70'li yıllarda ülkeyi yöneten Cunta nihayet yargı karşısına çıkarken, ülkenin sağcıları hükümeti tehdit etmekten geri durmuyor.
Joel Richards
Arjantin başkanı Cristina Fernández de Kirchner helikopteri ile Buenos Aires üzerinde uçmaktayken bir radyo sinyali araya girdi: "Öldür onu, kısrağı öldür" diyordu ve ardından ülkede 30 bin işçinin, entelektüelin, öğrencinin ve politik aktivistin 'kaybolduğu' 1976-1983 arası süren cunta döneminin askerî marşı çalmaya başladı.
Başkan bu şekilde tehdit edildiği sıralarda şehrin öteki ucunda 17 adam yargılanmak üzere bir mahkeme salonuna giriyorlardı. Donanma Teknik Okulu'nda (ESMA) devasa bir dava başlamak üzereydi.
"Medya davanın fotoğraflarını çekmekle meşgulken başkanın tehdit edilmiş olması bir tesadüfün eseri olamaz" diyor gazeteci ve İnsan Hakları aktivisti Diego Martinez.
2009 Arjantin için askeri diktatörlük döneminde işlenen suçların ve insan hakları ihlallerinin sorgulanması için önemli adımların atıldığı bir yıl oldu. 11 farklı davada 32 kişinin suçlu bulunmasını yeni açılan 6 dava izledi. Bu sene 5 davanın daha açılacağı biliniyor.
Ancak tüm bu davaların içerisinde ESMA davası hem yerli hem de uluslararası medya tarafından en yakından takip edilen dava oldu. ESMA binası askeri baskı döneminin bir sembolü gibidir. Bu bina 5000 kişinin uyuşturularak denize atıldığı ölüm uçuşlarına çıkmadan önce, o zamanların deyişiyle 'kaybolmadan' önce görüldükleri son yer olmuştur.
Bu bina ayrıca dönemin en bilinen isimlerinden Alfredo Astiz'in çalışma yeriydi. Astiz, o günlerde her perşembe saat 3'te başkanlık sarayı önünde toplanan ve 'kaybolan'lar için adalet isteyen sürekli bir gösteriye liderlik eden Plaza de Mayo grubunun kurucularından İsveçli öğrenci Dagmar Haglin'in kaçırılmasından ve kaybedilmesinden sorumlu tutuluyor.
ESMA davasının ilk günü sona ererken Astiz ayağa kalktı ve elindeki "Yeniden Öldürmek" başlıklı kitabı havaya kaldırdı. Bu yalnızca kurbanların ailelerine yönelik bir provokasyon değildi, aynı zamanda yaptığı eylemlerin ardında yatan ideolojiyi hala savunuyor oluşunun bir kanıtıydı.
Astiz tek başına değil. ESMA davasının başladığı gün eski general Luciano Benjamin Menendez, Cordoba'da açıklamalar yapmaktaydı. "Marksist teroristlerce başlatılan bu saldırılara cevap vermek zorundayız" diyordu, "Hiçbir ülke kendi ordusunu, devletin emirlerine uyduğu için yargılamamıştır" ve bu şekilde kendisini savunarak mahkemeleri protesto ediyordu. Sözleri o gün muhafazakar gazete La Nacion'daki bir makaleden alıntıydı.
Makalenin yazarı Abel Posse, şehrin yöneticisi Mauricio Macri tarafından eğitimden sorumlu bakan olarak atanmıştı. Posse, diktatörlük döneminde İspanya büyük elçisi idi ve ülkede işlenen suçların uluslar arası alanda üstlerinin örtülmesi için çalışmıştı. Yeniden eğitimden sorumlu olarak atanması büyük protestolarla karşılansa da, hemen sağ kanattan da tayini destekleyen sesler çıktı.
Sağcı PRO partisinin uluslararası ilişkiler sekreteri Diego Guelar ise tüm ordu mensupları için af talep etti ve yargılanmaların ancak bir referandumla meşru olabileceğini öne sürdü.
Sağ kanadın toplumu diktatörlük döneminde işlenen suçların yargılanması için açılan davaların meşru olup olmadığı konusunda bölmek üzere hareket etmesi bir gözdağı niteliğinde.
Önce başkana ve davalarda çalışmakta olan kişilere evlerine telefonlar açarak tehdit mesajları gönderdiler. Daha sonra 30 Aralık günü bir adam Buenos Aires'teki insan hakları sekreterliği ofisine girdi ve henüz mahkemeye sunulmamış kanıtları içeren dosyaları çaldı.
"Tehdit ediyorlar çünkü öfkeliler" diyor ESMA davasında çalışan avukatlardan biri olan Adrian Gomez, "Hiçbir zaman mahkeme karşısına çıkacaklarını düşünmemişlerdi, şimdi bu mahkemelerin sonucunda hüküm yiyeceklerini çok iyi biliyorlar."
Mağdurlara ve insan hakları örgütlerine göre mahkemeler kutlanacak bir şey, ancak iş henüz bitmedi, mahkemeye çıkarılacak yüzlerce başka insan var. "Bugünün geleceğini hiç hayal etmiyorduk" diyor diktatörlük yıllarını hapiste geçiren Graciela Daleo, "Bugün buradayız çünkü mücadelemizden asla vazgeçmedik, bu mahkemeler yolun sonu değil. O günlerde yaşadıklarımızdan sorumlu olan her bir kişi teker teker cezasını bulana kadar çalışmaya devam etmeliyiz."