Volkan Akyıldırım
12 Eylül'de bir çok şey gibi AKP'ye karşı bir muhalefet anlayışı da sandığa gömüldü. 26 maddelik sınırlı anayasa değişikliğini "AKP Anayasası" diye çarpıtan, 12 Eylül düzeninin devam edip etmeyeceğine dair halk oylamasını bir seçim atmosferine sokan ve geren, AKP eliyle geldiği için darbe anayasasından daha ileri düzenlemelere karşı çıkan "AKP karşıtlığına" sadece zenginler destek verdi.
Halk, Ergenekon'un planını bozdu. Darbe rejiminin bekçilerinin hesabı anayasa değişikliğine "hayır" oylarını yükseltmek ve ertesinde erken seçim isteyerek bir istikrarasızlık yaratıp CHP-MHP koalisyonunu işbaşına getirmekti. "AKP karşıtı" muhalefetin tüm sefeberliğine rağmen CHP-MHP koalisyonu dayatması halk tarafından reddedildi.
AKP'ye karşı laikçilik, milliyetçilik ve kemalizm ekseninde yürütülen muhalefet gerçek muhalefetin önünü hep tıkadı. "AKP karşıtı" muhalefet dozajı artırdıkça, AKP güçlendi.
Dünyada 8 yıldır hükümette kalıp gücünü koruyabilen hükümetlere az rastlanır. Bu durum AKP'nin samimi ya da içten olmasından kaynaklanmamaktadır.
AKP, egemen sınıfın diğer partileri gibi kemalizm kökenli değildir. Kemalizme kavgalı ve 28 Şubat darbesinin hedefi olmuş kesimler tarafından kurulmuştur.
AKP'ye "şeriatçı" diye saldıranlar tartışmayı hep laikçilik ve milliyetçilik ekseninde tutarak AKP'nin bir sermaye partisi olduğunun görülmesini engelliyor. AKP muhafazakar bir sermaye partisidir. Hedefi Türkiye'yi İran yapmak değil, bölgesel kapitalist bir güç yapmak ve olağan burjuva demokrasisine geçmektir. Bu politika 1990'ların başından itibaren egemen sınıf içerisinde dile getirilmektedir. Öte yandan Kürtlerin özgürlük mücadelesi, 28 Şubat darbesinin hedefi olan dindar kitlelerin direnişi, savaş karşıtı hareketten Hrant Dink'in öldürülmesine öfke duyanlara kadar bir çok sosyal hareketin ortaya çıkması, 12 Eylül'ün giydirdiği deli gömleğini yırtmak isteyen aşağıdan bir muhalefetin yükselmesi, demokratikleşmeyi kitlesel olarak aşağıdan zorlamaktadır. Eski rejimin devam etmesini isteyenler, ellerinde silahları ve mahkemeleri bulunduran devlet güçleri ve hizmet ettikleri büyük sermaye grupları, sahte bir şeriat tehditi yaratıp halkı bölerek aşağıdan demokrasi isteğini boğmak istemektedir. AKP ve Tayyip Erdoğan'a karşı olmakla kendini sınırlayan, AKP'ye karşı olan her güçle ittifak kuran ya da kurmaya hazır olan bu muhalefet tipik bir sağcılıktır.
Kitleler, yoksulluğa ve işsizliğe hiçbir çözüm sunmayan Erdoğan ve partisine sırf rejimle kavgalı olduğu ve değişim vaat ettiği için oy veriyor. AKP'yi faşist olarak gösterenler ona oy veren işçileri ve yoksulları da faşist olarak karşılarına alıyor. Ordunun her müdahalesi, Anayasa Mahkemesi'nin her kararı AKP'ye verilen desteğin sürmesine yol açıyor. CHP-MHP ittifakı bütün muhalefet alanını kaplayıp sağcılaştırıyor.
AKP'ye karşı sağcı muhalefet 12 Eylül'de ağır bir yenilgiye uğradı. Sadece AKP seçmeni değil, solcuların da aralarında olduğu milyonlarca insan "Yetmez ama EVET" dedi. AKP'ye karşı solcu ve sahici muhalefetin yolu buradan geçiyor.
Solculuk her türden demokratikleşme adımını desteklemek ve daha fazla kazanım elde etmeye çalışmak, her türden sermaye politikasının karşısında olmak ve onu durdurmaya çalışmaktır. Gerçek solcular, halkın demokrasi isteğinin belirlediği bu süreçte daha fazla reform, daha fazla kazanım için mücadele etmelidir. Kendi iktidarları dışında her şeyi reddeden muhalefet anlayışı yenilmiştir. AKP'ye karşı sahici muhalefet, askeri vesayete karşı mücadelenin öncülüğünü yaparken, ırkçılığa, milliyetçiliğe ve yeni-liberal politikalara karşı aynı anda mücadele ediyor.
Biz Yetmez ama EVET diyen sosyalistler, Kürt sorununda, ekonomi politikalarında, enerji politikalarında, milliyetçilik ve ırkçılık konusunda AKP'ye tamamen karşıyız. DSİP bu başlıklarda gelişen tüm mücadelelere katılmış, birçoğuna öncülük etmiştir. Milyonlarca seçmen bu politikayı desteklemiştir. Şimdi görevimiz Yetmez ama EVET diyen, AKP'ye, CHP'ye ve egemen sınıfın tüm partilerine karşı olan, Kürtlerin, Ermenilerin, başörtülü kadınların yanında olan, demokrasi ve özgürlük isteyen milyonların örgütlenmesine yardımcı olmaktır. 12 Eylül referandumu AKP'ye ve eski rejimin bekçilerine karşı gerçek sol muhalefetin kitlesel bir hareket olduğunu ortaya koymuştur. İşçileri ve yoksulları AKP'nin tabanından ancak bu muhalefet çekebilir.