Barış, demokrasi ve özgürlük istiyoruz, paşam biz doğru yerde duruyoruz.
Ozan Tekin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, geçtiğimiz hafta içinde, Trabzon Limanı'nda demirli olan TCG Oruç Reis Fırkateyni'nde düzenlediği basın toplantısında, bir kez daha toplumun çok çeşitli kesimlerini biçimlendirmeye çalıştı. Her zaman olduğu gibi TSK'ya karşı yürütülen asimetrik bir harekattan bahseden Başbuğ, ordunun 'gerçeklere ve doğrulara dayanmayan önyargılı ve özel amaç taşıyan' eleştirilere maruz kaldığını anlatıyordu. Yine akıl verdi TSK'nın bu süreçten rahatsız olduğunu açıkça dile getiren Genelkurmay Başkanı, 'demokrasi savunucuları'na seslenerek "Bulunduğunuz yer yanlıştır" dedi. Siyasilere, akademisyenlere ve medya mensuplarına da değinen Başbuğ, bu meslek gruplarından insanların TSK'yı yıpratmaya çalışamayacağını ifade etti. Adli makamlara ve yargıya da çağrı yapan İlker Başbuğ, bu kurumların orduyla işbirliği içerisinde çalışması gerektiğini, aksi takdirde kurumlar arası çatışmaların çıkabileceğini söyledi. Trabzon'un nesi var? Genelkurmay Başkanı'nın açıklamasının sonunda ısrarla üzerinde durduğu şey, basınla yaptığı bu görüşmeyi neden Trabzon'da, Oruç Reis Fırkateyni'nde gerçekleştirdiğiydi. Ancak net bir gerekçe ortaya koymayan Başbuğ, "…özellikle basınla olan görüşmeyi -ki uzun süreler basınla görüşme yapmamıştık- herhalde niye Trabzon'da yaptığımın da özel bir anlamı var. Onu da sizlerle paylaşmak istedim. Herhalde anladınız. Çünkü Trabzon önemli. Bu görüşmeyi, bu ifadeleri Trabzon'da yapmanın en uygun olacağını düşündüğüm için biraz önceki basınla görüşmeyi Trabzon'da yaptım" gibi muğlak ifadeler kullandı. Hangileri gerçek dışı? İlker Başbuğ, ordunun gerçek dışı haberlerle eleştirildiğini düşünüyorsa, biraz unutkan olmalı. TSK, basında kendisi aleyhinde çıkan ve ilk baştan reddettiği birçok haberi, sayısız kanıtı, daha sonradan kabullenmek zorunda kaldı. Önce Nokta Dergisi'nde, daha sonra Taraf Gazetesi'nde basılan Darbe Günlükleri, birkaç sene önce yaşanan cunta girişimlerini açıkça gözler önüne sermiş, Ergenekon Operasyonu'na doğru giden süreci başlatmıştı. Dağlıca ve Aktütün ile ilgili yapılan haberlere verdikleri cevaplar kimseyi tatmin etmeyince, aynı İlker Başbuğ, sinirli el kol hareketleri eşliğinde tüm toplumu tehdit etmişti. Başbuğ'un yine tüm toplumun karşısına çıkıp, heceleyerek "Kağıt parçası!" dediği İrticayla Mücadele Eylem Planı adlı belgenin ıslak imzalı orijinali ortaya çıktı. Komutanı tarafından eline pimi çekilmiş bomba verildiği için ölen askerlerin ailelerine "O gazetelere inanmayın!" denmiş, daha sonra o gazetelerin haberleriyle tutuklamalar gerçekleşmişti. Tehdit etme, bir an önce istifa et Başbuğ'un açıklamasını Trabzon'da bir savaş gemisinden yapmasını anlamış değiliz. Trabzon'un neden önemli olduğunu da anlamış değiliz. Genelkurmay Başkanı acaba neyi kastediyor? Hrant'ı öldürenlerle Trabzon arasında bir ilişki mi kuruyor, yoksa Rahip Santoro cinayetini mi kastediyor, 'plan yapmayın plan' mı demeye çalışıyor? Genelkurmay Başkanı'nın toplumu bu şekilde biçimlendirmeye çalışması, demokrasilerde kabul edilemez. Başbuğ'un siyasilere, akademisyenlere, medya mensuplarına ve yargıya akıl verme hakkı yoktur. "Aksi takdirde kurumlar arası çatışmalar çıkar" diyerek yargıyı tehdit etme hakkı yoktur. Bu, ordunun tepesindeki kişilerin bu yöndeki ilk açıklamaları değil. Cuntacılar hâlâ siyasete istedikleri gibi müdahale ediyorlar. İstifa etmesini sağlayamadığımız sürece, İlker Başbuğ, hepimizi tehdit etmeye devam edecek. Genelkurmay Başkanı'nın görevden alınmasını sağlayamadıkça, darbe tehdidi güncelliğini koruyacak.