Şenol KARAKAŞ
KESK'in 21 Aralık grevine katılım beklenenin üzerinde gerçekleşti. Istanbul ve bazı illerde yürüyüşlerde kitlesel oldu. İstanbul'daki yürüyüşü koordine eden bazı KESK sorumlularının attırdığı sloganlar, yürüyüş sırasında yaptıkları konuşmalar, KESK'te nasıl bir sorunun yaşandığını da gösteriyor.
KESK liderliği içinde yer alan bazı gruplar, bir korku imparatorluğu altında yaşadığımızı sanıyor. Bu sanıları, eylem sırasında attıkları ve attırdıkları sloganlara yansıyor ve sloganlar da eylemin havasını belirliyor.
Sorun, sloganlarda değil. Bu sloganları belirleyen politik ufukta. Bir korku imparatoluğu altında yaşadığımız duygusuyla, kazanana kadar grev ya da etkili olacak ve hükümeti adım atmaya zorlayacak bir genel grev hareketi inşa edilemez. Zira aynı ruh hali, grevin örgütlenmesi öncesinde de işyerlerine hâkim kılınıyor.
Faşizm altında geri dönüşü olmayan baskı ve zulüm yaşadığımız, "gün gelince AKP'nin hesap vereceği" perspektifi, bugün kazanım elde etmenin imkânsız olduğu anlamına geliyor bir yandan da. Bugün kazanım elde etmeyeceksek, bugün mücadele etmenin ne anlamı var?
KESK içinde yapılması gereken, bugün kazanım elde etmek için, işyerlerinde her zaman olduğundan çok daha yoğun bir politik ve örgütsel kampanya yapmaktır. KESK'in etkili olduğu daha önceki mücadele dönemlerinde, bir grev hareketi aynı zamanda KESK için işyerlerinde örgütlenme ve yeni üyeler kazanmak için fırsat demekti. Bu fırsatı değerlendirmek için, KESK'in ikinci önemli özelliğini hatırlamak gerekiyor: KESK, diğer işçi örgütlerini harekete geçirebildiği oranda, işyerlerinde tüm işçi sınıfı örgütlerini eyleme katabildiği oranda etkisini artırabilir. Bu, önüne gelen sendikayı suçlamaktan, "sarı" olmakla itham etmekten tümüyle farklı bir politik çizgiyi benimsemekle mümkündür. Grevi bir kampanya biçiminde örgütlemek, kamuoyunda grevin konusuyla ilgili duyarlılığı geliştirmek, grevi tüm ezilenlerin birleşik mücadele platfomu haline çeviren sendika olarak öne çıkmak, işyerlerinde tüm işçilerin sorunlarının ortak olduğunu vurgulamak, diğer sendikaların liderliğini açıkça ve görünür bir biçimde ortak eylem örgütlemeye davet etmek, KESK'in grev mücadelesinin çok daha etkili ve güven verici olmasını sağlayacaktır.
Örgütlenme kampanyası, politik fikirlerden ayrı düşünülemez. İstanbul'daki yürüyüşte, miting alanında CHP'nin adıyla, sanıyla, il başkanı ve milletvekilleriyle anılması, CHP aracının miting aracı olarak kullanılması, harekete ulusalcı yönde yapılan bir müdahale olduğunu gösteriyor.
Korku imparatorluğu fikri, AKP'yi yenme konusunda giderek umutsuzluğa kapılan CHP tabanı ve liderliğinin uzun zamandır pişirdiği, emekçileri karamsarlığa iteleyen bir propaganda malzemesi. Kaznamak için, son tutuklama furyasına rağmen ölmediğimizi, tabutumuza son çivinin çakıldığı koşullarda olmadığımızı, tutuklamalara karşı da işçi sınıfının virleşik mücadelesinin çok önemli olduğunu ve KESK'in bu mücadeleyi örmek için hala şansı olduğunu anlatan bir politik anlatımın benimsenmesi lazım.
KCK tutuklamalarıyla Ergenekon tutuklamaları birbirine karıştırılarak şişirilen "ölüyoruz" tantanası, kamu çalışanları hareketini bir adım bile ileri çekemez.
Özgürlükleri savunan KESK, CHP çizgisiyle arasına mesafe koymadan, AKP'ye karşı geniş bir mücadele platformu oluşturamaz.