Volkan Akyıldırım
1970’ten beri bilim insanları ve çevre aktivistleri, fosil yakıtların (Petrol, kömür, doğalgaz) tüketilmesi sonucu küresel ısınmanın yaşandığını söyleyerek, ısınmanın insan ve birçok canlı türünün yaşayamayacağı bir iklim değişikliğine yol açacağı konusunda devletleri uyarıyor.
2007’de 189 devletin temsilcisi ile toplanan Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası iklim Paneli (IPCC) küresel ısınmanın doğal nedenlerden değil “insan eliyle” gerçekleştiğini kabul etmişti.
Birçok çevre ve yeşil hareketi, tüketici olarak her bir insanın gündelik faaliyetlerinden açığa çıkan karbondioksit oranını ifade eden “karbon ayak izine” dikkat çekerek küresel ısınmayı durdurmak için daha az tüketmemizi yani tek tek insanların bilinçlenerek bireysel tasarrufa yönelmesini öneriyor.
Bunu hangi insanlar yaptı? Her gün elektrik kullanan, kışın evlerini ısıtan bizlerin eliyle mi dünyanın ısısı arttı? Eğer böyleyse bunlardan vazgeçmemizle küresel tehdit ortadan kalkar mı?
7 milyar insana karşı 90 şirket
İklim bilimciler tarafından yapılan yeni bir araştırma (1) sanayi devriminden, yani modern kapitalist endüstrinin doğuşu ve hakimiyetinden bu yana, atmosfere yollanan toplam sera gazının üçte ikisinden 90 şirketin sorumlu olduğunu gösteriyor.
1751-2010 yılları arasındaki toplam karbondioksit ve metan salımının 914 gigaton (milyar ton) ve bunun %63’ü 90 şirket tarafından üretildi. Karbon salımının %30’undan, listenin başında yer alan 20 özel şirketin sorumlu.
Küresel ısınmanın sorumlusu çoğu yoksulluk ve yoksunlukla yaşamaya çalışan 7 milyar insan değil petrolde Chevron, Exxon, BP ve Shell, kömürde British Coal Corp, Peabody Energy ve BHP Billiton özel şirketler ya da Suudi Aramco, Rus Gazprom, Norveç’in Statoil devlet şirket ve işletmelerinin yöneticileri. Onların çıkarları doğrultusunda çalışan tüm hükümetler ile enerji bakanlıkları.
Küresel ısınmanın ve iklim krizinin sorumlusu tek tek insanlar değil küresel kapitalizm. Ne kadar çok fedakarlık yapsak da, bireysel tasarrufumuz sera gazlarının atmosfere yollanmasını engelleyemez.
Tüm binalara ısı yalıtımı yapmak, yaygın toplu taşım ağları yaratıp bireysel taşımacılığa son vermek, sokaklardaki tüm ampulleri tasarruflu olanları ile değiştirmek, fosil yakıt kullanıma son verip yenilenebilir enerjiye geçmek, siyasi tercihlerin radikal bir şekilde değişmesi, dev kamu yatırımları ve emek seferberliği ile mümkündür.
İklim dostu kapitalizm mümkün mü?
Bazı liberaller, iklim felaketlerinin artan ekonomik ve insani maliyetleri karşısında sistemin kendini yeniden düzenleyeceğini, çevre sorunlarına duyarlı bir kapitalizmin gelişmekte olduğunu iddia ediyor.
Gıdada orta ve üst sınıflara alım gücüne uygun organik ürünler, yeşil ekonomi etiketli mallar, küresel ısınmadan endişeyle bahseden Obama gibi liderler küresel kapitalizmin kendi kendini ıslah edeceğinin işaretleri sayılabilir mi?
Gerçeklik tam tersini söylüyor.
Bugüne kadar üretilmiş sera gazlarının yarısı son 25 yılda dev şirketler tarafından atmosfere yollandı.
Dünya Meteoroloji Örgütü’nün yayınladığı verilere göre atmosferdeki karbondioksit oranı 2012’de son on yıllık ortalamadan daha fazla yükseldi, metan ve diazotoksit oranlarında rekor kırıldı.(2)
Kapitalizm dinamik bir sistem, doğduğu andan bugüne birçok biçim değiştirdi. Ancak sistemin öncelikleri değişmeyen yapısı tarafından belirlendi: Birikim için birikim ve kapitalistler arasında rekabet. Her bir kapitalisti güdüleyen kâr oranlarını artırmak ve rakiplerini geride bırakmaktır. Kapitalizm uzun dönemli değil günü birlik bakar. Sistem akılcı bir işleyişe değil piyasa ekonomisinin girdaplarına dayanır.
Devletler egemen sınıfın düzenini korumak için vardır. Hükümetler egemen sınıfın çıkarlarını hayata geçirir.(3)
Tam bu yüzden, devletler ve mevcut hükümetler, sera gazı salımlarını önemli ölçüde kısıtlaması beklenen bir iklim anlaşmasını 2020 yılına erteledi.
“Serbest piyasa ekonomisi her şeyi çözer” diyen neoliberalizmin hakimiyetiyle geçen son 25 yılda toplam sera gazlarının yarısını yaratan sistemin kendini ıslah etmesini beklenemez.
Küresel devrim
Küresel ısınmayı durdurmak için fosil yakıt kullanımından şimdi en az yüzde 95 oranında vazgeçmek gerek. Bu mevcut enerji tercihlerinin ve üretimin toptan değişmesi demektir. Hayata ancak mevcut devlet aygıtlarının milyonlarca insanın eylemi ile parçalanması, yerine ekonomiyi akılcı ve demokratik denetimle planlayacak işçi iktidarların her ülkede işbaşına gelmesi ile geçirilebilir. (4)
Küresel ısınmayı durdurabilecek tek güç uluslararası işçi sınıfıdır. İşçilere bu gücü veren öznel fikirleri değil, üretimdeki konumları ve yine bu konumdan kaynaklanan rekabet yerine birleşerek kolektif davranabilme yeteneğidir.
İşçi sınıfı, iklimi değiştiren, kendisine açlık, yoksulluk ve baskıdan başka bir şey vermeyen bu düzenin devam etmesinden yana hiçbiri çıkarı olmayan tek sınıftır.
Termik santrallerde, maden ocaklarında, petrol kuyularında, silah fabrikalarında sera gazı salan üretim durdurulması ve toplumsal bir üretime geçilmesi bu sınıfın kararı ve harekete geçmesi ile mümkündür.
Enerjideki büyük dönüşümü gerçekleştirecek olanlar zaten işçilerdir. Bu denli büyük bir dönüşüm emek seferberliği ile mümkün. İşsizlik böylece yok edilebilir.
Küresel ısınmayı karşı mücadeleyi ve etkin önlemleri konuşurken, aslında yeni bir topluma geçişi konuşuyoruz.
Hem iklimi değişikliğini durdurmak hem de açlığın, yoksulluğun, savaşların olmadığı bir dünya yaratmak – İklim krizini yaratan kapitalizm zaten kendi yapısal krizini yaşıyor. Toptan değişim vakti çoktan geldi.
1999’da Seattle’da patlak veren antikapitalist hareket, küresel ısınmaya karşı mücadeleyi de insanlığın gündemine sokmuştu.
2011 başında patlak veren Tunus ve Mısır devrimleriyle başlayan isyan dalgası, radikal değişimin yolunu harekete öğretti.
Neoliberalizme ve küresel ısınmaya karşı mücadeleleri birleştirmek, küresel ısınmaya karşı yeni bir topluma geçiş taleplerini yükseltmek, işçi sınıfını kazanmak – antikapitalistlerin küresel iklim krizine türlerin lehine çözümü, sosyalizmin dünya çapında zaferinden geçiyor.