Darbeye Karşı 70 Milyon Adım, beklenin ötesinde bir gücü harekete geçirerek ilk adımını attı ve Taksim "Darbeye dur de!" sloganlarıyla sallandı.

Şimdi yapacak işlerimiz var. Sadece Taksim'i değil, tüm meydanları sallamak mümkün. 21 Haziran gösterisi darbeyi durduracak geniş bir halk hareketi yaratmanın mümkün olduğunu gösterdi. Çünkü 21 Haziran gösterisinin en önemli özelliği, katılan binlerce insanın darbe girişimlerine karşı duyduğu öfkeydi.

İki hafta içinde örgütlenen bir yürüyüşün hem bu kadar yığınsal, hem bu kadar öfkeli hem de tek pankart/tek slogan altında yan yana sorunsuz bir biçimde gerçekleşmesi, hareketin sahip olduğu geniş potansiyeli gösteriyor.

Şimdi, bu potansiyeli örgütlemek ve darbecilerin gözünü daha da korkutacak adımları atmaya devam etmek gerek.

Şimdi, yapacak işlerimiz var.

Bu işlerin birincisi, 70 Milyon Adım'ın yaygın bir koalisyon olarak her şehirde inşa edilmesidir. Her şehirde toplantılar, basın açıklamaları ve akla gelecek her türden etkinlikle 70 Milyon Adım örgütlenebilir.

Bu kampanyanın yaygınlaşması için ikinci ve en az birincisi kadar önemli olan işimiz ise darbeye karşı mücadelenin önemini solun, sendikaların ve kitle örgütlerinin içinde kazanana kadar yapmaya devam etmektir.

Siyasal demokrasinin daraltılması yönündeki müdahale, 27 Nisan muhtırasından beri tırmanan darbeci tahakküm engellenmek zorunda. Bu birkaç kötü niyetlinin demokrasi gıcıklığından kaynaklanan bir süreç değil çünkü. Bu aynı zamanda Ergenekon'dur, bu aynı zamanda Hrant yoldaşı öldüren iklimin sürmesidir, bu aynı zamanda ırkçılık ve milliyetçiliğin güvenli bir iklimde yaygınlaşmasıdır. Içinden geçtiğimiz sürecin bir darbe süreci olmadığını düşünenler 27 Nisan e-muhtırasını görmezden geliyor ve darbe sürecinin hangi güçle hesaplaştığını da unutuyor. 27 Nisan muhtırası, "Ne mutlu Türk'üm demeyenleri" nasıl tanımlıyordu. Sonuna kadar mücadele edilmesi gereken düşmanlar olarak.

Mevcut demokrasinin sınırlarını beğenmeye biliriz. Beğenmiyoruz da. Ama "Hepimiz Hrant'ız" sloganını ata- bildiğimiz koşulları, kısıtlı demokrasinin tüm mekanizmalarını dağıtırken "Hepimiz Ermeniyiz!" sloganını atanları düşman ilan edenlerin yönetime el koyduğu koşullarla kıyaslayamayız. Darbe sürecini durdurmak bu yüzden çok önemli.

Darbeye karşı mücadeleyi AKP'yi desteklemekle eş tutanlar, tam tersine, AKP'nin demokrasi ufkunun darlığını aşacak mücadelenin de aşağıdan darbeye karşı örgütlenen hareket oduğunu görmedikleri çok açık. Aşağıdan mücadele darbecileri ne kadar geriletirse, bujuvaziyi de o kadar geriletir, onun demokrasi alayışını da o oranda dağıtır ve AKP'yi teşhir eder. Darbeye karşı mücadele de bir tartışmanın ise hiçbir faydası yok. Türkiye'nin Iran olup olmayacağı tartışması bu. Böyle bir tehlike yok, çünkü AKP şeriatçı bir parti değil. Bu statükocuların iddiasıdır. AKP, burjuvazinin yeni liberal politikalarını dakik bir biçimde savunan partisidir. Amacı bugün ya da gelecekte bir gün mollalar rejimi kurmak değil, bugün ve gelecekte sermayenin kamusal alanı kendi lehine dağıtma ve düzenleme sürecini tamamlamaktır. Bu yüzden Iran örneğini bugün tartışanlar, Yargıtay Başsavcısı'nın iddianamelerinin doğruluğunu daha iddianame yayınlanmadan kabul eden bir illüzyon dünyasında yaşıyor.

Sendikaların, solun tabanında bu tartışmaları ne kadar güçlü yapabilirsek ama bir yandan da sokağa, 21 Haziran'ı gerçekleştiren öfkeye, sokağa bakıp hareketi inşa etmeye devam ede- bilirsek, aşağıdan bir hareket demokrasinin burjuva sınırlarını zorlayacağı gibi emek hakları için de mücadelenin kanallarını da açacaktır.

 

 

(Bu sayfadaki yazılar Sosyalist İşçi’nin 27 Haziran 2008 tarihinde yayınlanan 329. sayısında yayınlandı)


Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası