçılığa, darbelere karşı olarak yapabilmeli.
Bugün artık böyle bir aracımız var; Antikapitalist Blok. Antikapitalist Öğrenciler kardeş kampanyası olan Antikapitalist Blok'a çok önem veriyor. Çünkü dünyayı değiştirecek asıl gücün işçi sınıfı olduğunun farkında.
Bu yüzden elbette kendi taleplerimizle işçi sınıfının taleplerini çakıştırmaya çalışıyoruz. Eylemlerde 'Harçlara değil, maaşlara zam' sloganı atarken, kamu işçilerine, emeklilere ve öğrencilere yapılan saldırıların aynı mantıkla yapıldığını vurgularken aklımızda bu var. Aynı zamanda biliyoruz ki bu mücadele sadece Türkiye'ye özgü değil. Tüm dünya ülkelerinde yürütülen eşzamanlı özelleştirme çabalarının ardında adını önümüzdeki günlerde sıkça duyacağımız bir kurum var; Dünya Bankası.
Geliyorlar, durduralım!
Dünya Bankası 1945'de kurulan ve amacı resmi olarak üye ülkelere verimli yatırımlar için mali kaynak sağlamak ve özel sermayenin birikiminin yeterli olmadığı alanlarda yatırım yapmaktır.
Bu süslü lafları kazıdığımızda ise ortaya çıkan gerçekse, doğası gereği sürekli yayılmak zorunda olan kapitalizmin yayılmak için kullandığı aracın Dünya Bankası olduğu.
Dünyanın her yerinde özelleştirme politikalarını dayatan DB'nin ilk saldırdığı alanlardan biri de eğitim hakkı. Eğitimi bir mal olarak gören DB bu alanın paralılaştırılması için yoğun çaba harcıyor. 'Küresel Eğitim Reformu' adını verdiği plan çerçevesinde hareket eden DB, özellikle Latin Amerika'da önemli tahribatlar yarattı. İşçilerin, öğrencilerin ve toplumun tüm emekçilerinin parasını kapitalizmin krizinden çıkmak için kullanmayı planlayan DB'nin toplantısı Ekim ayında İstanbul'da yapılacak. Üye ülkelerin hükümet görevlileri, banka yöneticileri, kısaca dünyanın her tarafından kapitalistler 13.000 kişiyle İstanbul'a gelecekler. Antikapitalist Öğrenciler de, Antikapitalist Blok içinde dünyanın kanını emen vampirlere karşı mücadele ediyor olacaklar. İddialıyız, İstanbul'u IMF'ye dar edeceğiz!