Can Irmak Özinanır
Maidan (Meydan) ayaklanmasının ardından başlayan kriz Rusya’yı giderek AB-ABD ve Rusya arasındaki emperyalist hegemonya savaşının cephelerinden birisi hâline getiriyor. Ukrayna’nın batısı ile doğusu ve güneyi arasında giderek bölünmeye doğru giden çatışmalar ortaya çıkarken hem Rusya’dan hem de Ukrayna’dan “askeri çözüm”ün çok da uzak olmadığı sinyalleri veriliyor. Ayaklanma sonrasında Rusya yanlısı oligarklar iktidarı kaybederken, kitle hareketi içinde aktif rol alan faşist Svoboda (Özgürlük) Partisi iktidar ortağı olmayı başardı. Neoliberallerin ve faşistlerin “gerekli koşullarda” işbirliği yapabileceğini gösteren Ukrayna hükümeti, sokaktaki faşist hareketi de cesaretlendiriyor. Son olarak Neo-Nazi Sağ Sektör, yeni hükümete karşı çıkan eylemcilerin bulunduğu bir sendika binasını ateşe vererek 40 kişiyi yaktı. Ukrayna krizi giderek kanlı ve uluslararası bir boyut kazanırken bir yandan da dünya ezilenleri açısından sağdan medet ummanın ve iki egemen blok arasına sıkışmanın faturasını ortaya koyuyor.
İşçi sınıfı, Avrupa Birliği ve Ukrayna milliyetçiliği
Uzun yıllardır Avrupa Birliği yanlısı oligarklar ile Rusya yanlısı oligarklar arasındaki bir güç savaşına sahne olan Ukrayna’da ortaya çıkan kitle hareketleri bugüne kadar bağımsız bir alternatif geliştirebilmeyi başarabilmiş değil. Hareketlere katılan aktivistler arasında iki kutuptan da bağımsız bir alternatifi geliştirmeye çalışanlar elbette var ancak hareketin liderliğini oluşturamıyorlar. Bunun sonucu olarak ise AB’ci, neoliberal ve daha tehlikelisi ise Svoboda veya Sağ Sektör gibi faşişt oluşumlar öne çıkıyor.
Meydan’daki gösteriler sağ bir motivasyonla başlamamıştı. Yoksulluktan, yolsuzluktan ve rejimin çürümüşlüğünden rahatsız olanlar sokakları doldurmuştu. Hareketin zayıf karnı Rusya yanlısı Cumhurbaşkanı Yanukoviç karşısında hareketin Avrupa Birliği’ni bir alternatif olarak görmesiydi. Hareket işçi sınıfının da önemli bir bölümünü kazanmıştı. Ancak devlet şiddetiyle birlikte başka bir şiddet daha ortaya çıktı: faşist paramiliter çetelerin şiddeti. Faşistler asıl olarak Rus karşıtlığı üzerinden yükselen bir Ukrayna milliyetçiliği etrafında örgütlendiler. Bilindik Nazi yöntemlerine başvuran faşistler sokak hareketi arasına net bir mesafe koyamadı. Bugün ise faşistler devletin de desteğiyle sokaklarda pogromlara kalkışıyor.
Öte yandan ülkenin batısındaki işçi sınıfı Avrupa Birliği’nden ve Meydan’daki gösterilerden yana tavır alırken, durum ülkenin her tarafında geçerli değil. Doğuda ve güneyde yaşayan ve Rusça konuşan nüfusun önemli bir kısmı Maidan’daki harekete karşı. Yanukoviç’in düşmesinin ardından Kırım hızla bir referandum yaparak Rusya’ya bağlandığını açıkladı. Ukrayna devleti yeni hükümete karşı olanları şimdiden hain ilan etti ve çeşitli yerlerde askeri güç kullanarak saldırdı.
Emperyalistlerin hegemonya savaşı
Doğu’da çeşitli devlet binalarının silahlı milisler tarafından işgali ve Ukrayna’nın askeri güç kullanımı ile Rusya da askerlerini doğu sınırına yolladı. Rusya’nın kendisi için hayati olan bölgelerdeki hâkimiyetini kaybetme tehlikesi üzerine Rusya’nın Ukrayna’yı işgali de tartışılır oldu. Rusya için Donetsk ve Luhansk bölgeleri hayati öneme sahip ve bu bölgede çoğunluğu Rusça konuşan nüfus da tıpkı Kırım gibi referandumlar düzenlemeye hazırlanıyor. Ancak Rusya son anda diplomatik bir hamle yaparak askerlerini geri çekti ve referandumların ertelenmesini savundu. Ancak doğuda yaşayanlar referandumu sürdüreceklerini söylüyorlar.
Ukrayna hükümeti ile yeni hükümeti destekleyen AB ve ABD ise bu referandumları yasadışı ilan etti ve referandum sonuçlarını tanımayacaklarını duyurdu. Mevcut durumda hem AB-ABD yanlısı oligarklar ve destekledikleri faşistler de, bir dönem önce iktidarı elinde bulunduran Rusya yanlısı oligarklar da Ukrayna halkının sosyal sorunları için gerçekçi bir alternatif oluşturamıyor. İşçi sınıfının bağımsız örgütlenmesinin yokluğu Rusya tipi kapitalizm ile Yunanistan’ı krize sürükleyen Avrupa tipi kapitalizm arasında kapsamı çok daha büyük olabilecek bir tehlikeyi ortaya çıkarıyor. Ukrayna’nın Rusça konuşan nüfusu ile Ukraynaca konuşan nüfusu arasında etnik bir iç savaş ve bu duruma Rusya’nın müdahale ihtimali krizi daha da çetrefilli bir hâle getiriyor. Kitle hareketinin üzerine çöken ABD ve AB de, çatışmanın diğer kutbunu oluşturan Rusya da asıl olarak bölgedeki hegemonyasını sağlama alma çabası içinde.
Rusya askeri güç kullanmaktan kaçınmayacak gibi görünürken, AB-ABD tarafının demokrasi retoriğinin yaldızları faşistlerle yaptıkları fiili işbirliğiyle dökülüyor.
Ukrayna’nın dersleri
Ukrayna’daki ayaklanmanın iki blok arasına sıkışmışlığını aşamaması ve faşistlerin giderek güç kazanması kitle hareketlerinin kaderinin salt kendiliğinden ayaklanmalara bağlanamayacağını gösteriyor öte yandan bu hareketlerin liderliğini mutlaka egemen bloklardan birinin ele geçireceğini iddia etmek de kitle hareketlerine ilişkin egemen fikri yeniden üretecektir. Tersine, gerek Arap devrimleri, gerekse Ukrayna’daki ayaklanma emperyalist devletlerin bölgedeki konumlarını sürekli olarak yerinden ediyor ve yeni şekillenmelere yol açıyor. Emperyalizm sadece “dış müdahale” değil kapitalizmin bir aşaması olarak kavrandığında dünyanın herhangi bir yerindeki ayaklanmaya emperyalistlerin şu veya bu kanadının müdahale etmeyeceğini, durumu kendi lehlerine çevirmeye çalışmayacaklarını düşünmenin anlamsızlığı ortaya çıkar.
Ukrayna solunda bugüne kadar hareketi öne çekebilecek bir önderlik çıkmadı. Komünist Partisi’nin Rusya yanlısı tutumu ise ülkenin batısındaki işçilerin sola sıcak bakmamalarında önemli etkenlerden birisi. Ukrayna’nın sola gösterdiği egemen sınıf fraksiyonlarının politikalarından bağımsız kitlesel alternatiflerin şimdiden inşa edilmesinin ne kadar önemli olduğu. Ukrayna’daki en tehlikeli hareket ise son katliamda da ortaya çıktığı gibi faşist paramiliter güçler. Bu tablo faşizmin yan yana gelinebilecek değil ezilmesi gereken bir hareket olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor.
Bugün uluslararası düzeyde sosyalistlere düşen Rusya, AB ve ABD’nin –ve bunlarla bağlantılı olarak kendi ülkelerindeki hükümetlerin- Ukrayna’ya her tür müdahalesine karşı çıkmak, faşizme karşı net bir ses yükseltmek ve egemen sınıflardan bağımsız bir hattın inşa edilmesi için mücadele etmeye devam etmektir.