30-31 Mayıs 2014 tarihlerinde Enerji Bakanlığı ve Nükleer mühendisler Derneği, İstanbul Cevahir otelde nükleer santraller zirvesi düzenliyor.

Nükleer santral çalışmalarına türk firmalarının katılımını arttırmayı amaçlayan zirvenin açılış konuşmasını Enerji Bakanı Taner Yıldız yapıyor. Enerji üretiminide dışa bağımlı olduğunu düşünen Türkiye; Rusya, Japonya ve Fransa gibi ülkelerden nükleer santral kurmalarını talep ederek enerjide dışa bağımlılığını azaltacağını umuyor.

Meltem Oral

Mısır’da geçen yaz, devrimin taleplerini sattığı için iktidardaki Mursi’ye karşı yükselen öfkeyi fırsat bilen ordu bir darbe gerçekleştirmişti. Sokaktaki Mursi karşıtlığını gerekçe göstererek ‘halk için’ yapılan bir müdahale olduğunu iddia etse de ordunun esas amacı sokaktaki devrimci hareketi ezmek ve eski rejimi yeniden tesis ederek Mısır sermayesini sağlama almaktı. Aradan geçen bir yıl içerisinde diktatör Mübarek’in ev hapsine alınması, askerlerin işçi direnişlerine ve sosyalistlere saldırması, darbe karşıtlarına idam cezalarının yağması darbenin esas işlevini gösteriyor.

Hükümet yetkilileriyle HDP çözüm süreci heyeti uzun bir görüşme yaptı. Görüşme her iki taraf açısından da olumlu geçti. Görüşme sonrası açıklamalar bunu gösteriyor.

Kürt hareketi, çözüm sürecinde önemli bir evre olan müzakere evresinin yasal bir zemine kavuşturulmasını talep ediyor.

22 Mayıs günü, Okmeydanı’nda Berkin Elvan’ı anmak isteyen öğrencilere polisin saldırısı sonucunda, Okmeydanı Cemevi’nde cenaze töreni için bulunan Uğur Kurt başından vurularak öldürülmüştü. Gün boyu süren, bir kişinin daha öldüğü çatışmalarda Okmeydanı polis ablukası altına alınmış, gaz bombaları ve plastik mermilerle, devlet terörüne maruz kalmıştı. Savcı olay yerine ancak 24 saat sonra gitmiş, “Katil devlet hesap verecek” sloganlarıyla karşılanmıştı.

Alevi örgütleri, AKP’nin mezhepçi, ayrımcı ve antidemokratik politikalarını, polis şiddetini protesto etmek, kayıplarını anmak ve “Artık Yeter” demek için 25 Mayıs Pazar günü İstanbul, Ankara, Amed, Adana, Maraş, İzmir ve Bursa’da miting düzenledi.

22-25 Mayıs tarihlerinde Avrupa Birliği parlamentosu için yapılan seçimlerden aşırı sağcılar güçlenerek çıkarken, birçok ülkede sosyalist sol da oylarını arttırdı. Fransa’da Le Pen’in partisi Ulusal Cephe (FN) birinci parti olurken, Yunanistan’da ise en çok oyu alan parti solcu SYRİZA oldu.

AB parlamentosu seçimlerine olan katılım %43’de kalırken küresel ekonomik krizin de etkisiyle pek çok ülkede merkez partiler güç kaybetti, AB karşıtı sağ partiler oylarını arttırdı.

Mısır’da Devrimci Sosyalistler üyesi Mahinur El-Masri, cunta rejimi tarafından hapse atıldı. Bunu protesto etmek için eylem yapan 14 kişi gözaltına alındı. Devrimci Sosyalist İşçi Partisi, Devrimci Sosyalistler’e bir dayanışma mesajı yolladı.

Mesaj şöyleydi:

“Mısır’da karşıdevrimin saldırısına maruz kalan Devrimci Sosyalistler’in yanındayız.

Tayland’da 82 yılda on iki askeri darbe gerçekleşti. Son sekiz yıl içinde üç yargı darbesi ve sonuncusu geçen hafta olmak üzere iki askeri darbe yaşandı.

Genelkurmay Başkanı Prayuth Chan-ocha, Kasım ayında hükümetin istifası talebiyle başlayan gösterilerden bu yana süren siyasi krize karşı ‘düzeni korumak’ gerekçesiyle ve reform vaadiyle yönetimi ele geçirdi ve kendisini Başbakan ilan etti.

Bütün radyo ve televizyon kanallarına ordu tarafından el kondu. Toplantı ve gösteri hakkı yasaklandı. Siyasetçiler gözaltına alınmaya başladı ve yurtdışına çıkış yasağı kondu. Eli kanlı general dört yıl önceki protestolarda yaklaşık 90 göstericinin vurulmasından sorumlu.

Tayland Kralı Bhumibol Adulyadej’in cuntaya onay verdiğini açıklaması, darbenin kimin çıkarına olduğunu göstermesi açısından yeterli.

22 Mayıs: Uğur Kurt, polis tarafından Okmeydanı’nda katledildi. Aynı akşam, Ayhan Yılmaz isimli bir yurttaş da yaşamını yitirdi.

24-25 Mayıs: DSİP’in “Cinsiyetçi dünyaya karşı özgürlükçü fikirler” başlığıyla düzenlediği Kadın Konferansı 2014 İsmail Beşikçi Vakfı’nda yapıldı.

Gezi direnişi her toplumsal ayaklanma gibi öngörülemez bir şekilde gelişti. Toplumda uzunca bir süredir biriken gerilimin bir anda patlamasıyla oluştu. Her hareket kendi toplumsal gerilim noktaları üzerinden başlar ama kapitalizm dünyayı birleştirdikçe gerilimler ve çelişkiler de bir birine daha çok benziyor. Türkiye’deki ayaklanmayı Mısır’dan, İspanya’dan, Yunanistan’dan ve dünyanın dört bir yanına yayılan Occupy hareketinden ayıran en önemli fark ekonomik krizin yaşanmamış olmasıydı. Zaten en başta bu nedenle Gezi sınıfsal bir içerik kazanamadı. Ancak dünyanın diğer mücadeleleri ile diğer birçok noktada örtüşüyordu; bireyciliğe karşı dayanışmayı, kâr yerine insanı ve çevreyi, devlet otoritesine karşı özgürlüğü, neoliberalizme karşı başka bir dünyayı öne çıkarıyordu.

13 Mayıs 2014’te 301 maden işçisinin öldüğü katliamdan bu yana, AKP hükümeti ve çevresi birçok yalan söyledi, hedef saptırmaya yönelik birçok açıklama yaptı. Ölümlerin madenciliğin kaderinde olduğu, “elim bir kaza” yaşandığı, dünyanın her yerinde, 150 sene evvelinden örnekler verilerek, benzer işçi ölümlerinin yaşandığı söylendi. Erdoğan’ın danışmanı Yusuf Yerkel’in tekme attığı kişinin provokatör, Soma’da mezarlıkta AKP aleyhine konuşanların dublör olduğu söylendi. AKP ve medyasının söylediği yalanlar bir bir ortaya serildi.

Somalı maden işçileri, 301 işçinin hayatını kaybettikten 14 gün sonra üyesi oldukları Türk-İş’e bağlı T. Maden-İş Sendikası’nı bastı. “Ya biz ya sendika yöneticileri gidecek” diyen işçiler sendikanın kapısına istifa dilekçeleri ile dayandı.

Kendi haklarını savunmayan, maden ocaklarında patronların istediğini yapan, Soma’da göz göre göre gelen felaket karşısında işçileri uyarmayan sendika yöneticilerini protesto eden işçiler ‘Katiller dışarı’, ‘Sendika istifa’ diye slogan atıyordu.

İşçilerin tepkisi sonucu T. Maden-İş Sendikası Ege Şube’si başkanı ve yönetim kurulu üyeleri istifa etti.

Somalı maden işçilerinin kendi örgütleri olan sendikaya sahip çıkmaları ve işçilere değil patronlara çalışan sendika yöneticilerini kovmaları tüm sektörlerdeki işçilere örnek olabilir.

Roni Margulies

Biz burada paralel yapılarla, yamuk şekillerle, eşkenar üçgenlerle, adamın diktatör olup olmamasıyla filan uğraşırken Avrupa’nın çivisi çıktı.

Avrupa’yla hiç ilgilenmiyor değildik elbet. Arda Turan’ın Avrupa şampiyonu olup olmayacağı epey ilgimizi çekti. Futbol hakkında bilgisi olmayan okuyucularım için anlatayım.

Eli Haligua

Sadece maden ocaklarında kölelik koşullarında çalıştırılan işçilerin her gün ölüm riskiyle yaşamasının yanısıra bir de iklim değişikliği ilişkisi var ki, o da insan sağlığı ve canlı yaşamı ile oldukça ilintili.

Türkiye, ekonomisinin kalkınması ile böbürlene dursun, yeni kömür madenleri projelerini uygulamaya koymaya hazırlanırken iklim değişikliğine neden olan ülkelerin başlarında yer alıyor.

Çernobil: Dünyayı nükleer belası ile tanıştıran felaket

26 Nisan 1988 yılında SSCB’ye ait Ukrayna’daki Çernobil Nükleer santralinde test yapmak amacıyla güvenlik sistemleri devre dışı bırakılmıştı, testin amacı reaktör aniden durdurulduğunda güvenlik önlemlerinin devreye girmesi için gereken sürenin belirlenmesiydi.

Ama reaktörün kapasitesi tam durdurulmadan yani %7 civarındayken ilk patlama meydana geldi ve santral binasının tepesi ve reaktör havaya uçtu. Bu kazanın dünyadan saklanması ise sadece 4 gün sürebilmişti. Çernobil kazasıyla havaya, suya, toprağa ve insan vücuduna saçılan radyoaktif elementler bugün hala yaşamı yok etmeye devam ediyor.

Cinsiyetçi dünyaya karşı özgürlükçü fikirler başlığı ile geçtiğimiz hafta sonu yapılan kadın konferansı oldukça verimli geçti. İlk toplantıda SWP üyesi Judith Orr ile kapitalizm ve cinsiyetçilik konusu tartışıldı. Kadınların artı değer üretmeye devam etmesinin egemenlerin işine gelmesi, kadınların çocuk,hasta ve yaşlı bakmaya devam etmesi, düşük ücrete esnek saatli çalışmaya razı olmaları egemen sınıfın dayatmasıdır. Orr, toplumsal cinsiyet rollerinin sistem tarafından daha çocukken işlenmeye başladığını vurguladı. Toplantıda yapılan önemli bir vurgu da cinsiyetçi fikirlerin kadınların ezilmesinin göstergesi olduğu ama sebebi olmadığı görüşüydü.

Faruk Sevim

Bugün Türkiye’de toplam yirmi sekiz milyon çalışabilir insan içinde, 1 milyon işveren, on yedi milyon işçi, beş milyon köylü, beş milyon da kendi işini yapan emekçi vardır. Yani Türkiye’de bir milyon patrona karşılık, yirmi yedi milyon işçi, köylü, emekçi vardır.

İşçilerin yaklaşık yarısı asgari ücret alır. Köylülerin ve kendi işini yapan emekçilerin de gelir durumu işçilerden farklı değildir. Dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırını aşması için gereken gelir, asgari ücretin beş katıdır. İş kazalarında ise dünya üçüncüsüyüz.

Volkan Akyıldırım

“İnsanlar tarihlerini kendileri yaparlar, ama onu serbestçe kendi seçtikleri parçaları bir araya getirerek değil, dolaysızca önlerinde buldukları, geçmişten devreden verili koşullarda yaparlar. Tüm göçüp gitmiş kuşakların oluşturduğu gelenek, yaşayanların beyinlerine bir kâbus gibi çöker.

Kendilerini ve bir şeyleri altüst etmekle, şimdiye dek hiç olmamışı var etmekle uğraşıyor göründükleri esnada, tam da böylesi devrimci kriz dönemlerinde, endişe içinde geçmişten ruhları yardıma çağırır, onların adlarına, sloganlarına, kıyafetlerine sarılır, dünya tarihinin yeni sahnesinde bu eskilerde hürmet edilen kılıklara bürünür ve bu ödünç dille oynamaya çalışırlar.”

Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası