Chris Harman

1981 Britanyası’nda iki resim var. İlki ilgisizlik siyaseti. En absürd halide bile, Sosyal Demokratlar’ın kamuoyu yoklamalarının desteğini içeren, pahalı bir medya opreasyonu ile Macmillan çağındaki sloganları tekrarlamaktan başka politikaları olmayan taraf. Fakat bu solda da bulunuyor. Son hafta boyunca aklı başındaki sosyalistlerin Wilson ve Callaghan hükümetlerinin tecrübelerini unuttukları, yeni doğmuş kentsel sosyalizm ve daha düşük otobüs ücretleri ile ikna olabileceği görüldü. Sokaklarda alehyhine slogan atanlar şimdi bize, üyelerinin yüz ekşitici kesintiler ve %6’lık maaş limitleriyle karşı karşıya kaldığı sendikalarda tartışılması gereken önemli olan konunun, hangi önceki kabine bakanının İşçi Partisi’nin milletvekili olması gerektiğini söylüyor.

Öfkeye İlgisizlik

Diğer resimde ise tuğla, molotof kokteyli, polis çizmesi, oluğa yatırılmış bedenler ve başkaldırma çığlıkları var. Bir yanda da Finsbury Park, Wanstead ve Ealing’da yankılanıp daha nereye gideceği bilinmeyen St. Paul, Bristol, Brixton ve Londra’daki bir ay önceki patlamalar.

İki resim de Britanya hakkında çok gerçek bir şeyi gözler önüne seriyor. İlgisizlik siyaseti bugün işçilerin çoğunun, krize ve hükümete nasıl karşılık vereceğini bilmemesini sağlayarak yolunda ilerliyor. Fabrika üzerine fabrika kapanır, ayaklanmanın kazanımları daha da izole olurken ve sıradışı zaferlerin (rıhtımlar, madenler ve itfaye) hatırası indirgemeci, akla yatkın cevaplarla boğulurken içimiz kör bir umutla doluyor.

Fakat Brixon daha derin bir gerçekliği gözler önüne seriyor. Umutsuz olanlar aniden, ilgisizlikten öfkeye kaymaya başlıyor. Bu öfke kapitalist toplumun insanlarının bilinçaltını eğiterek yaratmayı amaçladığı sınırları yıkıp geçebiliyor. Yerel caddeler bir anda barikatlar, yanan arabalar ve devlete karşı dayanışma ile devrimci savaş alanı manzarasına dönüşüyor.

Fakat, devrimin isyandan farklı olduğunu belirtmek lazım. İsyancıların gücü polisi sokaklardan sürme ve baskı sembollerini aşağıya indirme yeteneğinden geliyor. Fakat az çok kontrel edilen sokaklar, aslen yoksulluğun sokaklarıdır. İsyancılar eski toplumun bazı parçalarını yok ediyorlar fakat yenisini inşa etmenin aracı olmuyorlar. Yenisini inşa etmenin araçları başka yerlerde, toplumun üretici merkezinde, fabrikalarda ve maden ambarlarında yatıyor.

İsyan, grevden bu bağlamda farklılaşıyor. İsyanda daha devrimci sloganlar olabiliyor fakat statükoya karşı örgütlenmenin devamlılığını az çok geride bırakıyor.

Grev, değerin yaratıldığı ve artı değerin çıkarıldığı kapitalist toplumunun en merkezinde yer alıyor. Grev işçilere, sadece kollektif davranırlar, kendi çıkarları etrafında süreçleri kontrol etmeye başlarlarsa gücün onların elinde olduğunu gösteriyor. İsyan insanlara beraber savaşabileceklerini gösteriyor, bazılarına topluma tamamen meydan okumayı gösteriyor fakat onlara örgütsel araçları, gücü ve bu güce nasıl ulaşacağını göstermiyor.

Bu problem bir diğeri ile şiddetleniyor. Bir topluluk, çoğu işçi sınıfına ait olsa bile bir sınıf değil. Ayrıca içlerinde mağazacılar, lümpen proleterler ve küçük gangsterler de var. Kendilerine rahat bir yaşam sağlamak umuduyla topluluk ve kapitalist toplum arasında profesyonel arabulucular olarak çalışanlar, isyanın bittiği anda kendi yollarına gidecek ve her biri kendi hususi amaçlarının topluluğun tümü için olduğunu iddia edecektir.

Bu yüzden bir getto hareketinin devamı 1964 ve 1968 arasında ABD’yi çalkalayabilirve sonunda siyah toplulukları çok daha iyi bir şekilde örgütlü bırakabilir, eski radikal siyah milliyetçileri ve siyah kapitalist politikaları süpürebilirdi.

İsyandan devrime giden yolun, rotasına fabrikaları alması gerekiyor.

Bu rotayı oluşturmak imkansız değil. İsyancıların önemli bir bölümünü işsizlerin oluşturmasına rağmen çoğunluğunu da kesinlikle işçiler oluşturuyor. Britanya’daki siyahların yüksek işsizlik oranı olmasına rağmen siyahların büyük çoğunluğunun-özellikle siyah gençliğin çoğunluğunun- işleri var.

Londra’daki siyahların çoğunluğu Brixon’dadeğil Dagenham’daki fabrikada bulunuyor.

Şimdiki koşullar fabrikalarda ilgisizliğin öfkeye toptan dönüşmesi için yeterli olmadığını gösterebilir. Fakat geçmiş tecrübeler ekonomide küçük bir altüstün bile sınıf mücadelesinde büyük bir artış yarattığını gösteriyor. Kendimizi onlarca endüstriyel Brixonlu ile karşı karşıya bulabiliriz.

Zemine Kayma

İsyandan devrime dönüşümü gerçekleştirmek için sadece zemini kaydırrmak gerekmiyor. Aynı zamanda politik dönüşüm de lazım. Toplulukların politikası, günlük hayatta tacizlere maruz kalanlar arasında kolayca yankı bulan siyah milliyetçiliği ya da hükümete daha çok fon için yalvranan yarı-pişmiş kentsel sosyalizm fabrikalara faydalı olmuyor.

Devrimci sosyalist politikalarda gerekli olan hem fabrikalara hem de sokaklara vurgu yapmak, siyahlara kendi acılarını terk etmesi gerektiğini söylemeden, sokaktaki direnişçilere konuşmayı ve eski işçileri, gençliği, hem siyah hem beyaz işçileri örgütlemeleri gerektiğini öğretmek.

Daha fazla patlamalar gerçekleşmeden önceki acil görev bu tarz politikalara dayanan bir örgütlenme inşa etmek. Hiç kimse onların öfkesini, toplumu dönüştüreceğini öngören geniş bir bakış açısına yönelterek güven kazanmadı. Fakat bu yapılmazsa onların öfkesi kolayca duyarsızlığa dönüşebilir.

Buradaki ana nokta daha geniş bir bakış açısına ihtiyaç duyulduğunu görmeye başlayan bireylerle iletişim sağlamak. Bu yüzden biz SWP’de kendi haftalık gazetemiz ‘Socialist Worker’ın düzenli bir döngüde satılması vurguluyoruz. Eğer biz gazetemizi toplumda ve fabrikalarda alternatif arayanlara satabilirsek bu iki grup arasında ilişki inşa edebiliriz. Bristol ve Brixton’daki öfkeyi en etkili olabilecek yere iletebilriz. Mücadele etmek isteyen siyahı ve beyazı birleşterebiliririz. İlgisizlik politikasını, isyan politikasıyla yok edebiliririz.


Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası