“Yetmez ama evet” kampanyası hakkında, sık aralıklarla kara propaganda sürdürenler, bir gerçeği gizlemeye çalışıyor. Türkiye’de muhalefetin tüm tarihi boyunca örgütlediği siyasal olarak bu en etkili, en güçlü kampanya, demokrasiyi sözde savunulan bir süreç olmaktan çıkarttı ve somut olarak siyasal özgürlüklerin sınırlarını belirleyecek reform mücadelesine ülke çapında bir karakter kazandırdı.
Reform mücadeleleri boşlukta sürmez. Siyasal reformları, reformu öne sürenler kendilerinden talep etmez. Reformlar, birilerinden, esas olarak hükümet edenlerden talep edilir. AKP, 12 Eylül referandumunda, anayasa değişikliği yönünde bir reform paketini gündeme getirmek zorunda kaldı. Bunu ister kendi sağlığını düşündüğü için isterse de toplumdaki değişim isteğinin yarattığı basınçtan kaçınamadığı için yapmış olsun, fark etmez. Bu reform paketinin yetersiz olduğu, ilk gündeme geldiği an açıktı. Kimse için bir sır değildi. Ama talepler, 12 Eylül darbesinin gerçekleştiği günden beri mücadele eden siyasal güçlerin ve değişim isteyen kitlelerin istekleriyle kısmen de olsa örtüşüyordu. Gündeme gelen değişiklik paketi yetersizdi ama uğruna mücadele edilen maddeleri kapsıyordu.
Yetersizliğin en başında yepyeni bir anayasa yapım sürecini başlatmak yerine, 12 Eylül anayasasında bir kez daha kısmi bir değişiklik yapılması geliyordu. Bu temel yetersizliğine rağmen, yeni bir anayasa için, demokratik, sınırsız düşünce, gösteri, ifade özgürlüğünü içeren bir anayasa için, bu anayasaya doğru somut bir adım olan ve askeri vesayeti tüm sınırlı değişikliklere rağmen geriletecek olan 12 Eylül referandumunda öne sürülen paket, yetmez diyerek desteklenmeliydi.
Bu ne referandum sonrası yeryüzü cennetine ulaşacağımız anlamına geliyordu ne de AKP’nin oylanması. Bir reform kazanıldığında, yeni reformları kazanmak için mücadele etmek, hem elde edilen reformları kalıcı hale getirmenin hem de özgürlüklerimizi kendi mücadelemizle kazanabileceğimiz bilincinin gelişmesi anlamına gelir.
Referandumda AKP’nin oylandığı propagandasını yapanlar, zaten esas olarak referandum sonrası seçimlerde Kürt halkını yalnız bırakan, açık ya da örtülü bir şekilde CHP propagandası yapan kesimlerdir.
Başarılması gereken, batıda yaşayan ve değişim, özgürlük, eşitlik ve adalet isteyen kesimlerle, Kürt halkının özgürlük mücadelesi arasındaki köprüleri kurmaktır. Referandumda bu adım “Yetmez ama evet” kampanyasıyla atıldı. Bu adımı atmaya devam etmek bir zorunluluk. Kazanması mümkün ve gerekli olan bu politikadır.