Roni Margulies
Ve karşı saldırı başladı.

Bahçeli, "Dağa çıkarım" dedi.

BBP'nin Alperenleri dağa çıkıp iki günlük kamp kurdu.

Atatürkçü Düşünce Derneği üyeleri otomobil konvoyu oluşturdu.

Şehit aileleri esip gürledi.

Baykal, müthiş bir keyifle "Tabii bu uzun süreden beri büyük bir iddiayla büyütülmekte olan bir politikanın tıkandığının ortaya çıkmasıdır. Hiç şüphe yok geldiğimiz noktada artık iktidar, açılım politikasını daha ileri taşıma imkânını bulamamıştır. Bu önemli bir noktadır" dedi.

Daha da keyiflendi, "Daha ilk adımında ortaya çıkan toplum tepkisi, halk tepkisi, millet tepkisi, sokak tepkisi bu programın uygulamaya konulamayacağını ortaya koymuştur" dedi.

Türkiye basınını yurtdışından izleyen biri, Açılım'ın son adımı karşısında kitlesel bir ayaklanma çıktığını, memleketin altının üstüne geldiğini zanneder.

Ne oluyor oysa?

Bahçeli'nin tehdidi boş laf. Dağda kamp kuran Alperenler sekiz kişi. Bir zamanlar Cumhuriyet mitinglerine yüz binleri toplayan Atatürkçü Düşünce Derneği'nin konvoyu 100 otomobil. Esip gürleyen şehit aileleri MHP ilişkili birkaç aile.

Baykal'ı o kadar sevindiren "Toplum tepkisi, halk tepkisi, millet tepkisi, sokak tepkisi" bunlardan ibaret.

O zaman hükümet niye "mola" verdi?

Birincisi, hükümet CHP ve MHP'nin eline hiçbir koz vermemeye çalışıyor. Deniz kenarlarında CHP'ye, Yozgat ve Çorum'da MHP'ye oy kaptırma ihtimalini göz ardı etmiyor.

İkincisi, hükümet Kürt hareketinin fazla muzaffer bir havaya girmesine göz yummak istemiyor. Bu zafer havasının, yapılan gizli ve açık görüşmelerde Kürt tarafının elini güçlendireceğinden kaygılanıyor.

Ama molanın gerçekten de mola olduğundan, ortalık biraz yatıştıktan sonra hükümetin tekrar adım atmaya başlayacağından hiç kuşkum yok.

Zaten mola ilanının hemen ardından Abdullah Gül "Daha önce defalarca söylediğim gibi, bugünkü dünya ve bölge konjonktürü çok büyük fırsat veriyor. Her zaman böyle olmayabilir. İki sene önce böyle değildi. İki sene önce böyle konuşamazdım. Üç sene önce bu fırsat böyle değildi" dedi.

Hem kuşkum yok, hem de hükümetin niyetinden sürekli kuşku duyanları anlayamıyorum.

Bu hükümet üyeleri deli mi yahu! Aslında hiçbir şey yapmaya niyetleri yoksa, samimi olmayıp aslında sırf oyun oynuyorlarsa, niye durup dururken ortalığı birbirine katsınlar? Ne gerek var bütün bunlara? Sorunu çözmeye aslında niyetleri yoksa, niye varmış gibi yapıp bir sürü sorun yaratsınlar? Manyak mı bunlar!

Niyetleri olmasaydı, hiç ağızlarını açmazlardı, açılım maçılım yapmazlardı, meseleyi Genelkurmay'ın elinde bırakıp kendi işlerine bakarlardı. CHP ve MHP gibi savaş çığırtkanlığı yapar, vatanı bölmek ve vatan haini olmak gibi suçlamalara hiç maruz kalmadan yaşayıp giderlerdi.

Yorgun düşüp kenara çekilmiş bir yoldaşımızla konuşuyordum, "Ben bunlara güvenmiyorum, samimi değiller, her an vazgeçebilirler, ne yapacakları belli olmaz" dedi.

İki sorun var bu ifadede.

Birincisi, artık bu aşamada açılımdan vazgeçmenin faturası, AKP açısından, vazgeçmemekten çok daha büyük olur. Vazgeçerlerse, yetmiş milyonun tümü birden "Madem vazgeçecektin, bir halt etmeyecektin, niye ortalığı karıştırdın, bir sürü sorun, gerginlik ve olay yarattın?" diye sorar.

İkincisi, hükümete güvenmek gerekmiyor. Hükümeti bu açılımı yapmaya zorlayan güçlere ve koşullara güvenmek gerekiyor.


Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası