Volkan Akyıldırım

“Varlıklarının toplumsal üretiminde, insanlar, aralarında, zorunlu, kendi iradelerine bağlı olmayan belirli ilişkiler kurarlar; bu üretim ilişkileri, onların maddi üretici güçlerinin belirli bir gelişme derecesine tekabül eder. Bu üretim ilişkilerinin tümü, toplumun iktisadi yapısını, belirli toplumsal bilinç şekillerine tekabül eden bir hukuki ve siyasal üstyapının üzerinde yükseldiği somut temeli oluşturur. Maddi hayatın üretim tarzı, genel olarak toplumsal, siyasal ve entelektüel hayat sürecini koşullandırır. İnsanların varlığını belirleyen şey, bilinçleri değildir; tam tersine, onların bilincini belirleyen, toplumsal varlıklarıdır.”*

 

Karl Marx, “maddi çıkarlar”ın varlığını, 1842’de Ren eyaleti meclisinde kabul edilen Odun Hırsızlığı Yasası üzerine yapılan tartışmayla keşfetti. Yasa, ormandan kurumuş ağaçları yakacak olarak alan köylüleri hırsız haline getirirken, ticari çıkarları için yaş ağaçları kesen egemen sınıf üyelerini kurtarıyordu. Hukukun iktisadi düzen ve egemen sınıfın çıkarları tarafından belirlendiğini gören Karl Marx, “maddi hayatın üretim tarzını” araştırmaya başladı. Yukarıdaki alıntıda vardığı sonuçları özetliyor.

Ekonomi, hayatı ve toplumun üç temel sınıfa bölünmüş bireylerinin bilinçlerini belirler. Soma’daki madenci katliamına karşı alınan tavırlar bu durumun örneği.

Kapitalistler için işçi ölümleri doğaldır, önemli olan üretimin devam etmesidir. Madenleri özelleştiren ve vahşi sömürüye açan Başbakan “ölüm bu işin fıtratında var” derken kendisi de bir zengin olarak burjuvazinin sözcülüğünü yaptı.

İşçileşmekten ölesiye korkan ve ayrıcalık isteyen küçük burjuvazinin sözcülerinden Yılmaz Özdil, AKP’ye oy verdikleri için işçilerin ölmeleri “müstahaktır” dedi.

Onlar böyle konuşurken her inançtan, dilden, görüşten emekçi, işçi ölümlerinin durdurulması gerektiğini savundu.

Mülkiyet sahibi bir azınlığın maddi çıkarlarının hukuku ve siyaseti belirlediği Soma madenci katliamı ile açığa çıkarken tarihsel ezilmişlikten kaynaklanan ya da devlet tarafından suni olarak dayatılan bölünmüşlükler, işçi sınıfının saflarından bir anda kalktı.

Dünya ise 2008 küresel ekonomik krizinden bu yana “maddi çıkarların” belirleyici olduğu gerçeğini kabul ediyor. Avrupa ve Amerika’da insanlar, bir milliyetin ya da bir halkın değil bir sınıfın üyesi olarak konuşuyor ve tavır alıyor.

21. yüzyıl sosyalizminin başlangıç noktası ‘çokluk’ gibi sınıf farkı ve mücadelesinin üzerini örten populist teoriler değil, küresel kapitalizmin sömürü çarklarının nasıl döndüğünü ve nasıl kırılabileceğini gösteren anti kapitalist eleştiri ve mücadeledir.

 

* Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı’nın Önsöz- Karl Marx, Sol Yayınları.


Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası