Volkan Akyıldırım
İşçi sınıfının ve ezilenlerin sekter sloganlara değil basit ortak talepler etrafında harekete geçmeye ihtiyacı var.

İlkeler adına her türden uzlaşmayı reddetmek, yığınların acil isteklerini doğrultusunda düzen içi değişikliklere karşı çıkmak ya da küçümsemek, her şeyin kendi (partinin) iktidarında yapılacağını söylemek, mevcut sendikaları reddedip ayrı sendikalar kurmaya çalışmak, keskin sloganlar üretip kitle hareketlerini bölmek - Türkiye'de aşırı sol yaklaşım on yıllardır bunları savunuyor.

Son dönemde ise sağa kayarak "AKP karşıtı" olan aşırı solcular hükümetten hiçbir reform talep edilemeyeceğini, “düzen içi" iyileştirmeler yapılamayacağını yani yığınların acil sorunlarına çözüm bulunamayacağını ileri sürüyor.

 

Halkın geniş kesimlerini düşman olarak gören askeri vesayet rejiminin son bulmasını, milyonlar için acil olan bu iyileştirme için mücadele edenler, yani 'yetmez ama evetçiler' karşılarında aşırı solcu itirazları buluyor: 'Bunlar önemsizdir, hatta karşı çıkılması gereken adımlardır' diyorlar.

Kemalizm ya da 21. yüzyıldaki adıyla ulusalcılık bir burjuva ideolojisidir. Sosyalizmi antiemperyalizme indirgeyen bu akım sol komünizmin dilini kullansa da sağcı hatta aşırı sağcıdır. Aşırı solun kızıl gömleğini giymiş kemalizmi bir kenara bırakalım. Sosyalizm adına savunulan sekter politikaların verdiği zararı ele alalım.

Sosyalizm reformlarla kurulamaz

Sosyalizm, reformlar aracılığıyla kurulamaz. Parlamentodan geçen yasalar birikerek bizi yeni bir topluma taşımaz. Bugün kazandığımız bir hak yarın elimizden alınır. Grevle kazandığımız ücret artışı kısa sürede patronlar tarafından geri alınır.

Eğer sistemi felç edecek kitle grevleri gerçekleşirse kapitalist sınıfının şiddet aygıtı olan devlet saldırıya geçer. Kitle grevi ya kendi yolunda ilerleyip kapitalist sınıfının iktidarına karşı işçi sınıfının kendi iktidarını yaratmasına yol açar ya da ezilir.

Büyük mücadelelerin olmadığı normal zamanlarda ise sınıf mücadelesi an be an gerçekleşir. Emekçi kitleler ve ezilenler acil sorunlarını çözmek için gözle görünür ya da görünmez düzeylerde reformlar için sürekli mücadele halindedir.

Reform derken bugün popüler hale gelen kullanımından bahsetmiyoruz. Devletin ekonomiden elini çekmesi ve her şeyi özelleştirilmesinden değil, milyarca emekçinin ve yoksulun her gün çektiği acıların bir nebze de olsa dindirilmesine dönük sosyal reformlardan, yani yaşam koşullarının her düzeyde iyileştirilmesinden söz ediyoruz.

Kitlelerin bilincindeki değişimler

Bu mücadelenin değeri elde ettiği ve kapitalistler tarafından geri alınabilecek sınırlı iyileştirmeler sağlaması değildir. Reformlar için mücadele eden kitlelerin bilincinde radikal dönüşümler yaşanır. Devletin kendi devletleri olmadığını görürler. Kapitalistlerle "aynı gemide" olmadıklarını görürler. Kendileri gibi birçok ezilen grubun baskı altında olduğunu kavrarlar. İşçi sınıfının kendini ayrı bir sınıf olarak göreceği ve kurtuluşunun tüm ezilenlerin kurtuluşundan geçtiğini kavrayacağı alan burasıdır.

Aşırı sol kafa, reformlar için mücadeleyi "bu düzen içidir" diyerek reddederken aslında milyonlarca sıradan insanın mücadele içinde kendilerini değiştirdikleri gerçeğini ıskalıyor; Onları gerçek bir değişimin özneleri değil nesneleri olarak görüyor. İşçi sınıfının kendi kendisini kurtaracağını değil, bilinçli öncü bir azınlığın geri kalanı kurtaracağını düşünüyor. İleri sürdüğü tüm sloganlar, taktikler ve propaganda milyonların ne düşündüğünü değil bir azınlığın fikirlerini işliyor.

Devrimci sosyalistler için ise kitlelerin bilincindeki dönüşümler son derece değerlidir ve bu sekter bir propagandanın değil her gün çoğu zaman basit istekler doğrultusunda yürütülen mücadeleler sonucu gerçekleşir. Bu dönüşümlere etki etmek, önlerini açmak için her günkü sınıf mücadelesinde işçilerin yanında oluruz. Baskı altında tutulanların yanında oluruz. Ezilenlerin mücadelesinin yanında yer alırız. Bu mücadele içinde yığınlardan kopmayız. Yığınların acil sorunlarını çözmek için ayrı değil ortak talepleri savunuruz. Kitlelerden kopmadığımız için sosyalizmin gerekliliğini anlatma fırsatını buluruz ve bizi dinleyecek kitleler vardır. Reform mücadelesi için reformların yetmediğini, işçi sınıfının kendi iktidarını kurması gerektiğini, bir devrimin gerekliliğini anlatma şansı buluruz.

Birleşik işçi cephesi

İşçi sınıfının içinde henüz bir azınlık olan devrimci işçiler, devleti yıkma ve kapitalizmi ortadan kaldırma fikrine henüz ikna olmamış ancak değişim isteyen reformist çoğunluktan kopmamalıdır. Aksine kapitalist sınıfa karşı ortak talepler için birleşik mücadelede yan yana gelmelidir. Buna "birleşik işçi cephesi" taktiği denir ve yığınların henüz devrime ikna olmadığı zamanlarda bu taktik bütün mücadelelerimize yön verir.

Reformlar için devrimci mücadele

Sosyalistler, reformlar için devrimci mücadele yürütür. Burjuva hükümetlerden yığınların acılarını dindirmesini talep ederiz. Bunun için işyerlerinde ve sokaklarda mücadele ederiz. Kısıtlı iyileştirmeler gündeme geldiği an biz daha fazlasını isteriz. Hükümetler ya da burjuva partileri kitlelerin isteklerini yerine getirmediği her an bunu teşhir ederiz. Kitle grevlerinin gerçekleşmesine yardımcı olmaya çalışırız. Ayrı sendikalar kurmayız, mevcut sendikaların tabanında çalışırız. Parlamentonun doğrudan demokrasiyle aşılacağı bir devrimci durum olmadığı zamanlarda burayı devrimin gerekliliğini anlatmak için bir kürsü olarak kullanırız. Sosyal reformlar için mücadelede geçici ittifaklar kurmaktan kaçınmayız.

Aşırı solculuk ise değişimin yukarıdan gelebileceğini, bir partinin bilinçli çabasıyla devrim yapılabileceğini ileri sürüyor. Aşırı solculuk keskin söylemine rağmen özünde sağcılıktır. Çünkü burjuva partileri gibi sıradan insanların eylemlerini önemsizleştirir, gereksizleştirir.

İşçi sınıfının ve ezilenlerin sekter sloganlara değil basit ortak talepler etrafında harekete geçmeye ihtiyacı var. Bu mücadeleye karşı çıkan aşırı sol söylemler ise karamsarlıktan başka bir sonuç yaratmıyor.

 

Lenin diyor ki:

"Yolda giderken otomobilinizin önünün silahlı bir haydut grubu tarafından kesildiğini düşünün. Onlara üzerinizdeki paraları, kimliğinizi, tabancanızı ve arabanızı veriyorsunuz ve karşılık olarak onlar oradan uzaklaşıp gitmenize izin veriyorlar. Bu, tartışmaya yer bırakmayacak kadar açık bir uzlaşmadır. Ben size paramı, silahımı 'veriyorum' siz de bana paçamı sağ salim kurtarma şansını veriyorsunuz. Aklı başında hiçbir insan, bu tür bir uzlaşmanın 'ilkesel açıdan kabul edilemez' olduğunu ileri sürmez, ya da uzlaşmaya giden kişiyi, haydutlar ele geçirdikleri o otomobili ve silahı başka soygunlarda kullansalar bile, silahlı haydutların suç ortağı haline gelmekle suçlamaz."

"Bundan çıkacak sonuç açık: 'İlkesellik' adına uzlaşmayı reddetmek, genel olarak ne türden olursa olsun uzlaşmanın asla kabul edilemez olduğunu ileri sürmek, bir çocukluktur ve hatta bunu ciddiye almak güçtür."


Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası