''Çözüme evet'' diyerek yola çıkanlar, Kürt halkının özgürlüğünden yana olanlar. Kürt halkı, tüm baskılara rağmen geri adım atmadı. Asimile olmadı. İnkar edilse de inkar edenlere aldırış etmeden anadilini de kullandı, kendi simgelerini de.
Kürtlerin 30 yıldır gördüğü şiddet, bugünlerde Kürt siyasilere akıl hocalığı yapanların yanından bile geçmedi.
Köyler yakıldı. Evet ormanlar, evler sadece bombalanmadı, yakıldı.
Kürtler sokak ortasında infaz edildi. Cesetleri asit kuyularına atıldı.
Kürtlerin siyaset yapma hakları ellerinden alındı. Partileri defalarca kapatıldı. Belediye başkanları tutuklandı.
Kürtlerin düşünmesine bile tahammül etmedi devlet. Kürt yayınları kapatıldı. Gazetlerin sorumlu yazı işleri müdürleri onlarca yıl hapis yattı. Yatıyor.
Kürtçe isimler yasaklandı. Kürt şehirlerine Türk isimler takıldı.
Anadilleri yasaklandı.
Bir halk varlığını kabul ettirme mücadelesinde baskı nereden gelirse gelsin, milim geri adım atmadı ve bugün bu mücadelenin meyvesini toplamak üzere.
Bugün, verilen mücadele, sonuç almaya hiç olmadığı kadar yakın.
''Çözüme evet'' diyenler, bu yüzden bir araya gelip yola koyuluyor.
Çünkü biliyoruz ki, ezilen bir halkın özgürlüğü için açılan kapıdan içeri girmeden, bu sürece destek vermeden, barış ve demokrasi bir arada gelişemez.
Barışın önündeki engellere karşı, ''Ölüm değil çözüm'' demek, Kürt halkının haklarının her düzeyde garanti altına alınmasını sağlamak bizim vereceğimiz desteğe, bu desteğin ne kadar kitlesel olacağına bağlı.
Bu yüzden, her yerde her alanda, ''Çözüme evet koalisyon''larını hızla yaygınlaştırmalıyız. Çözüme karşı çıkanlar, karşılarında bizi bulmalılar.