Yağmur ve sel Trakya’yı vurdu.
Her şey birkaç dakikada oldu. Marmara'da sel felaketine maruz kalan bir çok kişi bunu söylüyordu. Gece boyunca bölgede yağış etkili olmuştu. Ama 8 Eylül sabahı 8.30'dan sonra önce Trakya'ya sonra İstanbul'a indi.
Silivri'de Merkez Mahallesi, Kumburgaz, Yeni Mahalle, Selimpaşa, Denizkent, Başkent, Basınkent, Koyukent ve Kıyıkent siteleri sular altında kaldı. Arabalar denize uçtu, insanlar kayboldu. Tekneler ise karaya çıkmıştı.
Selimiye TEM yolunun en çukur bölümü derenin taşmasıyla su altında kaldı.
Tekirdağ'ın Saray ilçesinde ise tam bir sel felaketi yaşandı. 5 kişilik bir ailenin kaybolduğu, aslında bir çok kişinin ve çocukların kaybolduğu TV'de söyleniyor.
Aşırı yağış İstanbul'u da vurdu. Bu satırlar yazılırken 2 kişinin öldüğü söyleniyordu. Pendik, Kartal, Silivri başta olmak üzere bir çok bölgede geniş ölçekli bir tahribat yaşandı. Silivri'de mahkeme binasını çatısı çöktüğünden Ergenekon davasına ara verildi.
Trakya'da bir çok insan, balkonlarda ya da ağaçlarda mahsur kaldı. Ölü sayısı belirsiz. Ekonomik yıkım büyük. Felaketin mağdurları ise üzgün. Saray'dan görüntüler 2005 yılında kasırga sonucu sel ile sular altında kalan New Orleans'ı andırıyor. Taşan dereler, çaylar, denizle birleşiyor. Trakya'da akarsular 8 baraj ve bir gölette tutuluyor. Saray'da olanlar bölge çapında olabileceklerin mini bir provası gibi.
Trakya yağmur sel altında kalırken, geçen hafta yanıbaşındaki Atina'da tüm ormanlık alanlar yanmıştı. Orman yangınları California gibi birçok dünya kentini sardı. Seller ise sıklaştı ve etkisi arttı. Myanmar'ı vuran kasırganın ardından sel sonucu 50 binden fazla insan öldü. Karadeniz'de, Ege'de, Güneydoğu'da seller ve bunların sonucu ölümcül felaketler görülmeye başlandı. Bunlara doğal denebilir mi?
Birleşmiş Milletler'e uyarısına göre deprem dışındaki felaketlerin hiçbiri doğal değil, bir afet değil. BM'ye göre iklim değişikliği başta olmak üzere seller, orman yangınları, kasırgalar, kuraklık gibi felaketlerin nedeni "insan", ya da gerçek ifadesiyle sanayileşme, kentleşme, sermaye birikimi için doğanın hoyratça kullanımı ve kapitalist endüstri. BM üyesi olan tüm ülkelere başına gelecekleri Haziran ayında bildirmişti.
Dünyanın her yerinden gelen ve her biri titiz bilimsel araştırmaların ürünü olan bulgular tek bir şeye işaret ediyor: Küresel ısınma sonucu eşiğe çok yaklaştık. Bu felaketler henüz başlangıç.
Dört bir kıtada insanlar iklim felaketlerinin mağduru olurken, daha şimdiden 30 milyon afet mültecisi varken dünya devletleri ise kapitalist endüstriyi denetim altına almak ve felaketleri önlemek için hiçbir şey yapmıyor.
12 Aralık'ta Kopenhag'da hükümetler iklim değişikliği sorununu görüşmek ve alınması gereken tedbirleri konuşmak için bir araya geliyor. Ortak bir görüş yok. Türkiye gibi ülkeler sanayileşmeden asla taviz vermeyeceklerini ve sera gazlarını kısmayacaklarını söylüyor. AB üyeleri yüzde 20'den fazla bir azaltmayı tartışıyor. Bilim insanlarına göre ise derhal yapılması gerekenler çoktan belli:
- Derhal tüm termik santraları kapatmak.
- Sera gazlarını yüzde 90 oranın da hemen kısmak.
- 10 yıl içerinde yüzde 10'luk kalan kısmı da ortadan kaldırmak.
- Fosil yakıt kullanmamak, yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmak.
New Orleans'taki felaketin ardından Türkiye'de küresel ısınmaya karşı mücadele için kurulan Küresel Eylem Grubu 12 Aralık'ta sokağa çıkmaya hazırlanıyor. 5 büyük iklim mitinginin, yüzlerce toplantının, onlarca yürüyüş ve eylemin ardından KEG'in önderlik ettiği mücadelenin önemi asıl şimdi açığa çıkıyor. Dünyada tüm canlıların ve 6 milyar insanın yaşamını korumak için harekete geçmek zorundayız.