Sınıf mücadelesi saf bir işçi-burjuva mücadelesi olarak gerçekleşmiyor. İşçi sınıfı, hem bir dizi toplumsal sınıfla çevrelenmiş durumda olduğu için bu sınıfların fikirleri, alışkanlıkları tarafından kuşatılmıştır hem de kendi içinde bir dizi gerçek bölünme nedeniyle egemen sınıfın fikirlerine açık bir halde sınıf şekillenmesini sürdürür.
İşçi sınıfının yaşadığı bölünmelerin her biri, sınıf bilincinin gelişmesinde anahtar bir role sahip olan kolektif dayanışmanın ve mücadelenin örülmesine engel olur. Bu yüzden, sadece genel mücadele değil, en küçük, en önemsiz gibi görünen her bir mücadele konusunun işçi sınıfının birliğinin sağlanması ve kolektif dayanışmasının örülmesi, diğer bir deyişle egemen sınıfın egemen fikirlerinde gedikler açması çok önemlidir.
İster ekonomik bir talep olsun, isterse bir işyeri sorununun çözümü için ya da genel siyasal alandaki demokratik bir talep olsun, işçileri harekete geçiren her talep, mücadele eden insanların kendi güçlerinin farkına varmasına yardımcı olacağı gibi, güçsüzlüklerinin kaynağı hakkında da daha net fikirler edinmelerini sağlayacağı için bir milyon bildiri okumaktan daha kıymetlidir.
Ama taleplerin önemi kadar, kazanmak için mücadele etmek de önemlidir. Soyut, ulaşılamaz, sözde keskin, işçilerin günlük ve dönemsel ekonomik ya da siyasi ihtiyaçlarını küçümseyen talepler kadar, her somut mücadeleye başka alanlardan talepleri dikte etmek de harekete ve işçi sınıfının kendi eyleminden öğrenme yeteneğine vurulacak en önemli darbedir. Küçümsennse de her somut talebin kazanılması, kazanmak için mücadele eden işçilerin birleşik gücünün ürünü olduğu sürece, sınıf hareketini her düzeyde bir adım daha ileriye taşıma ve işçilerin arasındaki sayısız bölünmüşlüğü aşma potansiyeli taşır. Egemen sınıfın fikirlerinin etkisini dağıtacak politik zemini sağlar.