Marksizm Sohbetleri: Anarşizmin doğası
Kapitalizmin aşılması ve yerine sınıfsız, devletsiz bir toplumun kurulması, Marksist teorinin en önemli vurgusu. Marksizm, bu vurguyu yapan ne ilk ne de son teori.
Sınıfsız toplumu hedefleyen diğer teorilerden net bir farklılığı var ama marksizmin.
Ütopik sosyalistler, anarşistler, reformist sosyalistler ya da ikameci sosyalistler sınıfsız toplum mücadelesinin belli başlı akımları olarak marksizmle tartışırken, aradaki farklılıklar ve marksizmin ayırt edici yönü net bir biçimde açığa çıkıyor.
Özellikle anarşizm, Birinci Enternasyonal’in kurulduğu dönemden itibaren şekillenen ve her önemli dünya tarihsel süreçte marksizmle tartışan bir akım olarak, cazip özellikleri nedeniyle, kural tanımazlığıyla, hareket içinde aktivistlere sık sık musallat oluyor.
Anarşizmin özelliği, bir dizi yanılgıyı tek bir ana akımda toplayan bir hareket olması. Mücadele anlayışı ikameci, sosyalizm anlayışı ütopik olan anarşist gelenek, işçi sınıfına tipik bir reformist gibi bakar.
Yani tepeden bakar.
İşçi sınıfını kurtarılması gereken bir katman olarak görür. Birisi kurtarılacaksa, birisinin de kurtarıcı olması gerekir. İkamecilik, özetle budur, kurtarıcı olanların, kurtarılacak olanların yerine kendi eylemlerini geçirmeleri.
Anarşizmin sosyalizm anlayışlarındaki ütopyacılık ise, anarşistler istiyor diye, kapitalizm yıkıldığı anda sınıfsız topluma geçileceğini, eşit ve adil bir dünyanın devrimin ürünü olarak bir saniyede yaratılacağını iddia etmelerinden kaynaklanır.
Sosyalizmi, gözümüzün önünde akıp giden mücadelelerin sorunlarının aşılarak, birleşmesi sağlanarak, sıçrama yapması ve sermayenin üzerinde yükseldiği tüm mekanizmaları dağıtması eylemi olarak kavrayamayanlar, teoriye mistik bir güç atfediyor. Marksist teori, işçi sınıfının dünya tarihsel deneylerinin birikimidir.
Akıllı, zeki ve deha şahsiyetlerin masa başı buluşları değildir. Mücadelenin dersleridir. Deneylerin, belli bir bakış açısıyla, işçi sınıfının dünya çapında çıkarları açısıyla kavramlaştırılmasıdır.
Marks’ın sosyalizm anlayışını bilimsel yapan da marksist teorinin bu özelliğidir. Bir teorinin bilimsel olması için, gerçek bir konusu olması gerekir. Marksizm, işçi sınıfının hareketinin teorisidir. Tüm siyasal akımlardan ve anarşizmden farklılığı buradadır. Anarşizm, fikir üretip eyleme geçerek sınısız topluma ulaşılabileceğini sanır. Marksizm ise işçi sınıfının eylemiyle sınıfsız topluma ulaşılabileceğini savunur. Bu yüzden, “işçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır” Birinci Enternasyonal’in açılış cümlesi olmanın ötesinde, marksist sosyalizm anlayışının özünü ifade eder.
İşçi sınıfının kendi eseri olmayan hiçbir devrim, işçi sınıfının egemen sınıfın fikirleriyle hesaplaşmasına yardımcı olmayan hiçbir hareket sosyalist değildir ve sınıfsız toplum mücadelesine bir gram katkısı yoktur. Kapitalizmden sosyalizme bir çırpıda geçileceğini düşünen aydınlanmış kadrolar, sadece kapitalist üretim ve yeniden üretim sürecinde kollektif üretim, kollektif eylem ve kollektif yaratıcılık özelliğini taşıyan tek sınıf, tek mülksüz sınıf olan işçi sınıfının devrimci gücünü görmezden gelmekle kalmıyor. Bir de, eğer bu sınıf mücadele içinde egemen sınıfın fikirlerinin etkisinden kurtulamazsa, bir devrimin süreklilik kazanmasının ve kapitalizmin bir daha ayağa kalkamamak üzere yenilmesinin de mümkün olamayacağını göremiyorlar.