Kurulduğu ilk yıllarda Ermeni gruplarını da barındıran İttihat ve Terakki Partisi, 1913'e gelindiğinde hızla Türk milliyetçiliğine kaydı ve Bab-ı Âli baskını denilen darbeyle iktidarı ele geçirdikten sonra Anadolu'yu Türkleştirmeye girişti.
1915'te, Ermenileri sürmeyi hedefleyen tehcir (sürgün) kanunu yürürlüğe girdi. Osmanlı'nın (Doğu Anadolu başta olmak üzere, Bursa ve Trakya gibi batı bölgeleri dahil) dört bir yanında Ermeniler önce fişlendi, ardından aşama aşama sürgüne gönderildi. Sürgüne gönderildikleri yer, Suriye çöllerindeki bir toplama kampıydı. Savaş ve çöl koşulları, sürgündeki yüz binlerce Ermeninin ölmesine yol açarken, İttihat ve Terakki'nin derin devlet örgütlenmesi olan Teşkilat-ı Mahsusa da binlerce Ermeni'yi katletti.
Yok etme politikaları maalesef başarılı oldu. 1914'teki nüfus sayımına göre Osmanlı'daki Ermeni nüfus 1 milyon 600 bin civarındayken, 1927'ye gelindiğinde Anadolu'da 100 bin Ermeni kalmıştı.
Ermeni halkı bu büyük felaketi unutmamış ve soykırım olarak tanınması için uğraşmıştır. Bugün 1915 olayları pek çok tarihçi ve devlet tarafından soykırım olarak tanımlanırken, Türkiye soykırımı inkar etmektedir.