Meltem Oral
Lenin 1914 yılının Ağustos ayını savaşın başlangıç tarihi olarak değil, Alman sosyal demokrasisinin işçi sınıfına ihanetinin tarihi olarak tanımlar. Alman Sosyal Demokrat Partisi(SPD)'nin de desteklediği yurtsever propagandanın yarattığı hava, azınlık olan savaş karşıtı sosyalistleri bastıran bir güçtü. Savaşa karşı devrimci bir tutumun varlığının kamuoyuna duyurulabilmesi bile ancak aralık ayında, o dönem parlanmentoda olan sosyalist milletvekili Karl Liebknecht'in savaş kredileri aleyhine oy kullanmasıyla gerçekleşti. Liebknecht'in militarizm karşıtı tutumu yeni bir haber değildi. 1904'te SPD kongresinde, gençlik arasında anti-militarizm propagandası yapılması konusunda bir karar çıkması gerektiğini anlatmıştı. Partinin bu konuda tavır almasının gerekliliğini anlatmaya ilerleyen yıllarda da devam etti.
Savaşın yarattığı tahribat keskinleştikçe, savaş karşıtlarının sesi de çoğalmaya başladı. Rosa Luksemburg ve Karl Liebknecht'in liderliğindeki Spartakistler Sosyal Demokrat Parti'nin sol kanadını oluşturuyorlardı. Spartakistler "düşman içeride" sloganıyla, kendi işçi sınıfına başka bir ülkenin işçi sınıfını kırdıran Alman burjuvazisine ve devletine karşı mücadele etmek gerektiğini anlatıyordu. Sosyalistlerin tutumu, emperyalist savaşı, ezilen sınıfların kendilerini ezenlere karşı yürüttükleri bir iç savaşa dönüştürmekti.
Kendi egemen sınıfına karşı mücadele
Sosyalistler, sınıfı bölen şovenist fikirlere karşı, kendi ülkelerinin yenilgisinden yanadır. Devrimci marksistlerin görevi kendi egemen sınıfını güçsüzleştirecek her türlü mücadelede işçi sınıfının çıkarlarından yana propaganda yapmaktır. Almanya egemen sınıfının savaşı meşrulaştırmak için pompaladığı argüman Rusya'daki "gerici" Çarlığa karşı mücadele etmek gerektiğiydi. Konu Rusya'daki devrimci mücadelenin bastırılmasına geldiğinde Çarlığa sınırsız destek veren Alman burjuvazisinin bu ikiyüzlü tutumuna karşı çıkmayan "sosyalistler"in düştüğü yer katıksız milliyetçilikti.
Spartakist ayaklanması
Kasım 1918'de savaştan yana sloganlar yerini kitlesel grevlere bıraktı. Savaşın bitmesini isteyen askerler artık Alman Monarşisi'ni savunmak yerine işçi-asker konseylerini kuruyorlardı. Savaşın sefalete sürüklediği insanlar Spartakistlerin sloganlarıyla sokaklara akın ediyordu. SPD'nin karşı devrimci atağından endişelenen Liebknecht, Spartakist Birlik imzasıyla bir bildiri yazıp devrim çağrısında bulundu. Liebknecht'in de arasında olduğu işçi ve asker yığını imparatorluk sarayını ele geçirdi. Sıra parlamentodaydı. Olası bir devrimden son derece rahatsız olan SPD liderliği her şeye rağmen işçi sınıfı tarafından sınıfın parlamentodaki temsilcileri olarak görülüyordu. Parlamento önündeki yığına seslenen SPD liderliği Alman Cumhuriyeti'ni ilan ederken, Liebknecht birkaç yüz metre ötedeki sarayın penceresinden sosyalizm ve dünya devrimi çağrısı yapıyordu. Spartakistler ayaklanmanın erken olduğunu ve bir işçi hükümetinin iktidarda kalamayacağını düşünüyorlardı. Fakat Liebknecht ayaklanma çağrısı yapmıştı. Spartakist liderlik onaylamadıkları bir ayaklanmanın içinde her şeye rağmen mücadele etti. Karl Liebknecht, tıpkı Rosa Luksemburg gibi, nazizmin nüveleri olan Alman Sosyal Demokrat Partisi'nin silahlı birlikleri tarafından öldürüldü.
Devletlerin emperyalist çıkarları için giriştikleri savaşta, askerlerin silahlarının kapitalizmin bekçiliğini yapmak için değil burjuvaziyi alaşağı etmek için doğrultulması gerektiğini anlatacak olan sosyalistlerdir.
Bugün, Karl Liebknecht'in savaşa, militarizme karşı alınması gerekilen tutum konusunda yaptığı katkılar ve Alman Devrimi deneyimi sosyalistlerin kapitalizme karşı mücadelesine önemli dersler veriyor. Geçen hafta yayınlanan "Militarizme karşı sınıf mücadelesi" kitabı Liebknecht'in militarizm karşıtı yazılarından oluşan bir derleme. Belge Yayınları otuz yıldır çevirisini elinde tuttuğu yazıları, öldürülüşünün doksanıncı yılında okuyucuya sunuyor. 1980 darbesi sonrasındaki baskı koşullarında yayınlanamayan yazılar, bugün askeri vesayete karşı mücadele verenlere iyi bir kaynak.