Marksizm Sohbetleri: Kim devrimci kim değil
Karl Marks'ın anlaşılamama rekoru kıran en önemli tezi, işçi sınıfının kuruluşunun kendi eseri olacağına dair yaptığı vurgudur. Bu tezin anlaşılmasının önünde sayısız engel var. Bu engeller yüzünden, "parti bayrağı daha daha yukarı" sloganları, utanmadan, sıkılmadan atılabiliyor eylemlerde.
Devrimci olanın, işçi sınıfının kendi eylemi olduğu tezi, neden bu kadar anlaşılması güç geliyor?
Bunun ilk nedeni, leninizmin, stalinizmin buzdolabında dondurulmuş halinin, tüm devrimci yanları yok edilerek, kuşaklar boyunca sosyalizm geleneğinin kristalize olmuş hali olarak anlatılması. 1930'larda Rusya'da iktidarı ele geçiren bürokratik devlet kapitalisti egemen sınıf, egemenliğini devrimci geleneğin bir devamı olarak yutturmak için, Lenin'i önce ikon haline getirip, ardından tüm devrimci içeriğini boşalttı. Böylece Lenin, "Parti, parti, parti" diye bağıran, kurnaz bir parti memurları hiyerarşisinin zirvesindeki iktidar düşkünü figüre çevrildi.
Bu figür, stalinist diktatörlüğün sosyalizm, parti iktidarının işçi sınıfı iktidarı olarak algılanmasına yardımcı oldu. 1930'lar Rusya'sında rejim muhaliflerine yönelik en önemli suçlamalardan birisi, Lenin düşmanlığı oldu bu yüzden.
Bir parti aygıtının egemenliği sosyalizmse, bu sosyalizmde işçi sınıfının kendi eylemine ne hacet! Giderek, kapitalizme karşı mücadele sırasında da akıllı ve devrimciliği şüphe götürmez bireylerin kurtarıcı faaliyetlerinin örgütlendiği bir aygıt olarak partinin kendi eylemi, bu eylemin örgütlülüğü, planlaması, ciddiyeti, kararlılığı, sıradan işçilerin kendi eyleminden çok daha devrimci gelebilir.
Nitekim geldi de.
Sosyalizm mücadelesi, tarihin motoru sınıflar mücadelesidir yaklaşımından çok, kahraman devrimcilerin eylemi olarak görüldü ve sürdürüldü. Her şeyi bilen devrimciler, ilk bakışta şiddetli bir aydınlanmaya ihtiyaç duyuyormuş gibi görünen işçileri kurtarmak üzere yola çıktılar. "Çok şey söylendi onlara dair", "koyun gibisiniz kardeşim" de denildi, gerçekten bir sürüye benzetilen bildiriler de yayınlandı.
Oysa ne stalinizmin sosyalizmle, ne de kahraman edebiyatı yapanların marksizmle bir ilgisi olabilir. Partiyi, işçi sınıfının aklı olarak iddia edenler, işçileri akılsız ilan etmekle kalmıyor, bir de hafıza ve akıl arasında küçük bir çarpıtma yapıyor.
Devrimci gelenek, kimsenin, özellikle işçi sınıfının aklı değildir. Daha basit bir şeydir devrimci gelenek: İşçi sınıfının dünya çapında mücadelesinin, deneylerinin biriktiği bir havuzdur. Devrimci bir parti, sadece bu mücadelenin deneylerinin hafızasına sahiptir. Hafıza, tek bir bireyin yaşamında oynadığı kaçınılmaz işlevi, sınıflar mücadelesinde de oynar. Paris Komünü bilinirse, 1905 Rus devrimi çok daha iyi anlaşılabilir. 1871'de ortaya çıkan komün tipi işçi demokrasisiyle, 1905'te ortaya çıkan işçi Sovyetleri arasında benzerlikler görülebilir. 1917 Ekim devrimi, bu deneylerin üzerinde yükselir. 1918-1923 yılları arasında Avrupa'da arka arkaya patlayan işçi devrimlerinin neden yenildiğinin deneylerine sahip olmak çok önemlidir. 1919 yılında Torino'da işçiler tarafında icat edilen konseyler deneyinin yenilgisi, İtalya'da faşizmin yükselişi, 1925-1927 Çin devriminin yenilgisinin nedenleri bilinirse, 1930'lardaki Nazizm felaketi ve dünya savaşının nedenleri daha iyi anlaşılabilir. İspanya'da faşizme karşı mücadele deneyleri, Almanya'da Hitler'e karşı mücadele deneyleri, bugün MHP'yi anlamak açısından da önemlidir.
Emperyalizm ve emperyalizm teorileri bilindiğinde, ABD'nin on yıldır süren işgal politikaları ve ABD'nin yenilmesinin neden sosyalizm mücadelesi için önemli olduğu daha iyi kavranır. Sendikaların savaş karşıtı harekette aktif bir rol oynamasının gereği daha çabuk anlaşılır.
Devrimci olan işçi sınıfının bugünkü kendi eylemidir. Devrimciler, bu eyleme sadece yardımcı olabilir, eylem içindeki işçilere mücadele deneylerinin bilgisini aktarmaya çalışarak, her eylemin işçi sınıfının uluslararası hareketinin derslerle dolu olan bir parçası olduğunu bilerek, aslolanın eylemin birleşmesi, her düzeyde daha kitlesel bir birliğe dönüşmesi olduğunu bilerek yardımcı olabilirler.
Yardımcı olmak, kurtarıcı olmaktan daha az şatafatlı görünebilir. Ama kurtarıcıların ve kurtarıcı peşinde koşanların istisnasız, her seferinde egemen sınıfların şu ya da bu kanadıyla ve fikriyle uzlaşması, sınıflar mücadelesi tarihinin başka bir kuralıdır.