Kerem Kabadayı
2007 genel seçimlerinde ilk kez denenen bağımsız aday çalışmalarından bugüne gelen süreçte, Kürt halkının temsilcileri ve Türkiye sosyalist solundan seçilmiş kişiler mecliste yer almayı ve siyasetin önemli merkezlerinden birine dahil olmayı başardı. Ancak yerel yönetimlere bakıldığında, benzer bir örgütlenme veya başarıdan söz etmek, sosyalistler açısından mümkün değil.
KCK tutuklamaları, operasyonlar ve baskılara rağmen Kürt illerinin yerel yönetimlerinde büyük bir başarı sergileyen DTP-BDP belediyeleri bir kenara konulduğunda, Türkiye’nin batısını kapsayan yaygın bir yerel seçim çalışması belki de ilk defa gerçekleşebilecek bir ihtimal. Bu ihtimali ortaya çıkartan ilk ve en önemli unsur, Kürt halk hareketinin sosyalistlerle kurmuş olduğu ittifakı HDP çatısı altında kurumsallaştırma iradesi.
Yerel seçimlere birleşik bir parti ile katılmanın, bağımsız adaylarla ilerlemeye kıyasla en önemli avantajı, belediye meclisleri için de aday çıkartabilmek olacak. Türkiye çapında çok sayıda belediye başkanlığı kazanılmasa bile, HDP adaylarının belediye meclislerinde yer alması, yerel yönetimlere müdahil olmak açısından önemli bir kazanım olacaktır. Yerel ölçekteki patronaj ilişkileri ve çıkar birliklerinin teşhir edilebilmesi, belediye başkanlarının icraatlarının denetlenmesi bu sayede mümkün olacaktır. Belli başlı belediyeleri kendi çiftliklerine çevirmiş olan AKP ve CHP’nin böyle bir gelişmeden hoşnut kalmaları elbette beklenemez.
Yerel seçimlerde inşa edilecek etkin bir örgütlenme, aynı zamanda AKP ve CHP ikiliği ile esir alınmaya çalışılan siyaset alanını tüm ezilenler lehine genişletecek bir potansiyel vaat ediyor. Kürt sorununda eşitlikçi, barışçıl çözüme ulaşılması ve bu çözümün yeni, sivil bir anayasa ile kalıcı hale getirilmesi, merkezi siyasette sosyalistler açısından en önemli gündem maddesi olmalı. Kürt halkı ve önderliğinin barıştan yana koymuş olduğu iradenin karşılığında fevkalade yetersiz bir “vaat paketi” ortaya atmış olan AKP ve öğrencilere yıllar yılı zorla okutulan ırkçı andın kaldırılmasına bile karşı çıkan CHP’li kemalist milliyetçilere karşı mücadelenin genişlemesi, kalıcı barışın tesisine doğru atılacak büyük bir adım olacaktır. Ancak mesele sırf Kürt halkının hakları ile de bitmiyor. Ermeni soykırımının 100. yılına yaklaşırken, soykırımdan bugüne uzanan kanlı bir tarihle yüzleşilmesi, bugün halen dimdik ayakta olan ve Türkiye Cumhuriyetine “halkların hapishanesi” tanımını layıkiyle kazandıran ırkçı-militarist gelenekle hesaplaşılması, barışa giden yolda atılması gereken diğer önemli adımlar. Bu gibi konularda Kürt halk hareketinin ortaya koyduğu tutumun berraklığının HDP çatısı altındaki tüm siyasetler tarafından benimsenip benimsenmeyeceğini zaman gösterecek.
Kürt hareketi ve sosyalistlerin siyasette ortaklaşması, daha şimdiden solda görünen milliyetçi-şöven grupları huzursuz ediyor. Hem suni solunumla ayakta tutulan kemalist milliyetçiliğin istikbalinin peşinde koşanlara, hem de AKP’nin muhafazakar-neoliberal politikalarına karşı gerçek bir alternatifin güçlenmesi tüm siyasetin çehresini değiştirecektir. Şimdi seçim sürecini bu alternatifin örgütlenmesi ve kitleselleşmesi için kullanma zamanı. Zira, yerel seçimlerde ortaya çıkacak örgütlenme ve sonuç, genel seçimlere yönelik beklenti ve stratejilerin şekillenmesine yol açacak.