2009 yılı, Türkiye için demokratikleşme yolunda Ergenekon davası ile darbe girişimlerinin yargılanması, demokratik açılım süreci ile Kürt sorununda çözüme yaklaşılması gibi tarihi adımların atıldığı; ancak hak ihlallerinin de yüksek oranlarda yaşanmaya devam ettiği bir yıl olarak kayıtlara geçti. İnsan Hakları Derneği'nin 2009 Yılı İnsan Hakları Değerlendirmesi raporu bilançoyu açıkça ortaya koyuyor. i
Gözaltılar, işkenceler ve polis terörü :
2009 Kasım ayı sonu raporlarına göre 117,061 kişi cezaevlerinde tutulmaktadır. Tutuklu yargılama oranı ilk kez bu kadar yüksek sayılara ulaşmıştır. Bunlardan 45'i tedavi edilmeleri için tahliyeleri gereken ağır hastalardır. 45 kişiden sadece kanser hastası Güler Zere, uzun bir mücadele süreci sonucu, hastalığın son aşamasına geldiği sebebiyle tahliye edilmiştir.
TİHV'e işkence ve kötü muamele gördüğü gerekçesi ile 436 kişi başvuru yaptı. Gözaltında ve cezaevlerindeki şüpheli ölümlerin sayısı 39u buldu. "İşkenceye sıfır tolerans" söylemindeki hükümetin, attığı en olumlu adım ise, gözaltında işkenceden öldürülen Engin Çeber davası sonucunda 8 infaz koruma memurunun ''devlet memurluğundan çıkarılması'', 4 yönetici ile 41 infaz koruma memuru hakkında ise ''kınama cezası'' verilmesi oldu. Gösterilerde aşırı güç kullanımı sonucu, 5 gösterici öldürülmüş, 269'u yaralanmış, 1414 kişi gözaltına alınmış, bunlardan 369'u tutuklandı. Güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu yaşamını yitiren kişi sayısı 46'dır. 2009 yılında polis gaz bombası kullanımında rekor bir düzeye ulaştı ve hatta polisin elindeki gaz bombası stoğu tükenmeye başladı. Evlerin içlerine, marketlere, hatta hastanelerin acil servislerine bile gaz bombası atılmış; Cizre'de 18 aylık bir bebek kafasına isabet eden gaz bombası yüzünden öldü, Diyarbakır'da hamile bir kadın zehirlendi. Tekel,, İtfaiye ve Demiryolu işçileri yaptıkları eylemlerde polisin orantısız güç kullanımı ve gaz bombaları ile karşılandılar. 1 Mayıs'ı tatil ederek demokrasi hanesine artı bir puan işleyen hükümetin polisi ise aynı 1 Mayıs'ta elindekileri tüketecek kadar çok gaz bombası kullandı. Düşünce ve basın özgürlüğü: 2009 yılında 387 kişi düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında mahkum edildi, 66 kitap toplatıldı, 31 gazete ve derginin yayını durduruldu, 4662 internet sitesine erişim yasağı getirildi. Ayrıca, binlerce gazeteci hakkında soruşturma açıldı ve bunlardan 36'sı tutuklu yargılanmaya devam ediyor. Tercüman yazarı Servet Kabaklı'nın, Baskın Oran ve İbrahim Kaboğlu'na yönelik 'Kaniş', 'Uyanık geçinen şapşallar', 'Salak' ve 'Tescilli hain' gibi hakaretler içeren yazısı ile ile Bolu Express yazarı Işın Erşen'in "Türk, işte karşında düşmanın" başlıklı yazısında, her şehit için beş DTP'li öldürülmesi gerektiğini savunan yazısı, Yargıtay tarafından düşünce özgürlüğü olarak değerlendirildi. TRT 6'e teröre bulaşmamış "iyi" Kürt personel bulma krizi ve Şubat ayındaki DTP grup toplantısında, anadil yasağının bir insan hakları ihlali olduğunu anlatan Ahmet Türk Kürtçe konuştuğu için Meclis TV'nin canlı yayınının kesilmesi de hükümetin demokrasi dersinden sınıfta kaldığının göstergesi oldu. İHD "Mevcut hukuk mevzuatı bir bütün olarak düşünce ve ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı bir niteliğe sahiptir. Sadece Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) düşünce ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan, birbiri yerine kullanılabilecek en az 15 (on beş) madde bulunmaktadır" tespitini yaptı. Sosyal ve ekonomik haklar: 2009, küresel ekonomik krizin etkisinin Türkiye'de en fazla hissedildiği yıl olarak tarih sayfalarına geçti. "Teğet geçecek" denen kriz, ülkede işsizlik rakamlarının zirve yapmasına sebep oldu. Toplu taşıma araçlarına getirilen zamlarla krizin faturası halkın sırtına yüklenmek istendi Görüşmeleri 29 Aralık günü biten Asgari Ücret Belirleme Komisyonu'nun 2010 için belirlediği ücret artışı ise; 31 lira. 546 liradan 577 liraya çıkan asgari ücret, açlık sınırı olarak belirlenen 749 liranın ve yoksulluk sınırı olan 2.588 TL'nin çok altında. Diğer yandan özelleştirme sürecini hızla tamamlamak isteyen hükümete karşı direnişler başladı. Halkın da desteğiyle özelleştirmelere karşı duran şeker işçileri, birçok şehirde fabrikalarını satın almak için incelemeye gelen yetkilileri fabrikalara almadı. Taşeron firmaya geçmeye direnen itfaiye işçileri ikna odalarına alınmalarına ve işsiz kalacakları tehtidine rağmen direnmeye devam ediyor. Tekel'in özelleştirilmesine karşı Ankara'ya yürüyen ve günlerdir Türk-iş önünde mücadelesini sürdürüyor. Çalışma Bakanı Ömer Dinçer'in işçilere teklifi ise eve dönmeleri yönünde; çünkü bakanın uyarısına göre "Bu şartlarda çalışacak çok insan var".