Ergenekon soruşturması olmasaydı…
Ergenekon 3. İddianamesinin delilleri arasındaki belgeler bu ülkede Ermenilere, azınlıklara, Kürtlere, Alevilere, sosyalistlere, Sünni dindarlara kan kusturanları açıkça sergiliyor. İşte bir kaçı:
Kafa koparmaca
Ergenekon soruşturmasının ardından ABD'ye kaçan Bedrettin Dalan, meğerse Türkiye'nin en zengin adamlarından biri olan Rahmi Koç'a, "senin kafan değerli, ben alacağım kelleni" demiş. Bunu Ergenekoncu Mehmet Haberal'a telefonda anlatmış ve kayda geçmiş. Rahmi Koç'un ona "seni Menderes gibi astıracağız" dediği kayda geçmiş. Biri İstanbul'un belediye başkanı, diğer ise ailesiyle birlikte Türkiye'nin sahibi olan kişi.
İç temizlik
İbrahim Şahin'in üzerinden çıkan el yazısı kroki, suikast planları ve notlar büyük bir "iç temizlik" hazırlığı olduğunu gösteriyor. Özel Harekatçı polis ve bir kontrgerilla şefi olduğu bilinen Şahin, ifadesinde Veli Küçük'ün yerine Genelkurmay tarafından İç Güvenlik müsteşarı olarak atandığını söylüyor. S1 adlı, subaylardan ve polislerden seçilen özel bir birim kurmuş. Kendisine "bu S1'in işi ne olacak" diye soran elemanına verdiği yanıt, dineleme sonucu kayda geçmiş: İç temizlik. DTP'liler, Ahmet Türk, Osman Baydemir, Sebahat Tuncel, Nobel ödüllü romancı Orhan Pamuk, ünlü gazeteci Fehmi Koru, Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Ali Balkız ile Pir Sultan Abdal Derneği eski Genel Başkanı Kazım Genç'in de aralarında olduğu onlarca kişiyi öldüreceklerdi. Bu kişilerin arasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da vardı.
Irkçılık
Şahin'in notları ise ırkçı fişlemenin boyutlarını sergiliyor:
"DTP içinde 580 Ermeni, Süryani ve Yezidi var", "Hikmet Çetin'in babası PKK'nın ve ASALA'nın para kaynağıdır", "Devlet Bahçeli'nin büyük annesi tecavüze uğramış bir Ermeni yetimidir", "Mehmet Şahdır, Yozgatlıyım diye övünür, Ermeni'dir", "Ahmet Türk'ün dedesi tehcirde din değiştirmiş..."
"Ermeni Soysuzlar. Yatağımdaki Düşman Filmi. MHP. Ermeni yetimlere her yıl 200 altın tahsisat bağlanmasını sağlayan Adana Valisi Cemal Paşa'nın kardeşine 12 yaşında bir kız çocuğu verirler. Ama o evlatlığa tecavüz eder, kız hamile kalınca onu karısı yapar
Kızın adı Saadet'tir
Ve bu saadet MHP lideri Devlet Bahçeli'nin büyük annesidir."
"DTP-HAKOP'UN AKRABALARI. Ahmet Türk 1925'de Türk soyadını almış bu Ermeni. Dedesi tehcirde din değiştirmiş. Tunceli, Elazığ, Erzincan, Sason. Hangi partiden olursa olsun. Ermeni. Mehmet Eymür. Siirtlidir-Ermenidir." 27 Nisan e-muhtırasının ünlü cümlesi "Ne mutlu Türküm demeyenler düşmanımızdır" Şahin tarafından fazlasıyla kavranmış
Ergenekon'un adı 1971'de kondu
Ergenekon davasına delil olarak sunulan bir telefon kaydı ise darbecilerin taktığı "sol" "ilerici" maskenin kökenine ışık tutuyor. Erol Mütercimler ile Hüseyin Vural Vural arasında geçen telefon konuşması:
H.V.V.: Ergenekon nedir biliyor musun.
E.M.: Yo hayır siz söyleyin belli ki bi şey var kritik bi şey var
H.V.V.: Kritik de diii Dokuz Martçıların İstanbul grubunun koyduğu isimdir o paroladır.
E.M.: Onu bilmiyorum onu ilk defa öğreniyorum.
H.V.V.: Aaaa ya bak bende onun kartı da var be.
E.M.: Allahımız aşkına. Ya bunu kimse bilmiyor.
H.V.V.: Hiç kimse bilmez bunu. Erol bilir bilmem ne bilir yani İstanbul grubu sadece İstanbul grubunun askerleri bilir. Anladın mı o seninki bi şeyler söylüyorsa oo hain herif Menduh Ulutürk. O belki bunları ellerini geçti tabi konuşmadan.
E.M.: Haa o bunu biliyor oo.
H.V.V.: Bunu söylemeye çalıştı o.
9 Mart cuntacıları kimdi? İlhan Selçuk ve arkadaşları Doğan Avcıoğlu, Cemal Reşit Eyüpoğlu, Mümtaz Soysal, İlhami Soysal'dı. 9 Mart 1972 günü bir askeri darbe yapacaklardı. Bu başarısız oldu. Darbe diğer bir cuntadan 12 Mart günü geldi. Ama bu konuşmaya göre 9 Mart cuntacıları emellerinden hiç vazgeçmedi ve Ergenekon adlı olabildiğince karanlık bir örgüt kurdu. Bunları anlatan Memduh Ünlütürk ise dönemin gözde generallerinden biriydi ve kontrgerilla üyesi olduğunu açıklamıştı. Ama sol o zamandan beri İlhan Selçuk'u ve Cumhuriyeti'ni sol olarak gördü.
Ergenekon'u bitirin!
Tüm bunların konuşuluyor olması, Kürt sorununun çözümünü, azınlıkların baskı altında tutuluşunu, Alevi ve Sünni dindarların inançları yüzünden uğradığı baskıyı ve demokratikleşmenin kaçınılmazlığını ortaya koyuyor. Bu dava ve operasyon olmasaydı, Türkiye'nin fakir ve ezilen hakları başka bir noktada olabilirdi.
