Yıldız Önen
Fawaz Husên Fransa’da yaşayan Kürt kökenli bir araştırmacı-akademisyen. Eserlerinde yersizliğin ve yurtsuzluğun hikâyesini anlatıyor.
Fawaz Husên 1953’te Rojava’nın Amude şehrinde doğdu. Halep’te Fransız dili ve edebiyatı okudu, daha sonra yaşamını Fransa’da sürdürdü. 1994’te ilk Kürtçe öyküsü Siwaren Eşe’yi (Acının Süvarileri) yayınladı. Bundan sonra hem Kürtçe hem Fransızca yazdı, çeviriler yaptı.
Mehmet Uzun’un Siya Evine kitabının Fransızca çevirisi, Küçük Prens kitabının Kürtçe çevirisi bilinen çevirileri arasındadır. En son Parisabad ve Barê şevê (Gecenin Yükü) kitapları yayınlandı.
Halen Fransa’da Sorbon Üniversitesinde ders veriyor.
Amidabad, savaş nedeniyle göç etmek zorunda kalmış bir mültecinin, kendi ülkesini, köyünü, halkının çaresizliğini ve sığındığı ülkedeki mutsuzluklarını anlatan bir kitap. Kitapta yer yer yaşadıklarından, halkın içine sızmış sahte önderlerden ve halkı sefalet içinde olan insanların kaçışlarından bahsetmektedir. Bu kaçışların ardından Paris şehrinde yaşadığı ümitsizlikleri ve yaşama ne kadar uzak oluşunu anlatmaktadır.
Kitaba adını veren Amidabad kenti, bir sembol. Bir yanıyla 1940’larda kurulan ve kısa süre sonra yıkılan Kürt Cumhuriyeti’nin başkenti Mahabad, öte yandan yazarın doğduğu yer olan yoksul Amude ve 90’lı yıllarda ortaya çıkan mücadelenin ve umudun kenti Amed’in bir bileşkesi.
Öykü, Amidabad’ın işgali ve talanıyla başlıyor. Her yönden saldıran demir, bakır ve bronz askerler kenti işgal ediyor, insanları öldürüyor, köleleştiriyorlar. Halkın bir kısmı zorunlu olarak göç ediyor, kendi ülkelerini terk ediyor, mültecilik yılları başlıyor.
Bu işgale ve yıkıma direnmeye çalışan halk ise kendi arasında bir birlik sağlayamıyor. Yetersiz liderler mücadelede başarılı olamıyor. Kahramanımız bu liderleri de eleştirerek, Amidabad’ı terk ediyor.
Ama sürgüne gittiği Paris, daha ilk andan itibaren onun için diri diri mezara girdiği bir yer gibi oluyor. Sürekli çocukluk anıları, onu tekrar Amidabad’a dönmesi için zorluyor, ama o dönmüyor, dönemiyor. Sürgünde yaşamayı, geri dönmeye tercih ediyor. Bunun için getirdiği en önemli mazeret, yine döneceği yerde halen ölüm, kan ve gözyaşının hâkim olması ve halka liderlik eden kişilerin yetersizliği.
Mülteci psikolojisi, kahramanımızda gittiği Fransa ile hiçbir zaman özdeşleşememesine yol açıyor. Onun gözünde Fransa, Fransızlarındır, kendisi ise orada bir yabancıdır.
Amidabad, bir mültecinin gözünden kalma-dönme ikileminin çok güzel bir şekilde yansıtıldığı, başarılı bir öykü. Salih Temo’nun mükemmel çevirisi kitaba ayrı bir değer katıyor.
35 yıl aradan sonra 2012 yılında Diyarbakır’a gelen yazarımız Fawaz Husên’in, yazarlık serüveni ile ilgili düşünceleri ise şöyle:
“Benim kahramanlarım güçlü, savaşçı insanlar değiller. En büyük sorunları sürgünlük olan güçsüz insanları kahraman seçerim. Kahramanlarım fiziken Paris’te yaşarlar, ancak ruhları ve beyinleri Kürdistan’dadır.”