Popülizm mi sosyalizm mi?
Popülizm marksizme karşı
"Halk", "halkın kutsal değerleri", "halka gitmek", "köylülüğün gücü", "az gelişmiş kapitalizm"," Afrika türü sosyalizm", "vatan cephesi", "Çarpık kapitalizm", "Halk cephesi", "Emperyalizme karşı kurtuluş cephesi", "faşizme karşı halk cephesi" gibi sayısız birbirine benzeyen tespit ve mücadele önerisi popülist geleneğin vazgeçilmez özellikleri arasında ilk sıradadır.
Popülizmin ilk sorunu, kapitalist sistemin nasıl işlediği konusundaki kavrayış yetersizliği nedeniyle, kapitalizme karşı romantik bir tepkisel hareket olmasıdır. Kapitalizm, küresel bir sistem olarak doğar ve tüm dünya üzerinde egemenliğini kurarken, hem birleşik hem de eşitsiz bir gelişim seyri izledi.
Bu, farklı ülkelerde kapitalizmin farklı gelişim seyri izlemesi demekti. 19. yüzyılın sonunda kapitalizmin İngiltere'deki gelişimiyle Rusya'daki gelişimi birbirinden çok farklı yanlara sahipti. İngiltere'de kapitalizmin iki temel sınıfı, patronlar ve burjuvalar arasındaki çelişki çok daha açık ve keskinken, Rusya'da Çarlık otokrasisi altında burjuvazi kendine güvensiz bir sınıf olarak şekillendi. İşçi sınıfı ise milyonlarca köylünün yanında sayıca daha küçük bir toplumsal sınıf olarak şekillenmeye başladı.
Rusya'da acılara, yoksulluğa karşı öfkeyle başlayan ilk devrimci mücadeleler, bu yüzden önce Çarlık rejimine ama aynı zamanda kapitalizme de bir tepki hareketi olarak doğdu. Bu tepkide bir dizi sorun vardı. Bu, kapitalizmin Rusya'da gelişmediğini, daha da önemlisi gelişmemesi gerektiğini iddia eden ve toplumsal kurtuluşu köylülüğün hareketinde gören bir tepkisellikti.
Popülist hareketler, bu yüzden ortaya çıktıkları andan itibaren, kapitalizme tepki duyan romantik bir hareket olmanın yanı sıra, en başından itibaren ülkesini, köylülüğünü, halkını yücelten milliyetçi bir öze de sahiptir. Yabancı, halkın değerlerini yozlaştıran, dışarıdan gelen sermaye ve onun yarattığı ilişkiler, egemenliğini kurmadan, hızla yıkılmalıdır.
Bu hıza uyum sağlamak için, toplumsal özgürlük mücadelesi de köylülerin eyleminin ürünü olarak görüldüğü için, popülistler Rusya'da, daha sonra benzeri geleneklerin hemen her ülkede sırasıyla ve değişik biçimler altında tekrarlayacakları bir adım attılar. Okumuş gençler, aydınlar ve devrimciler, köylüleri bilinçlendirmek üzere köylere akın ettiler. Köylülerle karşılaşan şehirliler, ilk büyük karamsarlığı, köylerde bekledikleri ilgiyi göremediklerinde yaşadılar. Köylüler tarafından karakollara şikâyet edildiler. Köylülerin en yakında açılan fabrikalarda işe girmek için can attığını gördüler. Anlattıkları fikirlerle ilgilenmediklerini anladıklarında ise Rusya'da 1800'lerin sonunda halkına yardım etmek için köylere akın eden binlerce şehirli aydını büyük bir umutsuzluk duygusu kapladı.
Halkın kurtuluşundan halkı kurtarmaya
Bu umutsuzluk, "halkı, köylülüğü bilinçlendirme" hamlesinin başarısızlığı, hızla, popülistlerin, köylülerin hareketi yerine, kendilerinin köylülüğün yerine harekete geçmesi, köylüleri içinde bulundukları gaflet uykusundan kurtaracak keskin, bireysel, belki kahramanca ama yığınların uzaktan ve korkarak izledikleri devletle devrimcilerin düellosu şeklinde sürüp giden bir mücadele anlayışına bıraktı.
Popülist hareketin kopmaz bir parçası, ulusal değerlerin korunması, halkın masum değerlerinin savunulması maskesi altında gizlenen milliyetçilikse, bir diğer kopmaz özelliği de kitle hareketleri yerine kurtarıcıların, devrimci örgütlerin, liderlerin, kahramanların eylemlerinin ikame edilmesidir.
Oysa Rusya'da, kapitalizm eşitsiz de olsa aynı zamanda birleşik bir karakterle gelişmekteydi ve dünya kapitalizminin önüne geçilemez bir eğilimi olarak Rusya'da da 1800'lerin ortalarından itibaren sanayi, sanayiye bağlı olarak da bir işçi sınıfı şekillenmekteydi. Dünyada kapitalizm egemen bir üretim biçimi olarak yaygınlaşırken, Rusya'da kapitalizm egemen üretim biçimi olmuştu. Bu nedenle popülizm, ikamecilik biçimini alırken, kitlelerin eylemi yerine kahramanların ve örgütün eylemini ikame ederken, sadece kapitalizme karşı bir tepkiyi değil, aynı zamanda marksizme karşı bir tepkiyi de ifade ediyordu.
İşçi sınıfının eylemi
Marksizm, "Batının", tüm yaldızlarıyla gelişen kapitalizmin beşiğinde doğan bir gelenek olarak görülüyordu. Üstelik marksizm, sosyalizmi, işçi sınıfının kendi eylemi olarak görüyordu. Karl Marks daha ilk yazılarında, işçi sınıfının kurtarıcılardan kurtarılması gerektiğini, emekçi sınıfların kurtuluşunun emekçi sınıfların kendi eseri olacağını anlatıyordu. Bu yaklaşım, mücadele ettiği ülkede işçi sınıfını görmekten yoksun olan devrimciler açısından kabul edilemezdi.
Popülist gelenek Rusya'da, 1917 yılında gerçekleşen sosyalist Ekim devrimine kadar varlığını çeşitli şekillerde sürdürdü. Ekim devrimi, popülist geleneğin de sönümlenmesine yol açtı. Ama bu, nihai bir son olmadı. 1900'lerin başından itibaren, marksizmin bir diğer önemli vurgusu, tarihin sürükleyici gücünün sınıflar mücadelesi olduğu tezi, Rusya'da da doğrulandı. Rus işçi sınıfı şekillenmesini, mücadele düzeyini her düzeyde güçlendirdi. İşyeri direnişleri, kitlesel grevler, genel grevlerle, kitlesel devrimci hareketlenmelerle, 1905 devriminde olduğu gibi Çarlık rejimine ve patronlara karşı sokak mücadeleleriyle tarihin motoru olduğunu kanıtladı.
Bireysel kahramanlık destanları yerine, polisle devrimcilerin düellosu yerine, en büyük kahramanlığın sıradan milyonlarca işçinin kendi eylemi olduğunu gösterdi. İşçi hareketi, işçi sınıfının kendisine özgü mücadele yöntemleri, toplumsal özgürlük mücadelesinin öncülüğünü yapacak bir toplumsal güç olduğunu kanıtlarken, toplumun ezilen diğer tüm kesimlerinin de sözcülüğünü yaparak, milyonlarca köylünün ezilmişliğine son verecek yanıtları üreterek, ezilen ulusların haklarını savunabileceğini göstererek, bireylerin, dinlerin, kimliklerin her düzeydeki özgürlüğünü savunabilecek ve garanti altına alabilecek bir toplumsal örgütlenmeyi kurabilecek tek toplumsal güç olduğunu da doğrulamış oldu.