Roni Margulies

Biraz geri durup sanki ilk kez görüyormuş gibi bakarsak, inanılmaz güzellikte bir dünyada yaşıyoruz. Sayılamayacak kadar çok hayvan ve bitki, baş döndürücü bir çeşitlilik, akıl almaz bir renk cümbüşü.

İnsan mutluluğu için gerekli her şey yerli yerinde. İnsanların, tüm dünya nüfusunun tüm maddi ihtiyaçları hemen bugün karşılanabilir. Tok olan, başının üzerinde bir dam olan, soğuğa ve sıcağa karşı korunaklı olan insanlar hemen bugün hayatın tadını çıkarmaya, yaratıcılıklarının dizginlerini atıp bugün düşünmemiz bile belki mümkün olmayan ürünler vermeye başlayabilir.

Bolluk içinde kıtlık

Ama başlamıyorlar. Başlamıyoruz. Başlamamız gerektiğini, öyle yaşayabileceğimizi herkes, hepimiz biliyoruz, ama olmuyor.
Olmaması bir yana, insanlığın muazzam mutluluk ve yaratıcılık potansiyelinin gerçekleşmiyor olması bir yana, tam tersi gerçekleşiyor.

Oysa, tam tersinin gerçekleşmesi için hiçbir maddî neden yok. Bir bütün olarak bakarsak, dünyada kıtlık yok, azlık yok, eksik yok.

Akıllara durgunluk verecek bir gıda zenginliğinin ortasında, örneğin, insanlığın önemli bir kısmı tok olmak şöyle dursun, kötü beslenme şöyle dursun, açlıktan ölüyor. Ve açlık sadece Afrika'da değil. Amerika'da, dünyanın en zengin ülkesinde, kötü beslenmeden kaynaklanan verem gibi hastalıkların arttığı anlatılıyor. New York sokaklarında ancak dilenerek karnını doyurabilenler İstanbul'dan daha fazla.

Bilim kurgu yazarlarını bile hayrete düşürecek bir bilimsel, tıbbî ve teknolojik gelişmenin ortasında, insanlığın önemli bir kısmı daha bir yaşına basmadan ölüyor, çaresi bilinen hastalıklardan ölüyor, içecek temiz su bulamadığı için ölüyor, soğuktan ölüyor, sıcaktan ölüyor, sel baskını veya deprem geldiğinde uyduruk binalarda yaşadığı için ölüyor.

"Delirmişiz biz!"

Biraz geri durup sanki ilk kez görüyormuş gibi bakalım. Bir gezegen ve yedi milyar insan. Gezegenin kaynakları ve insanların bilgi düzeyi ve toplam üretimi yedi milyarı beslemeye bol bol yetiyor; yedi milyarın hepsi için elektrikli, sulu, sağlam ve ferah konutlar inşa etmeye bol bol yetiyor; yedi milyarın hepsinin eğitimini ve sağlığını sağlamaya bol bol yetiyor. Ama bu yedi milyarın önemli kısmı aç, konutsuz, eğitimsiz, sağlıksız.

Günümüzün dünyasına anlam vermek gerçekten de mümkün değil. Niye böyle olduğunu anlamak mümkün, ama bunu anlamlı, normal, kaçınılmaz bulmak mümkün değil. Yedi değil yetmiş milyar insanı bile besleyebilecek bir dünyada, milyonlarca insanın açlıktan ölmesi nasıl normal olabilir?

Önce buradan başlamak gerek. Bugün tek bir insanın bile açlıktan ölmesini "normal" karşılayan biriyle, önce bunu tartışmak gerekir, önce bunun "anormal" olduğunu kabul ettirmek gerekir.

Sonra? Sonra sorun sadece açlık değil ki. Yedi milyar insan doymak ve yaşamak için gerekli işlemleri yaparken, bu işlemleri iklim değişikliğine yol açmayacak, ozon tabakasını delmeyecek, nehirleri kurutmayacak, toprağı zehirlemeyecek, diğer canlıları yok etmeyecek şekilde yapabilecek bilgiye ve teknolojiye sahipse ve yine de bunları yapıyorsa, burada da bir "anormallik" var.

"Ama..." tartışmalarına girmeden önce, "insan doğası", "bencillik" filân gibi konulara girmeden önce, mevcut durumun "anormal" olduğunu kabul etmek gerek.

"Anormal" bir sistem

Anormallik maddî durumdan kaynaklanmıyor, insanlardan kaynaklanıyor. Sorun dünyayla ilgili değil, kaynaklarla ilgili değil, insanlığın bilgi, bilim, üretim düzeyiyle ilgili değil. Öyle olsa, "N'apalım" derdik, "yeterince gıda üretemiyoruz, bazılarımız ölüyor" veya "iklim bizden bağımsız olarak değişiyor, engellemiyoruz".

Hayır, sorun bizim dışımızda, objektif bir sorun değil. Sorun yedi milyar insanın birbiriyle ilişkilerini örgütleme biçiminde. Örneğin, bir Somalili niye açlıktan ölür? Dünyada ve Somali'de gıda olmadığı için değil; gıda üretmek için bir parça toprağın "mülkiyetine" sahip olması veya bir toprak sahibi için çalışıp ondan "para" adlı bir kağıt parçası alıp o kağıdı bir başkasına vermesi ve gıda "satın alması" gerektiği ve bunları yapamadığı için ölür. Gıda var, aç insanlar var, ama aç insanlarda "para" olmadığı için gıda ambarda durur, açlar ölür.

Örneğin, ozon tabakası niye delinir? Ozon tabakasını delen kimyasalları atmosfere vermeden üretim yapmak mümkün olmadığı için değil; üretim yapanlar birbirleriyle "rekabet" ettikleri, "piyasaya" hakim olup daha fazla "kâr" etmeye çalıştıkları, dolayısıyla en ucuz üretim sistemini seçtikleri için delinir. Ozon tabakasını delmeyecek teknoloji var, ozon tabakası delindikçe tüm insanlar zarar görüyor, ama "kâr" etmek gerektiği için ozon tabakası deliniyor.

Beslenme ihtiyacı, ozon tabakası ve iklim, doğanın ve doğamızın bize dayattığı şeyler. "Mülkiyet", "para", "satın almak" ve "kâr" insanlığa dışarıdan dayatılmış kavramlar ve olgular değil. Birkaç yüzyıldır (üstelik her zaman değil, son birkaç yüzyıldır) insanlığın kendini örgütleme biçiminin kavramları ve olguları.

İnsan toplumunun bu örgütlenme biçimine, memnun olanlar da olmayanlar da, "kapitalizm" diyor. Başka ne özellikleri olursa olsun, ne avantajları olursa olsun, bir yandan müthiş bir zenginlik yaratırken, bir yandan da insanlığın dörtte üçünü bu zenginlikten tamamen mahrum eden bir örgütlenme biçimi, açık ki, insanlığın bütünü açısından yararlı, anlamlı, normal bir sistem değil.

İnsan kendi hayatında "anormal" olduğunu düşündüğü, olması gerektiği gibi olmayan, yanlış bulduğu bir durumla karşılaştığında, bu durumu değiştirmek için bir şeyler yapmaya çalışır, önlem alır, adım atar.

Biz yaptık, biz bozarız

Nitekim, bir zamandır, dünyanın her yanında bugüne kadar görülmemiş sayıda direniş, hareket, kampanya var. Tahrir Meydanı'nda, Wall Street işgalinde, Avrupa'nın genel grevlerinde küresel bir direniş, küresel bir hareket yükseliyor.
İnsanlık açlığa, iklim değişikliğine, delik ozon tabakasına mahkûm değil. Bunları yaratan sistemi biz insanlar yarattık, biz değiştireceğiz.

 


Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası