Bugünün dünya ekonomik ve finansal krizi sık sık 1929 kriziyle karşılaştırılıyor. Ama o krizin dünyanın başına bela ettiği kitlesel siyasi hareketi hatırlatan pek çıkmıyor.
Büyük ekonomik çalkantılar genelde büyük siyasal hareketlenmelere de yol açar. Kitlesel biçimde işsizleşen, yoksullaşan, açlıkla pençeleşmeye başlayan çok geniş yığınlar aşırı uçlara doğru savrulur; ortalama siyasetin sınırlarını birdenbire darmadağın edip radikalleşebilirler.
Toplumda aşırı bir kamplaşma yaşanabilir. Büyük yığınlar örgütlü işçi sınıfının siyasal partileri öncülüğündeki devrimci hareketlere de yönelebilir; temel hedefi toplumu kökünden değiştirmeye yönelmiş bu hareketleri parçalayıp etkisizleştirmek olan faşist hareketlere de. Bu tamamen günün koşullarına bağlıdır.
Faşizm ne zaman, neden, nasıl yükselişe geçer?
Faşizmin yükselişi kapitalizmin şiddetli bir ekonomik ve sosyal krizinin ifadesidir. Artı değerin gerçekleşme şartlarındaki bir krizdir bu. Yani olağan dönemlerde normal seyrinde süren sermaye birikimini derin kriz koşullarında aynı biçimde (belli bir ücret düzeyi, emek üretkenliği, hammadde ve pazar bulma kolaylıkları, vb) sürdürememe sonucu ortaya çıkar. Faşizmin iktidarı temelde artı değerin gerçekleşme şartlarını tekelci kapitalizm lehine şiddetle değiştirmek içindir.
Olağan koşullarda hâkim sınıflar egemenliklerini en az maliyetli olan parlamenter demokrasi yoluyla uygular. On binlerce işsiz güçsüz faşist militanı sürekli silahlandırıp beslemek gibi bir lükse durduk yere yönelmek istemezler. Üstelik giderek kitleselleşen dev bir sokak hareketinin kontrolden çıkma riskini göze almak kolay değildir. Ve nihayet bu hareketin yenilmesi halinde kapitalizmin bizzat kendisi tehdit altındadır.
Ama kapitalist sistemin bir bütün olarak tehdit altında olduğu koşullarda bu masrafa girmek ve bu riski almak kaçınılmaz olur. Çünkü sıradan bir baskı rejimiyle (polis devleti, askeri diktatörlük, vb) ve sırf teknik yöntemlerle milyonlarca insanı tek merkezden ve devamlı baskı altında yönetebilmek hiç de kolay değildir. Ücretli işçilerin sayısı ile kapitalistlerin ve onların hizmetindeki ordu, polis, vergi memurları vb sayısı arasındaki devasa fark buna izin vermez. Yığınsal işçi hareketinin karşısına en az onun kadar yığınsal bir başka hareket dikmek gereklidir. 1929-33 krizinde Alman hakim sınıflarının en büyük kesimlerinin bir an bile düşünmeden Nazi hareketini desteklemesinin nedeni budur.
Sokak terörü
Bu kitlesel faşist hareket düzenli sokak terörü yoluyla işçilerin en bilinçli kesimini yormayı, yıldırmayı ve iktidarı ele geçirdikten sonra da örgütlerini (sendikalar, partiler, meslek örgütleri vb) tamamen ortadan kaldırmayı hedefler. Faşizm bu kitlesel sokak desteğini (iki ana sınıf olan) burjuvazi ile işçi sınıfı arasında sıkışan küçük burjuva kitlelerden elde eder. Kriz koşullarında küçük burjuvazi umutsuzluğa kapılacak kadar enflasyona, küçük işletmelerin hızla iflaslarına, üniversite mezunu teknik elemanların ve daha yüksek maaşlı memurların kitlesel işsizliğine maruz kalmışsa, nefreti, başta örgütlü ve krize bu sayede direnebilen işçi sınıfı olmak üzere çeşitli “düşmanlara” yöneltilebilir. Bu düşman her zaman bulunabilir: komünistler, Yahudiler, Kürtler… Biri ya da birkaçı.
Faşist hareket işçi sınıfının direnişini püskürtüp belini kırdıktan sonra, büyük sermayenin de mali ve politik desteğiyle iktidara yerleşmeye çalışır. İşçi hareketi ve onun siyasal örgütleri bütünüyle yenilmişse bu kolaydır.
İki kamp arasında
Faşistler önce küçük burjuvazinin umutsuzluğa en çok kapılmış kesimlerini, işsizleri, ücretli işçilerin en örgütsüz ve bilinçsiz kesimlerini örgütler. Ama henüz işçi sınıfı ile savaşları sürerken küçük burjuva kitleler de iki kamp arasında sallantıdadır. Daha fazla cesareti ve kararlılığı gösteren tarafa kaymaya yatkındırlar.
Almanya ve İtalya örneklerinde maalesef bu kararlılığı gösteren taraf faşistler olmuştur. Faşizm karşısında birleşemeyen sol ve işçi hareketi adım adım yaklaşan felaketi önleyememiştir. Oysa faşizmin yenilmesi onu yaratan kapitalist sistemin de hızla çöküşüne yol açabilecektir. Ömer Laçiner’in 1975’te yaptığı bir tahlille bitirelim: “Faşizmin değirmenini döndüren çirkef suları sınıflı toplumların ecel terlerinden ibarettir”.
Cengiz Alğan