Berk Efe Altınal
Hükümetin başlatmış olduğu Kürt sorununda demokratik açılım sürecinin, bölge halkı başta olmak üzere toplumda yarattığı barış umudu, süren operasyonlar ve Kürt halkına yönelik arttırılan baskılar ile hayal kırıklığı ve öfkeye dönüşüyor.
8 Eylül günü Çukurca kırsalında TSK tarafından gerçekleştirilen operasyonlarda kimyasal silah kullanıldığı iddiası halkın sokağa dökülmesine sebep oldu. Çatışmalarda öldürülen bir gerillanın cenazesi gösteriye dönüştü. Cenaze 50 bin kişinin katılımıyla gerçekleştirildi ve kimyasal silah kullanımına tepki gösteren pankartlar ve dövizler alana hakimdi.
DTP Hakkari milletvekili Hamit Geylani, Çukurca'da yaşanan bu olayları meclise taşıyor. DTP geçtiğimiz Ramazan Bayramı'nı "kara bayram" ilan etti ve kutlamayacaklarını açıkladı.
Ateşkes
Bölgede 13 Nisan'dan beri tek taraflı ateşkes sürmekte. PKK, yerel seçimlerin barışçıl bir ortamda geçmesi için eylemsizlik kararı almıştı, ancak daha sonra yerel seçimlerde Kürt halkının demokrasiden yana iradesini gösterdiğini ve önümüzdeki dönemin barış ve çözüm için önemli bir fırsat yarattığını söyleyerek tek taraflı ateşkesi devam ettirme kararı aldı ve defalarca süresini uzattı.
Bu ateşkes süresince Türkiye, bölgedeki operasyonları sürdürdü. Toplamda 151 operasyon düzenlendi. Bu operasyonlarda 54 PKK üyesi öldürüldü.
Sorunun silahla, şiddetle, kanla çözülemeyeceği artık herkesin dile getirdiği bir gerçek. O halde niçin operasyonlar devam ediyor? Niçin genelkurmay başkanı "Teröristler bitene kadar operasyonlar sürecek" diyor?
İlker Başbuğ, Mardin'de yaptığı konuşmada "Bu kanı kim ve niçin akıtıyor? Bu soruyu sormak lazım. Akan kan dursun. Peki, bu akan kanı kim ve niçin akıtıyor? Bu sorunun cevabını aramak lazım." diyor, sonra devam ediyor, "Bu sorunun cevabı açık; bölücü terör örgütü."
Oysa akan kanın sorumlusu, yüzyıldır bu topraklarda asimilasyon ve imha politikaları izleyenlerdir.
Tezkere
Kuzey Irak'a 1984 yılından beri toplam 25 sınır ötesi operasyon düzenlendi. Her seferinde bu operasyonların çözüm getireceği kamuoyuna anlatıldı, toplum ikna edildi. Milyarlarca dolar harcandı, çok sayıda insan yaşamını yitirdi. Ancak bu operasyonların hiç birisinden beklenen sonuç alınamadı.
14 Eylül'de bölgede yapılacak sınır ötesi operasyonlara izin veren tezkerenin uzatılması TSK tarafından talep edilmişti. Başbakan Erdoğan, ABD gezisi öncesi yaptığı açıklamada, hükümetin de tezkerenin bir sene daha uzatılması taraftarı olduğunu açıkladı. Bakanlar Kurulu ilk toplantısında bu konuyu görüşecek.
2008 yılının Mart ayında, savaş karşıtlarının tüm itirazlarına rağmen, Kuzey Irak'a sınır ötesi operasyon gerçekleştirilmişti. Operasyon uygunsuz hava şartlarında pek çok askerin ölmesine sebep olmuş, ordu bölgeyi büyük bir zararla terk etmişti. Sadece 8 gün süren operasyon 160 milyon dolara mal olmuş, ancak hiçbir çözüm getirmediği gibi orada yaşayan insanlara da büyük zararlar vermişti.
Sınır ötesi operasyonla birlikte çözümün sınırların dışında değil, savaşta ve kan akıtmada değil, burada, içerde demokratik adımların atılmasıyla birlikte gelişeceği bir kez daha görüldü. Başbakan Erdoğan'ın DTP lideri Ahmet Türk ile görüşmesi dahi aylar almasına rağmen önemli bir adım. Bir yandan demokratik çözümden, çözümün kanla, silahla gelmeyeceğinden bahsederken bir yandan da savaş için yolu açmak büyük bir çelişki.
Sansür
Barış ve çözüm için fikirlerin tartışılması, insanların düşündüklerini özgürce söylemeleri önemli bir şart. Fikirleri baskı altına alarak, dile getirilmelerini engelleyerek, tartışmaların önünü tıkayarak bir yere ulaşabilmek mümkün değil.
Kürt halkının haberlerini veren Günlük gazetesi Toronto Üniversitesi Yakındoğu ve Ortadoğu Medeniyetleri Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Amir Hassanpour'un 'Gelişen dünya dilbilim düzeninde dilsel haklar: Devlet, pazar ve iletişim teknolojileri' başlıklı makalesini yayınladığı için 22 Ağustos'ta 1 ay süreyle kapatılmıştı.
Bunun üzerine aynı kadro Demokratik Açılım isimli bir gazete çıkarmaya başlamışlardı. Demokratik Açılım gazetesi ise 29. sayısında yer alan gerilla Aliye Timur'un cenazesine ilişkin olarak 'Cenaze törenleri mitinge döndü' başlıklı haberde 'yasa dışı örgüt propagandası' yapıldığı gerekçesiyle kapatıldı.
Böylece aynı kadronun çıkardığı gazete üç yıl içerisinde 31. kez kapatılmış oldu. Sansürcülük ve ifade özgürlüğünün önündeki engeller barışın önünü tıkayan başka unsurlar.
Yeter
2006'da Hakkari Çukurca'da ölen Asteğmen Zeki Burak'ın annesi şunları söylüyordu: "Yavrumun öldüğü haberini tatilde mi öğrenecektim? Ben oğlumu asker olsun diye okutmadım. Yavrumu en iyi okullarda okuttum. Zorla askere aldılar. Oğlum sinek bile öldürmezken, insan öldürsün diye dağa çıkardılar. Oğlum şehit değil, pisi pisine öldü. Hakkımı helâl etmiyorum." Temmuz'da ölen bir PKK üyesinin annesi de "Tek isteğim bir an önce akan kanın durması için barışın sağlanmasıdır. Artık ölümler yeter. Zulümler yeter" diyordu.
Artık ölümlerden, operasyonlardan, savaştan, evlat acısından usandı halklar. Yeter, barışın önünü kesmeyin.