Roni Margulies
IMF karşıtı eylemlerde TKP, EMEP ve ÖDP ortak bir pankartın arkasından yürüdü. Bu birlikteliğin işaretleri bir zamandır görülüyordu zaten.
EMEP ve ÖDP, TKP ile beraberliklerini daha da ilerletmeyi düşünüyorsa, kendilerini ikaz etmeyi görev bilirim. TKP'nin isminden yola çıkarak komünist bir parti olduğunu zannetmiş olabilirler. Anlaşılabilir bir hata. Ama yanılıyorlar.
TKP, proletarya devriminin değil, Kemalist burjuva devriminin partisi. Proletaryanın değil, Mustafa Kemal önderliğinde devlet kuran Müslüman ticaret burjuvazisinin partisi. Geleceğin değil, geçmişin partisi.
Ve üstelik, son günlerde iyice kantarın topuzunu kaçırdı.
Partinin internet gazetesinde 9 Ekim tarihli bir yazı var ki, yazarın ve partisinin ruh sağlığı hakkında insanı gerçekten düşündürüyor. "Küçük Şeylerin Tanrısı: Demokrasi!" başlıklı yazısında Yurdakul Er demokrasinin ne kadar kötü, hatta faşizm kadar kötü bir şey olduğunu anlatmış. Pardon, demokrasinin faşizm kadar kötü bir şey olduğunu değil, bizzat faşizm olduğunu anlatmış! Abarttığımı zannedenleriniz olabilir, vallahi abartmıyorum.
İddia şöyle: Batı'nın emperyalist ülkeleri demokratik; bu ülkeler Yugoslavya ve Irak'ta vahşet uyguladılar; demek ki demokrasi faşizmdir! Vallahi de böyle diyor, billahi de böyle diyor.
Önce şöyle başlıyor: "Emperyalist çağın demokrasisi insanlık için sadece barbarlık ve çürüme anlamına gelmektedir." Tamam, itirazım yok. Ama arkadan birden bire şu cümle geliyor:
"Demokrasi piyasadır. Piyasa, faşizmdir."
Şimdi, piyasanın egemenliğine biz de karşıyız; biz de merkezi planlamayı, planlı ekonomiyi savunuyoruz. Ama bir dakika yahu. Bu nasıl bir kavram kargaşası! Bu nasıl bir deli zırvalığı! Hayır, demokrasi piyasa değildir. Demokrasisiz piyasa da olabilir, piyasasız demokrasi de olabilir. Ve vardır.
Hayır, piyasa faşizm değildir. Piyasasız faşizm olabileceği gibi, faşizmsiz piyasa da olabilir. Ve vardır.
Sonra şöyle devam ediyor:
"Eğer demokrasi buysa, yaşadığımız şeyse yani, örneğin Yugoslavya'nın bitmesi, eski sosyalist ülkelerdeki demokratik sefaletse, Irak'ın milyonlarca insana mal olan ambargo ve işgal yıllarıysa, faşizmi nasıl tanımlayacağız?"
Allah allah! Bu nasıl bir mantık! Irak'taki emperyalist işgalin demokrasiyle ne ilişkisi var? Emperyalistler Irak'ı demokrasi getirmek için işgal ettiklerini söylüyor diye, biz demokrasiye karşı mı çıkacağız?
"Demokrasi denilen şey, bu işte. İsteyen 'yeni faşizm' de diyebilir. Bu portalda bazı arkadaşlarımız diyor zaten. Haklılar. Demokrasi varsa Türkiye yok."
Yurdakul Er'i bu komikliklere sürükleyen anlayış, şuradan kaynaklanıyor: AKP'den kurtulmak gerek, ama AKP'den ancak askeri darbe kurtarabilir bizi, demek ki darbeyi desteklemeliyiz, ama birileri darbeye karşı demokrasiyi savunuyor. Ha, o zaman demokrasinin kötü bir şey olduğunu savunalım, emperyalist çağın demokrasisi faşizmden bile kötüdür diyelim, darbeyi niye savunduğumuzu böylece açıklamış oluruz!
Lenin, burjuva demokrasisinin gerçek demokrasi olmadığını, azınlığın çoğunluk üzerindeki diktatörlüğü olduğunu anlatır. Çoğunluğun azınlık üzerindeki diktatörlüğü olarak proletarya diktatörlüğünün savunur.
Ama burjuva demokrasisini azınlığın diktatörlüğü olarak kötülerken, bunun alternatifi olarak beş tane generalin diktatörlüğünü savunduğuna ben hiç rastlamadım! Rastlamadım, çünkü komünistlerin amacı demokrasiyi daha da daraltmak değil, genişletmektir.
Eldeki demokrasiyi bile savunmadıktan sonra, daha genişini nasıl elde edeceğiz?
Edemeyiz tabii. Ama önemli değil. Önemli olan Mustafa Kemal'in Cumhuriyetini savunmak!